#121

Dr. Bruce Perry ile Oprah Winfrey’in birlikte kaleme aldıkları “What Happened to You” isimli kitabın 143-151nci sayfalarına atıfla sosyal bulaşıcılık kavramından ve ardışıklık ilkesinden bahsedip ilgili bölümü bitirdikten sonra kişilerarası iletişimde önemli olan 3 R’den söz ettim. Bu 3 R’nin İngilizce karşılığı “Regulate, Relate ve Reason”. Türkçe karşılığı ise “Düzenleme, Bağ Kurma ve Anlamlandırma”. Beynimizin hiyerarjik organizasyonundan (bu serinin ilk bölümlerden sonra ikinci kez) ve stres tepki mekanizmamızı oluşturan harici ve dahili uyaranlara verdiğimiz tepkilerden bahsettiğim bu bölümde beyin sapı, diensefalon ve limbik sistem ile korteks arasındaki etkileşimin stres tepkimiz üzerindeki etkisini anlattım. Birisi ile iletişime geçtiğimizde ya da bir olayla karşı karşıya kaldığımızda yukarıdaki 3 R’nin tamamını süreçleyebildiğimizde strese girmediğimizi belirttim. Aksi halde, karşımızdaki kişi ile verimsiz ve sınırlandırıcı bir etkileşim içine girmek durumunda kaldığımızı ya da karşılaştığımız olayı stres verici bulduğumuzu vurguladım. Yorumlarını bekliyorum. Lütfen abone olmayı unutma ve kendine çok iyi bak😊

Пікірлер: 4

  • @dobermandrake2420
    @dobermandrake242012 күн бұрын

    Sevgili Önder, Videonu zevkle, ilgiyle izledim. Bende yol açtığı etki şunları yazmama yol açtı: Danışan kendini düzenleyemeyen kişidir. Geştalt Terapide buna “dis-ease” (Türkçe karşılığıyla “uyum içinde olamama”) deniyor. Dolayısıyla danışan, uyum içinde olamayan kişidir, diyebiliriz. Uyum içinde olamayış, başkalarına, dahası kendine tepkili (öfkeli) olma, öfkeli olmaktan dolayı kimseyle (danışmanla, dünyayla) bağ, temas kuramama ya da yeterince, etkili kuramama demektir. Bu durumda danışman kendine ilkin şunları sormalıdır. 1. Danışan neden buraya geldi? 2. Uyum içinde olamadığı konular ne? 3. Uyum içinde olamadığı konuları saptadım. Şimdi onunla nasıl temasa girebilirim, bağ kurabilirim, güvenini, sevgisini kazanabilirim? 4. Temas tüm yönleriyle, bedensel, sözel vb. temastır. Ancak, en çok, danışanla diyalog çerçevesinde (sözel) temas kurmaktır. 5. Danışman, danışanın uyum içinde olamadığını, bağ ve temas kuramadığını bilmelidir. Danışan danışmana da, doğaldır ki, tepkilidir; onunla bağ ve temas kuramıyordur. (“O neden başkalarından farklı olsun ki?”), 6. Danışman, bütün bu engellere karşın, danışanla bağ, temas, diyalog kurmayı becerebilmelidir. Bunu ilk olarak yapacak olan kişi, danışmandır. (Danışmanlık bu demek. Danışan bunu yapabilecek olsaydı zaten oraya gelmezdi.) 7. Danışmanın danışanla bağ, temas, diyalog kurması; öncelikle kendiyle bağ, temas içinde olmasını gerektirir. 8. Danışan öfkelidir, incinmiştir, yaralanmıştır. Danışmana da öfkelidir, onu incitebilir. Bu, doğaldır. Ancak, danışmanın danışana öfke duyması, onu incitmesi -o da bir insan olsa da- doğal değildir. Danışman öfke duymama, incinmeme, incitmeme yönünde eğitilmiş kişidir. 9. Bu da danışmanın danışanı “olduğu gibi kabul edip onaylaması” ile olanaklıdır. Bu onayı alan danışan da, zamanla kendini “olduğu gibi kabul edip onaylamaya” yönelecektir. 10. Kendini “olduğu gibi kabul edip onaylayan” kişi bu süreçte şu evrelerden geçer (bak. John Harris, Gestalt: an Idiosyncratic Introduction) . * Ben, böyleyim. + Ben, böyle olmayı seçtiğim için böyleyim. & Ben, farklı olmayı seçersem elbette farklı olabilirim. 11. Demem o ki kendini “olduğu gibi kabul edip onaylama” aynı kalma, değişmeme demek değildir. Kendini “olduğu gibi kabul edip onaylayan kişi” çoğunlukla bir değişim sürecine girmektedir.. Ama bu kez kendiyle çatışmadan, güle oynaya kendini düzenleme, kendiyle uyumlanma becerisiyle birlikte değişme sürecine yönelecektir.

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    11 күн бұрын

    Sevgili Erhan. Anlatmak istediğim hususa farklı bir perspektif kattığın için teşekkür ederim. Ben dis-ease kavramına "huzursuz/rahatsız olma" demeyi tercih ederim ancak paylaşmış olduğun bağlamda uyumlu olamama karşılığı meseleyi bir fiziksel rahatsızlık olmaktan öteye taşıyarak holistik (zihin-beden birliğini içeren) bir düzlemde daha kucaklayıcı ve yaşayan kişi açısından daha katlanabilir bir görünüme kavuşturuyor. Böylelikle, kendisiyle uyumlu hale gelen ve bu sayede devinim halinde değişebilen, kendini düzenleyebilen insanın rahata (ease) kavuşabileceğini de kendi içinde vaat etmiş oluyor. Sevgiyle.

  • @dobermandrake2420

    @dobermandrake2420

    11 күн бұрын

    Dis-ease sözcüğünü, Türkiye'deki Geştalt Terapinin en önemli ve ilk eğitimcisi Ceylan Daş "uyum içinde olamayış" olarak çeviriyor. Ben oradan aldım.

  • @dobermandrake2420

    @dobermandrake2420

    11 күн бұрын

    Sevgili Önder, bir ekleme: Evet, sözcüğün rahatsızlık anlamı var. Ancak, Geştaltçılar, danışanı yargılamamaya, patolojiyi imleyen tanılamalar yapmamaya çok özen gösteriyorlar. Geştalt terapinin özü fenomenolojik yaklaşım; danışanı tanılarla sabitlememeye çalışıyorlar. Bu bakımdan "rahatsızlık" bir tür yargılama olabilir.