#100

Bu (100.) bölüm ile dalya yapmış oluyorum😊 Bugüne kadar beni izleyerek göstermiş olduğun nazik ilgi ve merak için çok teşekkür ederim. Umarım bu vesileyle bir nebze olsun hayatına olumlu yönde katkı sağlayabilmiş ve bakış açını ihtiyacın olduğu mevkide değiştirmene vesile olabilmişimdir. Bu bölümde, çok sevdiğim dostum Pamir Tutak ile sohbet ederken sarf etmiş olduğu bir cümleyi (onun izni ile) bölümün başlığı ve konusu olarak seçtim. Bugüne kadar birçok kez insanın olumlu yönde gelişimi ve değişimi için kendisiyle yüzleşmesinin önemine vurgu yaptım. Bu bölümde yüzleşmenin ötesine geçerek insanın kendisini/kendiliğini "keşfetmesinin" gerçekten yaşamaya başlamasındaki kalıcı rolünden bahsettim. Kendimizi nasıl keşfedebileceğimizden de bahsettim. Kendini keşfetme sürecinin zorluklarından ve faydalarından söz ettim. Bu konu ile ilgili olarak kendi hayatimdan dem vurdum. Hala kendimi keşfetmekte olduğumun ve bu sürecin hiçbir zaman sonlanmayacağının farkında olduğumun altını çizdim. Kendi hayatimda bu keşif süreci başlamadan önce aslında gerçekten yaşamaya başlamamış olduğumu da itiraf ettim. Gerçekten hayat çok kısa. Hepimiz yaşıyoruz belki ama genellikle kendini bilen, anlayan, seven, değerli gören, sevmeye ve sevilmeye layık olduğuna inanan biri gibi değil. Oysa, böyle biri olabilmek ve böyle biri gibi yaşayabilmek her birimizin temel gereksinimi olduğu kadar sorumluluğu da olmalı. Ancak bu sorumluluk bilinciyle hareket ettiğimizde gerçekten yaşamamız mümkün olabilir. Aksi halde “-mış gibi yaşamlar” yaşamaya devam ederiz. Her geçen gün kazanımlarımız kayıplarımıza kıyasen gözle görülür bir biçimde azalır ve biz de kendimize/kendiligimize git gide yabancılaşırız. Bunun sonucunda da otantik benliğimizi yitirir ve dış onaya muhtaç bir halde oradan oraya savrulurken buluruz kendimizi. Oysa, “yaşamak” böyle bir şey olmamalıdır. Yaşam canlılar aleminde doğal bir döngü olduğu kadar doğal bir inkişaf aracıdır da. Yaşayan canlılar arasında en akıllisi olan biz insanların yaşamı bir gelişim vesilesi kılması da bu nedenle çok önemlidir. Bu sayede insanoğlu uhrevi anlamda tekâmül etme şansı elde eder ve bir önceki haline kıyasen ne kadar çok geliştiğini görerek kendisiyle gerçekten gurur duyabilir. Bu gurur da onun hayatını daha yaşanılır/anlamlı ve coşkulu kılar. Yorumlarını bekliyorum. Lütfen abone olmayı unutma ve kendine çok iyi bak😊

Пікірлер: 14

  • @Tanemerve
    @Tanemerve6 ай бұрын

    Bu içgörüler çok güzel teşekkürler😊

  • @pamirtutak9862
    @pamirtutak98626 ай бұрын

    Sevgili dostum, arkadaşım Önder yine her zamanki gibi çok güzel bir konuyu içeren paylaşım yapmışsın. Özellikle içerisinde seninle yaptığımız sohbetlerden paylaşım yapmanda çok hoşuma gitti. Bence hayat paylaşarak çoğalır ve farkındalık bu yönde gelişir diye düşünüyorum. Kendimce ufak bir katkıda yapmak isterim yine. İnsan nereden geldiğini bilmeli, öğrenmek için araştırmalı bunun içinde çok okumalı, dinlemeli diye düşünüyorum. Özellikle pandemi ile birlikte birçok insanda bilinçlenme başladı zaten. İnsanın arayış hikayesi değişti muhtemel. Bu anlayışla birlikte farkındalıkta artıyor yavaş yavaş. Belki istenilen ölçüde ve sayıda değil ama zamanla çoğalacaktır. Kendini arayan herkes aslında içindekine dokunuyor yani kendi özüne. Bir yerde okumuştum ve bu cümlede aslında tam olarak bir noktayı işaret ediyordu ; "İnsanlar kendini keşfettiğinde ve kendini tanıdığında bu dünyada herkes kendi cennetini yaşayacak." Sevgiler Pamir Tutak

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    6 ай бұрын

    Sevgili ve degerli dostum Pamir. Çok teşekkürler bu değerli yorumun için. Çok mutlu oldum. Soylediklerine katılıyorum. İşin doğrusu genellikle çoğu şey tam da arzu edilen seviyede ve zamanda gerceklesemeyebiliyor bu hayatta. O yüzden olabildiğince elimizde mevcut olanın kıymetini bilmek ve sonrasını biraz da bilinçli bir farkındalıkla kainatın akışına bırakmak galiba en teskin edici seçim olacaktır. Bir zaman sonra gerçekleşmesini arzu ettiğimiz şey her ne ise belki de ilk basta düşündüğümüzden bile daha çok hoşumuza gidebilir ve işimize yarayabilir. Kendini keşif süreci de biraz böyle okunması gereken bir süreç bana sorarsan. Sevgiyle.

  • @gulnurerbas
    @gulnurerbas6 ай бұрын

    Yürüdüğümüz bir yol var bir taraf mış gibilerle diğer taraf ise samimiyetle dolu, bizler de artık güncelimizde ne varsa bu taraflardan birine yakın, ara ara taraf değiştirerek yürüyoruz. Mış gibi taraf kısa vadede keyifli uzun vadede ise çok acı dolu, gittikçe yavaşlatıyor. Samimiyet tarafı ise riskli ve bu riski göze almamız gerekiyor, her zaman keyif vermiyor acı da içerebiliyor fakat içsel huzur gibi bir avantajı var ki o yolu daha hızlı yürüyerek daha çok şey görüyoruz. Hepimize bol seyirli yolculuklar diliyorum :) Sizi keşfettiğimden beri sırasıyla tüm videolarınızı izledim ve kattığınız değer için çok teşekkürler. Yenilerini heyecanla bekliyorum ☘

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    6 ай бұрын

    Önemli bir noktaya parmak basmışsın. Kendimiz gibi oldukça/davrandıkça belki acı çekiyoruz ama çektiğimiz acı, maskelerle -mış gibi bir hayat yaşadığımız zamanki acımızla kıyaslanamaz bile. Kaldı ki; samimi bir şekilde kendimizi gerçekten yaşamaya başladığımızda çektiğimiz acıların sonu daha anda kaldığımız ve dolayısıyla daha huzurlu olduğumuz bir yere çıkıyor. Bu nedenle, bana kalırsa tercihe şayan olan ikinci yol, ilki değil. Bunun bir farkına varabilsek çoğumuzun hayatında o kadar çok değişecek ki. Elimden geldiğince bu farkındalığı yaratmaya çalışıyorum. Umarım zaman içerisinde bunda daha da başarılı olurum. Desteğin ve güzel sözlerin için çok teşekkürler. Sevgiyle.

  • @ulasozhan
    @ulasozhan6 ай бұрын

    Kendini keşfetme yolculuğuna çıkmış fakat bu yolculukta yalnız kalmak istemeyenler için yol arkadaşlarını motive edebilmek adına kullanılabilecek harika bir içerik, teşekkürler

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    6 ай бұрын

    Çok teşekkürler

  • @fulya_fulya
    @fulya_fulyaАй бұрын

    Sizi gerçek benliğimle dinlerken iç görülerimde açığa çıkan belirgin duygulardan ilki bastırılmış sessiz bir yas taşıdığım.. Hayat serüvenime devam ederken bu duyguyu görmemek adına akışta kürek çekerek savrulmaya bırakmışım kendimi. Kurban modu insanın güvenlik alanı olmamalı. Bu döngüyü kırmak için kişinin istikrarla yel değirmenlerine karşı Don Kişot olması, konfor alanından uzaklaşması gerek.

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    Ай бұрын

    Bastırmış olduğun bir yas sürecinden gectigini fark etmiş olman bu yas sürecini tamamlamanda büyük bir rol oynayacak. Bu yüzden senin adına çok mutluyum. Don Kişot olmaya gelince:) sana kesinlikle katılıyorum çünkü zannımca ben burada çektiğim her bölümde yaşamımın yel degirmenlerine karşı konfor alanimdan çıkarak kendimi ve insanları keşfediyor, öğreniyor ve risk alıyorum. Bu da beni her geçen gün kurban modumdan uzaklaştırarak yaşama coşkuyla katılmama yardımcı oluyor. Değerli öz degerlendirmen ile bana bunları dusundurdugun için teşekkür ederim. Sevgiyle.

  • @ahmetsengul2313
    @ahmetsengul23136 ай бұрын

    Hocam kendimi keşif ettim ,geçmişe baktım, yaşamamış gibi ,kendimi ezik ,güçsüz, kaygılı utangaç ,oldugumu gördüm, sonra yalnızlıklar ,güvensizlikler ,sonra narsitler ,sonra hocam al aşağı eden narsitler tarafindan al aşağı edildik ,çünkü insan tek başına kendini bu hale getiremez ,insan tek basina mutlu olur ,çünkü stres yayan bir kaynak yoktur, hocam ,hocalarımız, hayatımıza giren bencil insanlar yüzünden bu hallere geliyoruz alaycı dalgaci küçük gören ezen hocalar ,yada arkadaşlar ,hocam neden narsistleri hayatımıza çekiyoruz, sen bilirsin ,bunun toplumsal yapı ve düzen ilede alakası var , iyi günler.

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    6 ай бұрын

    Ahmet merhaba. Sorduğun soru ile ilgili olarak 76, 77 ve 78. bölümleri izlemeni öneririm. Anılan bölümlerin açıklama kısımlarında yazdığım hususlar da bu anlamda ufkunu açabilir. Bölümlerin başlıklarına aldanma. Orada her birimizin içinde (az ya da çokça bulunan) örtük ve açık zalim ve kurban psişelerinden bahsederken aslında kendilik algısını kurban rolünde dışa vuran insanların narsisist zalimlere çekilme nedenlerini anlatıyorum. Aslında bu çekim, çocukken ebeveynleri arasındaki ilişkiyi model alarak mizacına daha uygun olduğu için özellikle ebeveynlerinden birinin kişilik özelliklerini kendilik algısının içine adapte ettiği ve böylelikle farkına varmadan söz gelimi "mağduriyet temalı" bir kendilik algısı geliştirdiği (bu birçok insan için geçerli olabilecek bir şey) otomatik/istemsiz bir sürecin ürünü. Dolayısıyla, bir insanın narsisist kişilik bozukluğu olan birisine çekilmesinin en önemli nedenini içinde büyüdüğü aile ortamında, mizacında, bu mizaca uygun olarak şekillendirdiği kişilik özelliklerinde, kişiliğinin sağlıklı-ortalama-sağlıksız düzeylerden daha çok sağlıksız veya ortalama düzeye yakın sağlıksız düzeyde seyrediyor olmasında, çocukken aile ortamında ebeveynlerinden (sınıf ortamında ise öğretmenlerinden) gördüğü tutarlı ilgi, sevgi, şefkat ve empati düzeyinde ve yine çocukken evde (ve aslında sınıf ortamında) tutarlı bir şekilde alamadığı bu ilgi, sevgi ve şefkati kendisine verebileceğini düşündüğü başta çok ilgili ve duyarlı gözüken ancak daha sonra bu ilgisini kötüye kullanan narsisist birisinden alabileceği yanılgısına düşüyor olmasında aramak daha doğru olabilecektir. Sözün özü, hepimiz çocukluğumuzda (özellikle model aldığımız) ebeveynlerimizin (veya öğretmenlerimizin) bize davrandıkları gibi davranan insanlara çekiliriz ve bu çekimi normal ve doğal zannederiz. Zira, beynimize kodlanan ilişki tarzı nedeniyle başka türlü bir çekimin daha doğal ve olası olabileceğini tasavvur edemeyiz. Bu noktada, bize karşı çocukken genellikle ilgili ve sevgi dolu davranmış ebeveynlerimiz olsa bile bu ebeveynlerden birinin diğerine karşı (ilk bakışta tespit edilmesi zor olsa da) daha zalim bir turum sergilemiş, diğerinin ise bu tutuma karşı nispeten daha edilgen bir pozisyonda kalmış olduğu durumlarda çocuğun bir sünger gibi bu ilişki dansında kendi MİZACINA VE KİŞİLİK ÖZELLİKLERİNE en uygun olan ebeveynin davranışını örnek almaya eğilimli olduğunu çok iyi bilmeliyiz. Ve işte tam da bu noktada edilgen ebeveynin davranışını örnek alan çocuk daha etken ve zalim olan ebeveynin kişilik özelliklerine sahip bir insana istemsiz bir şekilde çekim duyabilecek ve bu şekilde, annesi ile babası arasındaki ilişkiyi "yeniden canlandırma" zorlantısı içine düşecektir. Yeniden canlandırdığı bu ilişki ona aslında bir bakıma daha tanıdık geleceği için en azından hatırı sayılır bir süre boyunca bu ilişkide kendisini var etmeye çabalamasına neden olacaktır. İşte böyle. Bu bağlamda İsmail Acarkan'ın "Enneagram Modeli" ile ilgili 3 kitabını da alıp okumanı öneririm. Enneagram modeli 9 Ana Mizaç tipini esas alan ve bunu farklı etkileşimler ile kombine ederek sistematize eden bir model. Mizaç ile kişilik ve karakter arasındaki farkları da anlaşılır bir biçimde açıklamayı başaran bir model. Bu modeli öğrenir ve üzerinde derinleşirsen kişiliğimizin DNA'sını oluşturan bu Mizaç tiplerinin gerek kendi yaşamımızda gerekse başkaları ile olan ilişki ve iletişim tarzlarımızda ne kadar önemli ve etkin bir rol oynadığını anlayabilir ve daha da önemlisi, bu mizaç tipleri arasındaki benzerliklerin ve farklılıkların ayırdına vararak hangi mizaç tipinin söz gelimi narsisist bir insana daha fazla yakınlık duyma potansiyeline sahip olabileceğine dair bir içgörü kazanabilirsin. Bu anlamda, mizacın doğuştan getirdiğimiz özellikler olduğunu ve değiştirilemeyeceğini, kişiliğin ise bu mizaca bağlı olarak içinde büyüdüğümüz ailede, okulda ve sosyal çevrede tecrübe ettiğimi deneyimlerimiz ile şekillendiğini bilmek insana önemli bir farkındalık kazandırıyor. Sevgiyle.

  • @astroaed5422
    @astroaed54226 ай бұрын

    mış gibi yaşamak dediniz dunyanın en anlamsiz seyi oldugunu bildigim halde galiba birakamiyorum bunu o kadar mutsuzum ki gercekten kendimi hic dusunmuyorum, insanlara karsi surekli asiri faydali olmama ragmen kendime ilgisizim galiba icten ice onay bekledigim icin ben yokmusum gibi yasiyorum basarili olabilicekken kendimi basarisizliga yalnizliga itiyorum napmam gerek benim

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    6 ай бұрын

    Daha fazla içine dön. Faydalı olduğun insanlardan belli bir süre uzaklaş. Dış onaya muhtaç olman kuvvetle muhtemel aile dinamiklerinden kaynaklanıyor. Sevilmek ve anlaşılmak için ebeveynlerin için faydalı olan, onların hoşuna gidebilecek davranışlar sergilemeyi öğrenmiş olabilirsin. Bu da sende büyüyünce de yakın çevrene faydalı olmak gibi zorlantılı bir davranış sergilemene yol açmış olabilir. Bu tip durumlarda çocuk benliğinle kucaklaşman, bağlanma stilini öğrenmen ve kendini en çok hangi durumlarda takdir ettiğini fark etmen yararlı olabilir. Bir de kendini en çok hangi durumlarda rahat ve kendin gibi hissettiğini fark etmeni öneririm. Bu durumların sayısını artıracak bir yaşam tarzına doğru geçiş yapabilirsin. Bu konuda bağlanma stili, aileden ayrışma, uyumlanma, mod terapisi ve transaksoyonel analiz ilgili videolarımı izleyebilirsin. Layık olma bilinci ile ilgili videolarım da ilgini çekebilir. Kendini daha çok sevmek için neler yapabileceğini düşünebilirsin. Duygularını hissetmek için kendine daha çok izin verebilirsin. Bu doğrultuda duygularla ilgili videolarımı da izleyebilirsin. Seni bahsettiğin şekilde davranmaya programlamış olan geçmiş yaşam koşullarını gözden geçirebilirsin. Son olarak her zaman söylediğim gibi olumlu değişimin formülü aslında çok basit: Bugüne kadar yaptığın ve fakat sana pozitif fayda ya da katkı sağlamayan şeylerin tam tersini yap. Bunu yaptıkça bilişsel olarak değişmeye başladığını göreceksin. Çünkü her yeni tezat eylem beyninde halihazırda oluşmuş negatif nöral ağların yerine pozitif nöral ağların oluşmasına yol açarak odağını değiştirecek ve senin farklı şekilde hissetmene/davranmana neden olacak. Böylelikle -mış gibi davranmayı da bırakmaya başlayacaksın. Sevgiyle

  • @SibelTemirci

    @SibelTemirci

    6 ай бұрын

    ​@@kendinias8533 yorumlarınızı okumak da ayrı bir keyif veriyor ve faydalı oluyor. Ne kadar ozenlisiniz.. 🙏 Emeğiniz için binlerce kez teşekkürler...