Rancière Deleuze’e Karşı - Hakan Yücefer

Ойын-сауық

Jacques Rancière, Sinematografik Masal kitabının bir bölümünde, Deleuze’ün sinema üzerine iki ciltlik çalışmasının ardında yatan temel varsayımlara bir dizi itiraz yöneltiyor ve sinemanın biri “hareket-imgeye”, diğeri “zaman-imgeye” karşılık gelen iki dönemi arasında net bir kopuş olduğu tezini reddediyor. Rancière’e göre, Deleuze’ün hatası “alegorik” bir okuma yapmak ve film kahramanlarının krizinin imgenin krizi olduğunu sanmak. Hareket-imge hiçbir zaman krize girmedi, zaman-imge baştan beri sinemanın kurucu bir unsuruydu!
Hakan Yücefer bu konuşmada, Deleuze’ün hareket-imgenin krizini nasıl ele aldığına Rancière’in itirazlarının canlandırdığı bir merakla yeniden bakmak istiyor.
Hareket-imgeyle zaman-imge arasında nasıl bir ilişki var? Karşıtlık mı karşılıklılık mı, kopuş mu döngüsellik mi? Aynı imge rejiminin iki kurucu kutbuyla mı karşı karşıyayız, yoksa iki bağımsız imge rejimi mi söz konusu?
Bu soruları tartışırken Rancière’in de Deleuze yorumcularının da üzerinde durmadıkları ilginç bir noktadan yola çıkacak Yücefer. Deleuze, hareket-imgenin sona ermesine ilişkin bir değil üç farklı çözümleme sunuyor: tamamlanma, estetik nihilizm ve yaratıcılık. Rancière’in Deleuze’e yönelttiği itirazlara bu üç çözümlemeyi karşılaştırarak yanıt vermenin mümkün olduğunu gösterecek.
Hakan Yücefer: 1980, İstanbul doğumlu. Galatasaray Üniversitesi felsefe bölümünü bitirdi, doktora tezini Paris 1 Üniversitesi'nde Aristoteles'in ruh anlayışı üzerine yazdı. Gilles Deleuze’ün Bergsonculuk (2006); Kıvrım, Leibniz ve Barok (2006); Issız Ada ve Diğer Metinler (Ferhat Taylan ile, 2009); ve Anlamın Mantığı (2015) kitaplarını çevirdi. Cogito dergisinin "Gilles Deleuze: Ortadan Başlamak" başlıklı Deleuze özel sayısının editörlüğünü yaptı (sayı 82, Kış 2016). MSGSÜ felsefe bölümünde öğretim üyesidir.
#İstanbulEdebiyatEvi #Yaz2021Sezonu #FelsefeKonuşmaları

Пікірлер: 8

  • @ayfercelik3810
    @ayfercelik38102 ай бұрын

    Çok teşekkürler, ufkum açıldı

  • @serifsuveydan7932
    @serifsuveydan79322 жыл бұрын

    Güzel bir sunuştu, teşekkürler. Deleuze'ün sinema üzerine yazdığı bu kitaba 2002'de başlamıştım, iki cildi bitirmem 2 yıldan fazla sürdü. Okuma süresinin bu kadar uzun olmasının nedeni kitabın sıkıcı olması değil, katmanlı oluşu ve neredeyse her sayfasında yeni güzergahlar açmasıydı. Kitapla birlikte bütün bir sinema ve düşünce tarihinin üzerinden geçmem gerekmişti. Konuşmanız o güzel günleri hatırlattı. Keşke bu konularda uzun tartışmalar yapabilme şansımız olsa.

  • @solucanavar
    @solucanavar Жыл бұрын

    Harika bir konuşma olmuş teşekkürler Hocam.

  • @burcuuguz9676
    @burcuuguz96762 жыл бұрын

    Teşekkürler 🌊

  • @EmreBoztepeII
    @EmreBoztepeII3 ай бұрын

    18:40 Zaman-İmge sinemasının yavaş bir film olması zorunlu değil görüşünüzü desteklemek adına bir film örneği vermek isterim: Agnes Varda’nın Cloe Beşten Yediye isimli filmi. Gayet hızlı akan ve Deleuze’ün Zaman-İmge sineması kavramsallaştırması çerçevesinde düşünülebilecek bir filmdir. İzlemeyen dostlara da tavsiye ederim.

  • @adapancar2320
    @adapancar23203 жыл бұрын

    Çok güzel ve bilgilendirici bir konuşma olmuş. Ancak Tarkovski’nin ayna filmi dışındaki filmlerinin çoğunda anlatı vardır. Örneğin Andrei Rublov’da veya Stalker’da hikaye çok net bellidir. Arada sırada hikayeden bağımsız yavaş akan imgeler de gösterilir ama genel olarak hikayeyi merkeze alır bu filimler. Ayna filmi istisnadır.

  • @semihelhan8804
    @semihelhan88042 жыл бұрын

    Arka planda dönemi vermesi,o şehirden görüntüler bağımsız imgelerdir evet ama bunlar zaman imgenin unsurlarımidir emin olamadım,sanki anlaşılmaz oluşu zaman imge için daha güçlü argümanlar

  • @ugurerzin5264
    @ugurerzin52642 жыл бұрын

    Dünyanın hareketle düzeltilebilir bir yer olmadığı ortaya çıktıktan sonra hareket sineması da bitti diyor. Peki bu tespiti doğru kabul etsek dahi, buna çözüm olarak zaman imgeli sinemanın öne çıkması ne kadar sanatsaldır ki zaman imgeli sinema modern sanat sinemasının yöneldiği bir olgu olsun? Yani hareketle düzeltilemiyorsa o zaman oturup bekleyelim fikri akla gelen ilk fikirdir, bunun sanat değeri nedir? Olayı bir amaç etrafında şekillenen kaliteli aksiyonlardan alıp, kurguyu başa gelen saçma sapan olaylar etrafında şekillenen bir hayat mücadelesi etrafında planlamak bence sanat değil beceriksizlik ve hayal gücünden yoksunluktur açıkçası. Adam yürüyecek ya da sadece duracak ve biz de bu yürüme ve durma durumundan çılgın çıkarımlar yapacağız. Bunun için sinemaya gerek yok ki oturduğumuz yerden de yapabiliriz. Tıpkı Türk sineması ya da dizi sektöründe olduğu gibi. Eğer siz bir konuyu 50 dakikada dolu dolu anlatmak yerine 90 dakikada anlatmayı seçerseniz, konunun olaydan bakışmalara, durmalara ve gündelik sohbetlere kayması kaçınılmazdır. Bir de üstüne anlatacak kaliteli bir hikayeniz yoksa bu izleyene işkenceden öteye gidemeyecektir. Hep derim Hristiyanlık İslam'dan sonra ortaya atılmış bir dindir, çünkü Hristiyanlık şeriatı ortadan kaldırır, İslam ise özünde Yahudi şeriatından ibarettir. Yani önce şeriatın ortadan kaldırılması gerektiğinin fikri oluşmalı ki Hristiyanlık fikri ortaya çıkabilsin. Keza zaman imgesi modern sinemanın temeli olamaz, zira hareket imgesi zaman imgeli sinemaya tepki olarak doğmuş olmak zorundadır. Önce insanlar bu ne saçma film hiçbir anlamı, aksiyonu, çekici hiçbir yanı yok demeli ki hareket imgeli sinema doğabilsin.

Келесі