Osmanlı Devleti Kültür ve Medeniyeti Ders No 4/4

#kpss #kpsstarih #konuanlatımı
#osmanlıtarihi

Пікірлер: 2

  • @yavuzkestane9952
    @yavuzkestane9952 Жыл бұрын

    Hocam Osmanlı Devleti döneminde özellikle Yavuz Sultan Selim'den sonra Türk değerlerinin yerine İslami unsurların öncelendiğini düşünür müsünüz?

  • @aldibasozcan

    @aldibasozcan

    Жыл бұрын

    Osmanlı Devletindeki Türklüğe ait değerlerin terk edilerek farklı kaynaklardan ikame edilmesinin önemli aşamaları vardır. Benim ilk olarak gördüğüm ancak kimilerince biraz fazla erken bulunabilecek aşama, Orhan Gazi döneminden itibaren saraylarında Türklere yer verilmemesidir. Bu uygulama ile saray bağlantısını önce Türklerle kesmeye başladı. Ancak tabii bu durum Osmanlı Devleti'nde Türklük unsurunun kaybolduğu anlamına gelmese de bir süreci başlatmış ve saray gayri Türk haline, en azından Osmanlı hanedanı dışındaki ailelerin saraydan uzaklaştırılmasına yönelik bir adım sayılabilir. Fatih ise bu süreci başka bir boyuta taşımıştır. Sarayda sultan ailesi dışında da olsa Türkler devlet içerisinde görev alabilmekte, devlet işleyişine dair etkinlik içinde olabilmekteydi. Ancak Fatih'in Türklüğü (ya da devleti) kendi hanedanına indirmesi, Çandarlı ailesine yaptıklarıyla kendini göstermiştir. Fatih'e göre devlet demek hanedan demekti ve o hanedan dışında birilerinin alternatif olabilmesi kesinlikle söz konusu olamazdı. Fatih devşirmeleri Türklere karşı (Tımar Ordusu) bir güç olarak alırken, devşirmelerden kurulu hem bir ordu hem de bir bürokrasi yolunu seçmişti. Bu sürece başka bir boyut katan ise sizin de değindiniz gibi Yavuz olmuştur. Doğu'daki Safevi Devletine ve onun bir uzantısı haline gelmiş Anadolu alevi - bektaşi kültürüne olan "düşmanlığı" (burada düşmanlık olarak kast ettiğim onun devlete sorun çıkarttığını ve ileride de devam edeceğine olan inanç) onun bu doğudaki güç karşısında yerleştirmeye çalıştığı sünni yapıdır. İran Seferi sonrası çıktığı Mısır Seferi'nde Memlüklü Devleti'ne son verirken, beraberindeki getirdiği "Halifelik" ona Türkler arasında yaygın olan ve Safevilerin temsil ettiği Şii İslam'a karşı bir unsur olarak kendini göstermiştir. Halifeliği sünni arap dünyasında destek bulmayınca yanında getirdiği o dönem arapları için önemli bir figür olan Ebu Suud gibi dini liderler Yavuz'dan sonra bu durumu özellikle Kanuni döneminde pekiştirmiştir. Yavuz döneminde başlayan Türk değerlerinden din eksenli uzaklaşma Kanuni döneminde Araplaşmayı "İslamlaşmak" zannedecek seviyelere getirmiştir. Kanuni'nin oğlu Sarı Selimle de bu durum artık hemen her alan yansıyarak kendisinden sonraki dönemler için bir ezberden öteye gidemeyecek bir süreci doğurmuştur. Bugün bile var olan ancak farklı boyutlarla kendini gösteren Araptan çok Arap olmak isteyen bir kitle o günlerin bir eseridir.