Hasan Aydın, Dinlerin Hakikat İddiları, Ne Ölçüde Hakikidir?

Пікірлер: 26

  • 5 ай бұрын

    Hocam teşekkür ederiz, farklı bir bakış açısı getirmişsiniz yine. Oldukça kıymetli.

  • @belginruzgar6130
    @belginruzgar61305 ай бұрын

    Hocam, sanırım bu gençlik zamanınızda çekilmiş videolardan biri. Çok yakışıklıymışsınız..

  • @meraltulluoglu5987
    @meraltulluoglu59875 ай бұрын

    👏

  • @evrenselmavi3704
    @evrenselmavi37045 ай бұрын

    🤙

  • @nicola38746
    @nicola387465 ай бұрын

    *Hocam ayetler var ama😂*

  • @osmanbirkan9377
    @osmanbirkan93775 ай бұрын

    Hoca olmadığı, üniversite seviyesinde heyecanlı ateist/felsefe meraklısı bir gencin hakikatı bulduğuna “inanan” bir konuşması.

  • @asgaminggf9303
    @asgaminggf93034 ай бұрын

    Ateistciklere iyi şirin gözüktün hasancım bravo 👏👏👏

  • @Hasan_Aydin_55

    @Hasan_Aydin_55

    4 ай бұрын

    Belki ben de ateistimdir, nerdem biliyorsun. Neden birisne şirin gözükmeye çalışayım ki. İnsan kendi özelliklerini başkalarına yansıtırmış. :))

  • @asgaminggf9303

    @asgaminggf9303

    4 ай бұрын

    @@Hasan_Aydin_55 senin neye inandığına veya inanmadığına dair bir yorumda bulunmadım ki niye kendini hemen bir yere ait gibi göstermeye çabalıyorsun ? Ben haşâ Yüce Allah'ın vasfını üzerime almadımki seni yargılayayım. Bizler sadece Allah'a kulluk eden ve onun dinine [ Hz. Adem'den, Hz. Muhammed'e kadar gelen İslam dini] tabî olan mü'minleriz, seni yargılayacak bir vasfımız yok. Yüce Allah bu vasfını Peygamberlere bile vermemiştir. bu konuşmanda ateistciklere şirin gözükmeye çabalıyorsun. Bunu da bir aczî itiraf olarak kabul etmen gerekir. Vesselam.

  • @asgaminggf9303

    @asgaminggf9303

    4 ай бұрын

    @@Hasan_Aydin_55 benim kimseye şirin gözükme gibi bir çabam yok Allah'a şükür, hasancım. Kimin şirin gözüktüğü videoda belli oluyor. Vesselam

  • @sabahattinetiler65
    @sabahattinetiler655 ай бұрын

    Hocam din bir hakikat iddiasında mı bulunuyor? Yoksa din mutlak hakikati bilenin Tanrı olduğuna, beşeri düzlemde hakikatin tüketilemez olduğuna mı vurgu yapıyor? Bizzat dini metinlerin içinde dini metinlerin sınırlılığına dair ifadeler var. Mesela dini metin ruh hakkında her şeyi anlattım demiyor size çok az şey söylenmiştir, diyor.Evet dini metinlerde Tanrı hakkinda, ahiret hakkında sınırlı ifadeler mevcut.Ancak dini metnin paradoksal bir dili de var. Öte yandan Tanrı'nın mutlak aşkın olduğuna da vurgu yapıyor.Benim anlayabildiğim kadarıyla aşkınlık/müteal fikri zaten hakikatin beşeri düzlemde tüketilemez olduğunu söylemek değil mi? Evet din insanı aşan bir hakikatin var olduğunu söylüyor/bildiriyor ama hakikatin ne olduğunu bütün boyutlariyla pek de anlatmıyor sanki. O yüzden dini metinlerden esinlenen birisinin ılımlı bir rölativist olması da mümkün geliyor bana. Bu kadar yorumun olması da gayet doğal geliyor.Çünkü hakikatin ne olduğu o kadar da açık değil.Bu yüzden ona dair yorumlar söz konusu.Ayrıca "mutlak hakikat yoktur" demek de bir hakikat iddiasında bulunmak değil mi?Post modernler bu cümleyi çok seviyorlar.Ancak mutlak hakikat var ve ben onu tüm boyutlarıyla biliyorum demek bir meta anlatı ise bence mutlak hakikat yoktur, her şey göreli demek de bir meta anlatı değil mi? Buna ilave olarak bir insanın hakikatin varlığına inancı yok ise felsefe yapması da anlamsız geliyor bana. Hatta din bu noktada teşvik edici bile olabilir.😅 İnsanın aklına/önüne onu aşan bir hakikat idesi koyuyor ve bu hakikatin neliğine dair pek de bir şey söylemiyor.Ve bu durum insanı düşünmeye/felsefe yapmaya sevk ediyor.Ve bir çoğulculukta ortaya çıkarıyor.Birçok farklı mezhebin hatta farklı zümrelerin(Teolog/filozof/mutasavvıf) ortaya çikması biraz da bundan kaynaklanıyor.Hatta felsefeye pek de sıcak bakmayan Gazali'yi bile felsefe yapmaya mecbur bırakıyor bu durum. Kısacası eli geçirilmiş bir öz veya hakikat fikri tehlikeli olabilir ancak insanın önünde duran, onu aşan bir hakikat veya öz idesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.Bence din de insana böyle bir ide aşılamaya çalışıyor gibi.

  • @Hasan_Aydin_55

    @Hasan_Aydin_55

    5 ай бұрын

    Sizin yorumunuza saygı duyorum. İnsan haddini bilmeli. Ama dinler kendini Tanrıya dayandırarak yahut din adamları ayet hadis okuyarak sanki mutlak bir hakikat iddiasıyla ortaya çıkıyor. Aslında küfür suçlaması da burdan kaynaklanıyor. İnsan dünyasında her şeyin insani olduğunu kavramak, haddini bilmek bakımından önemli. Metnin dilinin, argümanlarının, içeriğinin ve yorumunun tümüyle Beşeri koşullu olduğunu anlasak sorun bir parça çözülecek. Hakikat vardır elbette, ama bize genelde belli bir bağlamda ve sınırlı olarak görünüyor. Asıl sorun o sınırlı şeyi mutlaklaştırmak. Dindarlar ve dinler bunu çok yapıyır.

  • @sabahattinetiler65

    @sabahattinetiler65

    5 ай бұрын

    Hocam farklı dünya görüşlerine sahip olsak da sizi gerçekten çok seviyor ve istifade etmeye çalışıyorum.Tesekkur ederim cevabınız için.Ancak dediğiniz gibi insanın olduğu her yerde malesef dogmatizm de ortaya çıkabiliyor.Aslında tekfir etmenin/dışlayıcı olmanın ve ötekine karşı bu kadar kapalı olmanın hakikat tekelciliğinden kaynaklandığı çok açık.Evet bazı dindarlar böyle. Size katılıyorum. Ancak bu sorunun sadece dindarlara veya dine mahsus olduğunu düşünmüyorum.Daha açık bir ifadeyle, felsefe veya filozoflarda çok kolay dogmatizme düşebilir ve haddini aşan ifadeler kullanabilirler. Söz gelimi, insan aklını hakikate ölçüt yapan bir felsefe yapma tarzı da bence dogmatizmdir.(Kant)(Akılsal olan hakikattir/gerçektir. Zihnin kategorileri varlığın kategorileriyle özdeştir.) Aslında Batı felsefesine eleştirel bakan birçok düşünür bunu ifade ediyor. Özellikle Kant ve sonrası felsefeler buna dikkat çekiyorlar malumunuz.Hümanizm, Rasyonalizm ve Aydınlanmanın da tam da bu noktada oldukça sıkı eleştirilere maruz kaldığını biliyoruz. İnsanı hakikatin ontolojik zeminine yerleştiren hümanizm her şeyi insan aklına indirgeyerek çok kolay bir şekilde rasyonel hakikat iddialarında bulunabilir.(Sokratik Rasyonalizm) Siz çok daha iyi bilirsiniz ki postmodern düşüncenin aynı zamanda fark felsefesi olması biraz da buna bir tepki içeriyor. (Bence postmodernizm de ayrı bir uç.) Hasılı kelam ister dindar ister seküler olsun dediğiniz gibi, insan haddini bilmeli.İnsana düşen hakikat iddialarında bulunmak değil, hakikat arayışında olmaktır. Bence ılımlı septik olmak bu noktada çözüm olabilir.

  • @animal_culturae

    @animal_culturae

    5 ай бұрын

    Ilımlı septik olma fikri hoşuma gitti. Politeist aşkın, politeist içkin, panteist, panenteist, deist, bir ve aşkın vs... Tanrı inancı, sezgisi veya bilgisinin ontolojik yapısı hakkında bunca tanrı konsepti arasında bir karara varabildiğimizi varsaysak bile seçim yaptığımız tanrı konsepti etrafında şekillenen onlarca, yüzlerce, binlerce din arasından bilgiye ve tecrübeye dayalı seçim yapmak için bile kaç hayat yaşamak gerekir acaba? Buna bir de epistemolojik sınırlılık ve yetersizliklerimiz de eklendiğinde sadece islam diniyle hristiyanlık arasında bile ılımlı septik olarak eşit mesafede kalabilme fikri çok naif, çok romantik bir yaklaşım olarak görülecektir. Ayrıca islam dini lehine ılımlı septik olma yaklaşımının, hocamızın konuşması üzerine yorum yazmaya çalışan biz müslüman ahali için baya bir zihni konfor sağlayacağı da çok açık. Bu çok bilinmeyenli ve değişkenli ortamda müslüman olarak kalmayı diretmek bile başka bir açıdan haddini bilmezlik olarak görülebilir.

  • @sabahattinetiler65

    @sabahattinetiler65

    5 ай бұрын

    ​​Ilımlı septik olmakla her şeye eşit mesafede ​durmayı kastetmiyorum.Bir karara varmayalım ve hatta zaten hayat çok kısa hiçbir sonuca varamayacağız/varmayalım da demiyorum.Hatta böyle bir iddia da bulunan birisinin felsefe yapmasını da anlamsız buluyorum.Kastettiğim şey kendimizi mutlaklaştırmamak.Ötekine açık olmayı kastediyorum.Hakikate ulaştım bitti bu iş demeyelim. Ancak hakikate asla ulaşamayız da demeyelim.Aslında felsefe yapmanın insanı hakikate yaklaştırabileceğini düşünüyorum ama hakikate bizden daha çok yaklaşabilenlerin olabileceğini unutmamak gerekir iddiasındayım.Müslüman olmayı diretmek hadsizliktir mealindeki ifadenizi/ifadeleri de bir tahammülsüzlük olarak görüyorum.Bu ifadeleriniz/ifadeler bana bağnaz dindarları anımsattı. Çünkü onlarda müslüman olmamak için direnenleri hadsiz, küstah, kâfir olarak görüyorlar.Sadece bu olsa iyi ve hatta öldürüyorlar/şiddet uygulayıp özgürlüklerini kısıtlıyorlar.@@animal_culturae

  • @animal_culturae

    @animal_culturae

    5 ай бұрын

    @@sabahattinetiler65 "Felsefe yapmaktan" neyi kastettiğinizi tam olarak anlayamasam da kendi "haddinizi", kimin ne şekilde felsefeyle ilgilenmesine karar vermeye varacak derecede bildiğiniz çok açık. Kendinizle "bağnaz müslümanlık" diye ötekileştirdiğiniz tarihsel ve toplumsal ana akım din algısı arasında yaptığınız ayrım bana asıl problemin yöntemli felsefi bir sistem inşa etme veya var olan sistemlerin yöntemli olarak çözümlemesini yapabilmek adına felsefenin ussal araçlarından yararlanma olarak değil de satır aralarında kendi inanışlarınızı "ılımlı septisizm" kılıfı altında felsefe aracılığıyla yüceltme çabası olarak geldi.

  • @hamzabayrakl932
    @hamzabayrakl9325 ай бұрын

    Hasan Aydın ateistciklere hoş görünmek için saçmalamış ! Diyor ki; 2:02 "İyi bir yazarın kitabı, iyi bir bilimsel makale anlamı açık ve net olan makaledir. Eğer kullandığı önermeler kaypak ise, herkesin her anlama yorumlayabileceği türden ise onun iyi bir yazar tarafından yazılmadığı düşünülür." Tabi burada tahrif edilmiş dini metinlere atıf yapılmakla beraber, yaptığı cımbızlama misallerle hedef Kur'an ve yazarı Allah'tır. Halbuki Kur'an'ın kullandığı önermeler asla kaypaklık değil ve asla herkesin her anlama yorumlayabileceği türden bir kitap değil ! Onun yazarı da ilmi ve kudreti sonsuz olan evrenin yegane yaratıcısı, sahibi ve hakimi olan Hz. Allah'tır. "Asırlar boyunca, şeriatlar değişiklik gösterir. Bazen bir asır içinde, farklı kavimlere göre değişik şeriatlar ve peygamberler gelebilir ve gelmiştir. Ancak, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in son peygamber olmasıyla, onun getirdiği geniş kapsamlı şeriat, her asırda ve her kavme yeterli olmuş, böylece çeşitli şeriatlara ihtiyaç duyulmamıştır. Fakat detaylarda, farklı mezheplere ihtiyaç duyulmuştur. Tıpkı mevsimler değiştikçe giysilerin değişmesi, mizaçlara göre ilaçların farklılık göstermesi gibi, asırların değişimiyle şeriatlar da değişir; milletlerin yeteneklerine göre hükümler değişir. Çünkü şer'i hükümlerin detay kısmı insanların durumlarına bakar ve ona göre şekillenir, ilaç gibi işlev görür. Geçmiş peygamberlerin zamanında insanlık farklı katmanlarda ve genellikle daha kaba, şiddetli ve ilkel düşüncelere sahip olduğundan, o dönemlerdeki şeriatlar onların durumlarına uygun şekilde ayrı ayrı gelmiştir. Hatta bazen bir kıtada, bir asırda farklı peygamberler ve şeriatlar bulunurdu. Son peygamberin gelmesiyle, insanlık sanki ilkel seviyeden daha gelişmiş bir seviyeye yükselmiş, böylece insanlık tek bir ders alacak, tek bir öğretmeni dinleyecek ve tek bir şeriatla hareket edecek duruma gelmiştir. Bu yüzden, farklı şeriatlara veya öğretmenlere ihtiyaç kalmamıştır. Ancak insanlık tamamen tek bir seviyeye ulaşamadığı ve tek bir toplumsal yaşam tarzını benimsemediği için, farklı mezhepler ortaya çıkmıştır. Eğer insanlığın büyük çoğunluğu, bir yüksek okulun öğrencileri gibi, tek bir toplumsal yaşam tarzını benimseyip aynı seviyeye ulaşsa, o zaman mezhepler birleştirilebilir. Ancak dünyanın şu andaki durumu bu duruma izin vermediği gibi, mezhepler de tek bir yapıda birleşemez. 'Eğer derseniz ki: "Hakikat tek olur. Nasıl olur da dört veya on iki farklı mezhebin farklı hükümleri doğru olabilir?" Cevap şudur: Tıpkı bir suyun beş farklı mizaçlı hastaya göre beş farklı hüküm alması gibi. Örneğin, bir hastaya göre su ilaçtır ve tıbben zorunludur. Bir diğerine göre hastalığı için zararlıdır ve tıbben yasaktır. Bir diğerine az zarar verir ve tıbben mekruhtur. Bir diğerine zararsız fayda sağlar ve tıbben sünnettir. Bir diğerine ne zarar verir ne de fayda sağlar; rahatlıkla içebilir, tıbben mübahtır. İşte bu durumda hakikat çoğul olmuştur. Hepsi doğrudur. Siz "Su yalnızca ilaçtır, yalnızca zorunludur, başka bir hüküm yoktur" diyemezsiniz."

  • @Abdiel322

    @Abdiel322

    5 ай бұрын

    Birisi o kitaptan A yorumu çıkarıyor diğeri A değil çıkartıyor. Hasan Aydın'ın haklı. Bir metin aynı anda hem A hem A değil olur mu? Bu ne biçim hakikattir? İslam tarihindeki farklı mezhep kavramları sizin söz ettiğiniz kadar öyle masum, işte mevsim şöyle, su şekli şöyle gibi örneklerle açıklacak kadar basit şeyler değil. Ben kendim şahsen Kuran'dan yola çıkarak dünya düzdür sonucu çıkaran da gördüm aynı şekilde Kur'an'ın 1400 sene önce dünyanın yuvarlak olduğunu bildirdiğini yazan adam da gördüm (Osman Nuri Topbaş). Aynı şekilde Kuran'dan yola çıkarak evrim vardır sonucunu çıkaran da var, evrim yoktur sonucunu çıkaran da var. Aynı şekilde Kuran'dan yola çıkarak mezheplere gerek yoktur sonucu çıkaran da var, mezheplere gerek vardır sonucunu çıkaran da var. Üstelik bunlar bugün olan şeyler. İslam tarihine baktığımızda bir sürü böyle durumun tarih boyunca gerçekleştiğini hatta bu yüzden kanlı bıçaklı kavgaların, savaşların olduğunu görüyoruz. Üstelik bu durum sadece İslami bir problem değil. Hristiyanlığı ele alacak olursak biri katolikliği çıkarıyor diğeri Ortodoksluğu bir diğeri lüteryanlık, bir diğeri başka birşey.

  • @Hasan_Aydin_55

    @Hasan_Aydin_55

    5 ай бұрын

    Saçmalayan sensin, bu bir. Ben kimseye hoş görünmeye çalışmam, bu iki. Öyle açık metin ki, bir sürü mezhep, bir sürü tarikat, bir sürü yorum, bir sürü ekol var. İlahiyat. bilmediğiniz hemen belli oluyor. Tanrı Birdir yargısının bile ne anlama geldiğiyle ilgili islam dünyasında ittifak yoktur. Bence hadsizlik yapmamak lazım. Eleştirmek, gerekçeli ve saygın bir dille yapılır. Ha bu arada eleştiren kişi, bilgi olarak eleştirdiği kişiyi aşmalı ve retorik/hatabi argümanlardan kaçınmalı. Bu arada su örneğinizin benim dediğimle hiç bir ilgisi yok. önce anlamak lazım. Ben dilden, siz doğal bir şeyden yani sudan söz ediyorsunuz. Sapla samanı karıştırmamak lazım. Dediğim gibi hadsızlık yapmamak lazım.

  • @Abdiel322

    @Abdiel322

    5 ай бұрын

    ​@@Hasan_Aydin_55 Genellikle Risale-i Nur okuyanlarda görüyorum bu durumu. Birşeyi örnekle açıklamaya çalışıyorlar ki bu gayet doğal bir durum. Bunda sorun yok ama birşeyi örnekle açıklamaya çalışırken analoji doğru kurulmalı. Bu tarz konularda cevap olarak sunulan örneklerin çoğunda analoji düzgün kurulmuyor.