Akıl Kavramı - Kutadgu Bilig Okumaları Yusuf Has Hacib ve Türk Müslümanlığı

Akıl Kavramı - Kutadgu Bilig Okumaları
Aklın bireysel ve toplumsal açıdan önemi nedir? Öğdülmiş karakteri ne ile sembolize edilir? Mutluluk, Saadet ve Devlet arasındaki ilişki nedir? Akıl ile bilgi arasındaki ilişki nasıldır? Töre ile Öğdülmiş ilişkisi nedir? Akıl niçin ilahi inayetin bir neticesi olarak görülür? Aytoldı ve Öğdülmiş arasındaki ilişki nasıl kurgulanır?
Kut’un ya da mutluluğun elde edilmesinin akıl melekesine bağlandığını ifade etmiştik. Akıl, insanı diğer varlıklardan ayıran temel özelliktir. İnsan, akıl sayesinde düşünerek ve irade ederek hareket ettiğinden diğer varlıklardan farklı olarak sorumluluk sahibidir. Bu nedenle felsefenin ve ahlakın en önemli konularından birisi akıl kavramı ve mahiyetidir. İslam felsefesinde aklın rolüne bakıldığında, varlık anlayışında hem nazari hem de ameli saha açısından çok önemli ve etkin bir rolünün olduğunu görüyoruz. Bu, özellikle Fârâbî ve İbn Sînâ’da öne çıkan bir husustur. Filozof olan yöneticinin Faal Akıl vasıtasıyla aldığı ilhamlar ve toplumu erdemli bir yaşama yöneltme noktasındaki katkısı ile Kutadgu Bilig’deki akıl erdemi, gerek bireysel ahlak sahasındaki, gerekse siyasi hâkimiyet sahasındaki rolü bakımından önemli benzerlikler taşır.
Özellikle Fârâbî ve İbn Sînâ’nın akıl konusundaki fikirlerinin ahlak ve siyaset sahasına olan yansımaları Kutadgu Bilig’deki akıl konusunda zikredilenlerle paralellik arz etmektedir. Ancak şunu ifade etmeliyiz ki Fârâbî ve İbn Sinâ tarafından ortaya konulan akıl nazariyesinin kozmolojik, epistemolojik ve ahlakla ilişkili bütüncül bir yapı olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Kutadgu Bilig’de ise akıl, daha çok ahlak ve siyaset açısından, yani ağırlıklı olarak ameli felsefenin kapsamına girecek şekilde değerlendirilmiştir. Eserin müellifi, aklı insanların ahlaki ve siyasi bakımdan kemal mertebeyi elde etmesi için bir vesile olarak görmekte ve “kişinin ancak akılla yüceleceğine” işaret etmektedir. Kutadgu Bilig’in kurgusunda dikkat çeken yön, akıl olarak tavsif edilen Öğdülmiş’in kut olarak tavsif edilen Aytoldı’nın oğlu olması ve hükümdara tavsiye edilmesidir. Burada akıl ve kut arasındaki ilişkinin baba ve oğul üzerinden kurgulanması, ahlaki erdem olmak bakımından akıl ve kut’un birbiriyle olan irtibatını da göstermektedir. Ayrıca hükümdarın en önemli yardımcılarından birisinin akıl olarak tavsif edilen Öğdülmiş olduğunu hatırlarsak, akıl melekesi olmaksızın iş yapılamayacağının da vurgulandığını görürüz.
Kutadgu Bilig’de akıl, kişiyi doğru kılan, doğru kıldığı için de gerçek mutluluğu ve zenginliği elde etmesine vesile olan temel unsur olarak zikredilir. “Kişi, akıllı, tavrı ve hareketi doğru olursa, her iki dünyada güneşi parlar” şeklindeki ifadeler, akıl konusunda kitaptaki bakış açısını bizlere yansıtmaktadır. Bu noktada akıl ile bilgi arasında ortaya konulan fark da önem arz eder. Buna göre, akıl, insanda doğuştan ilahi inayetin bir neticesi olarak beliren bir nitelik; bilgi, sonradan kazanılan bir nitelik olarak tasavvur edilir. Bundan dolayı, akıl çalışılarak elde edilemez, “Tanrı, onu insanın hamuruna katar” denilmektedir. İnsanın akıl dışında bütün erdemleri öğrenebileceği, bilgisini ve görgüsünü geliştirebileceği ifade edilir; ancak akıl da bu söz konusu değildir.
Görüldüğü üzere akıl ile bilgi arasındaki fark, aklın ilahi inayetin neticesi olarak verilen, sonradan değişmeyen bir unsur olmasıdır. Bilgi ise, sonradan kazanılan, insanın elinde olan bir durum olarak görülür. Bu husus İbn Sînâ tarafından Kitabu’l-Hudûd adlı eserde de zikredilir. Buna göre akıl ve bilgi kavramları filozoflar nezdinde ayrılmıştır. Filozoflar tarafından yapılan akıl tanımında, “akıl, nefs için fıtratta ortaya çıkan tasavvur ve tasdiklerdir. İlim ise, sonradan kazanılarak elde edilen şeydir” ifadelerine yer verilir. Bu anlamda akıl ve bilgi arasında ortaya konulan ayrım, filozoflar tarafından ifade edilen akıl ve bilgi tanımına da uymaktadır.
Kutadgu Bilig’de dikkat çeken bir diğer yön de akıl ile ölçülü olma arasında kurulan paralelliktir. Burada akıl ile hareket edenin ölçülü olacağı, işlerinin düzgün gideceği ve mutluluğu da elde edeceği vurgulanır. Bilgisizlik ve cehalet ise, aklın tam tersi, ölçüsüz ve gelişigüzel hareket etme olarak görülür. Bu nedenle bilgisiz kişiye bir şekilde mutluluk gelse bile bu, insanların arasında fitne ve fesada sebep olacaktır. Akıl ile ölçülülük ya da itidal arasında kurulan paralellik ahlak felsefesinde en fazla vurgulanan hususlardandır. Gerek felsefi, gerek dini sahada insanların davranışlarını iyi ve doğru olana sevk edebilmelerinde en temel unsur itidal olarak zikredilmiştir. Bunun toplumsal yaşamdaki yansıması, adalet ve kanun ile karşılığını bulurken; bireysel ahlaki tutumlardaki karşılığı orta olma ve itidal ile ifade edilir. Bu, nefsin güçlerinin orta bir yola sevk edilmesi olarak da ifade edilmiştir. Burada orta yolda olma ve akletme melekesi arasında kurulan irtibat sağlandığında, insanlar eylemlerini belli ilkelere göre gerçekleştireceklerdir.

Пікірлер: 1

  • @belkscoban5641
    @belkscoban56413 жыл бұрын

    Hocam çok istifade ediyorum güzel açıklıyorsunuz teşekkürler👍🏽