#79 Utanç ve Suçluluk İçindeki İnsan Sürekli Yaşamının Yasını Tutar

Bu bölümde Elisabeth Kübler-Ross’un “Yasın Beş Evresi” kuramından yola çıkarak utanç ve suçluluk içindeki insanın sürekli yaptıkları ya da yapamadıkları için kendini suçlaması sonucunda kaçınılmaz olarak “süreğen” bir şekilde yaşamının (farkında olmaksızın) yasını tutan birisine dönüştüğü tezini ileri sürdüm. Daha da ileri giderek bu insanın, Kübler-Ross’un tanımladığı yasın 5 evresini de tam olarak tamamlamayı başaramadığı için utanç-suçluluk sarmalında takılı kaldığını öne sürdüm. Kübler-Ross, 1969 yılında yayımlanan “Ölüm ve Ölmek Üzerine” isimli kitabında, ölümle yüzleşen hastalarla yaptığı konuşmalar sonucunda bu süreçte yaşanan duyguların birbirine benzer 5 evrede gerçekleştiğini fark ederek bu teoriyi ortaya atmış. Bu teoriye göre yasın 5 evresi şunlardır: 1. Evre: İnkar, 2. Evre: Öfke, 3. Evre: Depresyon, 4. Evre: Pazarlık ve 5. Evre: Kabullenme. Kübler-Ross’a göre yaşanan evrelerdeki duygu durumu yoğunluğu ve evrelerin geçiş süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte, yas sürecinin uzunluğunun ortalama 6 ay ve en fazla 1 yıl sürmesi beklenir. Bu süre bazı “özel” durumlarda uzayabilir ancak sağlıklı bir yas sürecinin yaşandığından bahsedebilmek için bu sürenin 1 yılı aşmaması önerilir. Videoda yas evreleri hakkında daha fazla bilgi verdiğim için burada tekrar etmeyeceğim ancak az önce belirttiğim gibi bu bölümde ileri sürdüğüm tezin odağında aslında utanç-suçluluk sarmalındaki insanın hiçbir zaman yasın özellikle 5. Evresi olan “kabullenme” evresine erişemediğini ve daha çok “İnkar” evresinde yaşadığını, eğer bu evreyi tamamlama kararlılığını gösterebilir ve kendisi-yaşamı ile yüzleşebilirse yasın 2. Evresi olan “Öfke” evresini yaşamaya başladığını, bu evrenin de oldukça uzun sürdüğünü ve bu evreyi aşmayı başarabilir ise yasın 3. Evresi olan “Depresyon” evresine girdiğini ancak burada da çoğunlukla sıkışıp kaldığını öne sürdüm. İşte tam da bu nedenle o insanın yaşamda yaptıkları-yapamadıkları, başardıkları-başaramadıkları üzerinden sürekli (tamamlanamayan) bir yas sürecinde yaşadığını ve bunun farkında bile olmadığını ileri sürdüm. Buradan itibaren lütfen sen de bir içine dön ve sor, acaba sen de (eğer utanç ve suçluluk duyguları kişiliğinin ve gündelik hayatının öne çıkan duygularından ise) sürekli tamamlayamadığın ve tanımlayamadığın bir yas sürecinin içinde (daha çok öfke ve depresyon içerisinde) olabilir misin? Aslında hayattan tam olarak tat alamıyor ve mutlu olamıyor olmanın arkasında bir türlü tamamlanamayan bir yas sürecinde olman yatıyor olabilir mi? Ya da bu bölümü izledikten sonra bu durumun nedeninin, bir türlü, başına gelen olayları ve insanları kabullenememekten kaynaklandığını düşünmeye başlayabilecek misin? Eğer öyle isen sana naçizane önerim zamanında gel-git yaşadığın ve artık bittiği için doğrudan yaşamadığın ancak içinde rumine ettiğin (geviş getirdiğin) her olay ve insan ile ilgili olarak kabule geçebilmek ve daha sonra olabilecekler konusunda yaşama güvenebilmek için o olaylar ve insanlar ile ilgili olarak “bilinçli bir yas sürecini” başlatman ve Kübler-Ross’un 5 Yas Evresini tamamlaman olacaktır. Yorumlarını bekliyorum. Lütfen abone olmayı unutma ve kendine çok iyi bak😊

Пікірлер: 19

  • @nurfettah19
    @nurfettah1914 күн бұрын

    Sağol kardeşim ❤❤❤

  • @yagyakan
    @yagyakan2 ай бұрын

    Çok samimi ve faydalı bir konuşma yapmışsınız. Teşekkür ederim.

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    2 ай бұрын

    Ben teşekkür ederim

  • @BirgulKartop
    @BirgulKartopАй бұрын

    Ölmeden kurtulamıycam gibi bir duygu suçluluk beni mahvediyor

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    Ай бұрын

    Merhaba @BirgulKartop. Suçluluk aslında kötü bir duygu değil. Bizi daha doğru davranmaya iten ve hatalarımızı kabul ederek gerektiğinde incitmiş olabileceğimiz kişilerden özür dilememize neden olan pozitif bir duygu. Öncelikle bunu hatırlamamızda yarar var. Kendimizi neden bu kadar çok suçlamakta olduğumuz ise başka bir konu. Bu konuyu çok deşmeyeceğim burada ancak şu kadarını söyleyeyim ki "kronik ve toksik" suçluluk duygusunu biz kendi kendimize öğrenmedik, ailemiz, öğretmenlerimiz ve toplum bize bunu öğretti. Ve bu konuda kesinlikle yalnız değiliz. Dolayısıyla, bunu fark etmemiz biraz olsun toksik suçluluk duygusunun üzerimizde yarattığı ağırlığı hafifletmemize yardımcı olabilir. Bu sayede kendimize biraz da müşfik olabiliriz belki. Öte yandan, ancak ölerek kurtulabileceğimiz düzeyde toksik bir suçluluk duygumuz var ise bundan ancak "kendimizi suçladığımızı" fark ettiğimiz an, kendimizi yerli yersiz suçlamayacak kadar değerli olduğumuzu söyleyerek ve içine girdiğimiz durumu (ve özellikle duygu durumunu) müşfik bir şekilde kabullenerek kurtulabiliriz. Ben öyle yaptım. Zamanla baktım ki neredeyse her defasında benzer zamanlarda, benzer davranışlar sergileyerek kendimi suçlayacağım durumların içine sokuyorum. Bu oluşta belli bir patern olduğunu fark ettim. Sonra geçmişime gittim, kendimi küçükken evde ve okulda suçladığım anları hatırlamaya zorladım. Bunu yaptığımda kendimden çok başkalarının beni suçladığının ve utandırdığının ayırdına vardım. Bu suretle üzerime aldığım suçluluk ve utanç duygularını zamanla normalleştirerek, kendimden menkul duygular haline getirdiğimi ve hatta zaman geçtikte, belli bir paterni takip eden olaylar ve insanlar ile birlikte iken deneyimlemem gereken bir alışkanlığa dönüştürdüğümü anladım. Ve o an inan bana "aha" dedim, bunu ben kendime yapıyorum, zira başka türlüsünü bilmiyorum. Kendimi her suçladığımda aşina olduğum duyguları yaşıyor ve bedenimde aynı biyokimyasal kokteylin salınmasına neden oluyorum. Zaman geçtikçe bana suçluluk hissettiren olaylara ve insanlara adeta bağımlı hale geldiğimi fark ettim. Bu uyuşturucu maddenin bedende yarattığı etkiye benzer olsa gerek diye düşündüm. Sonra kendi kendime dedim ki, tüm bunlara gerçekten ihtiyacım var mı ve başka türlüsünü yaşayamaz mıyım? Elbette yaşayabilirdim ve öyle de yapmaya başladım. Öncelikle kendimi suçladığım anlara neden olan olaylar örgüsünü fark edip çözümledim, sonra da yaşadığım olaydaki sorumluluğumu kabullenerek kendime sahip çıkmaya karar verdim. Ben değerliyim, yeterliyim, sevmeye ve sevilmeye layığım diyerek kendime hoşgörülü davranmaya başladım. Olan'ı kabullendikçe ve kendime karşı müşfik davrandıkça kendime daha çok hakim olmaya başladım. Kendimi sonradan suçlayacağım olayların içine sokmadan önce rahat olmaya ve hata yapmaya hakkım olduğunu söylemeye başladım. Diyelim ki bir gün benzer bir hata yaptım, bu kez kendime sahip çıktım, ok bir hata yaptım ama bu durum seni tek başına tanımlamıyor, sen bu hatadan daha değerlisin dedim. Kendime böyle söyledikçe duygularımı daha güçlü bir şekilde düzenlemeye ve bedenimde daha az acı hissetmek için kendimi suçlayacak olaylara ihtiyacım olmadığını fark etmeye başladım. Böylelikle, kendimi suçlayacak olayların yerine başka düşünceler ve deneyimler koymaya başladım. Bu da zihin ve beden/duygu durumumu değiştirmeye başladı. Rahatladım zamanla. Bu durumda iken bile hata yapma lüksü tanıdım kendime ve gerçekten bir hata yaptığımda bu kez kendimi suçlasam dahi, en kötü ne olabileceğini düşünmeye başladım. Tüm bu yaklaşımlar beni rahatlattı zamanla. Kendimi sevdikçe, saydıkça ve değerlilik bilincimi geliştirdikçe ve de tüm bunların kaynağında başkalarının ne söylediği ya da düşündüğünün değil özümden gelen biricik özelliklerimin yattığını anladıkça kendimi daha az suçlamaya ve hata yaptığımda da kendimi çok hızlı bir şekilde toparlayarak hayata devam edebilmeyi başardım. Sen de kendini suçladığın olaylara ve kendini suçlamana neden olan insanlara böyle bakmaya başlayabilirsen toksik suçluluk duygusunun yarattığı fasit daireden kurtulabilirsin. Lütfen dediklerim üzerinde biraz düşün ve sonra en azından belli bir süre deneyiver. Sonra da gelişmeleri bana yazıver. Kendine iyi bak. Sevgiyle.

  • @BirgulKartop

    @BirgulKartop

    Ай бұрын

    @@kendinias8533 Çoook Teşekkür ederim Annemi üzdüm ve artık yok ona elimden geldikçe çok iyi bir evlat oldum ama vefat etmeden önce tartismistik telafi etme özür dileme şansım yok onun için bu kadar mutsuzum beni anlayıp böyle güzel uzun yazdığınız için sagolun

  • @nurgulcelik8906
    @nurgulcelik890611 ай бұрын

    Çok teşekkürler

  • @gamzedemet4730
    @gamzedemet473011 ай бұрын

    merhaba, burda da gördüğüme çok sevindim😊

  • @nuraykirsan1399
    @nuraykirsan13994 ай бұрын

    Yaşadıklarımı kimse bu kadar iyi anlatmadı

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    4 ай бұрын

    Çok teşekkürler Nuray bu güzel ve nazik yorumun icin:)

  • @ahmetsengul2313
    @ahmetsengul23137 ай бұрын

    Eyvallah hocam ,narsistlerde suçlamayı çok sever ,değersizlestirir ,yok sayar .

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    7 ай бұрын

    Evet öyle ve daha bir çok şey yapabilir.

  • @maria22057
    @maria220575 ай бұрын

    Videodaki bilgiler cok kiymetli tessekur ederim oncelikle ama bir sorum olacakti ben eski sevgilimle alakali bir yas icinde oldugumu fark ettim bir tur kisir dongu icerisindeyim kendisini unutmak uzereyken unutamıyorum bir türlü, kabullenme evresine geçiş yapıp kendisini unutamıyorum bu evreye nasıl gecis yapabilirim bir oneriniz var mı acaba

  • @kendinias8533

    @kendinias8533

    5 ай бұрын

    Rica ederim. Ben de senin kanalıma göstermiş olduğun ilgi için teşekkür ederim. Evet, sevgililerimizden ayrıldığımızda (özellikle bu kişileri gerçekten sevmiş ve ilişkimize duygusal enerji yatırımı yapmış isek) ciddi bir "kayıp" duygusu yaşarız. Bu duygunun yasını tutmamız gerekir. Yas sürecini tamamlamadan önce yeni bir ilişkiye başlamamamız doğru olur. Bu normal koşullarda 6 ay ile 1 yıllık bir süreyi kapsar. Ancak ne yazık ki geçmişte benim de aynı yanılgıya düşmüş olduğum gibi özellikle uzun süreli ilişiklerimizi sonlandırdıktan sonra çok hızlı bir şekilde yeni bir ilişkiye başlayabiliyor ve bu nedenle, kaybettiğimiz sevgilimizin yasını tutamıyoruz. (Aldatma nedeniyle sona eren ilişkilerde bile bu dediğim geçerlidir.) Aslında tutmak da istemiyoruz. Zira yas tutmayı bilmiyoruz. Ne biz ne de önceki nesiller yas tutmayı biliyordu adam akıllı. Bu nedenle de yası daha çok ölümle ve ölüm sonrasında özellikle köylerde yaktığımız ağıtlarla ilişkilendiriyoruz. Bu konuda yas ile ilgili olarak yapmış olduğum bölümü dinleyebilirsin. Dolayısıyla, sana naçizane tavsiyem (o da sorduğun için) sonlandırdığın ilişkinin ve sevgilinin adam akıllı YASINI tutmandır. Kendine zaman ver. Amerikalıların "Rebound" ilişkisi dediği ilişkileri yaşamak yerine kendini, kendilik değerini (bu konuda Heinz Kohut'un "Kendiliğin Çözümlenmesi" isimli kitabını okuyabilirsin.), sona eren ilişkine hakim olan algı dizinini, parametreleri, kendinin ve eski sevgilinin ailelerinizden ayrışıp ayrışmadığınızı, ilişkinizdeki mağdur-zalim kalıbını ve bu kalıbın ilişkinize olan etkilerini, ikinizde de hayal kırıklığı yaratmış olabilecek beklentilerinizi, transaksiyonel analiz kapsamında çocuk, ebeveyn ve yetişkin benliklerinizin ilişkinizdeki ağırlıklarını, birbirinizi seçmenize neden olan "kısıtlayıcı" erken çocukluk programlarınızı/kodlarınızı, yaşama bakış açılarınızdaki farklılıkları, bağlanma stillerinizi (kaygılı, kaçıngan, kaygılı-kaçıngan, dağınık güvensiz bağlanma stillerinden hangisi) analiz edebilir ve bu konularda okumalar yapabilirsin. Benim kanalımda bu konularda birçok video var, izleyebilirsin. Gelişmelerden beni dilersen onderozden636@gmail.com adresinde ya da buradan haber edebilirsin. Kendine iyi bak. Sevgiyle.

  • @maria22057

    @maria22057

    5 ай бұрын

    @@kendinias8533yardımcı olduğunuz için teşekkürler önder bey