Merhaba
Ben Güney Çeğin.
Uzun yıllardır politik teori, Bourdieu sosyolojisi, Türkiye’de siyasal hayat ve anarşizm konularında çalışıyorum. Bu kanalda gerek ilgi alanımda bulunan gerekse politik felsefeye yön vermiş pek çok radikal düşünürün fikriyatını ele almayı planlıyorum.
Derdim; genelde ıskalanan, göz ardı edilen ya da yanlış yorumlanan radikal politik meseleleri, felsefe ve sosyal bilimler cephesinden güncel argümanlar ile gündeme taşımak.
Şimdiden, İyi Seyirler.
Пікірлер
Nİetzsche'nin politik tavrı tıpkı Goethe gibi toplumsal olana yeterince eğilmeyen, bireysel olana odaklı bir tavır. Bu eleştiri aslında Fransız devriminden 19. yüzyılın sonuna, Nietzsche'ye dek geçen süre içerisinde Alman aydınları için de yapılabilir. Bir Bildung filozofu olarak tanımlayamayacağımız kadar iyimserlikten uzak olsa da içeriksel değilse bile biçimsel olarak Bildung kavramına fazlasıyla sadıktı Nietzsche. Yani Alman olmaktan kurtulamadı veya ancak bu kadar kurtulabildi diyelim. Bu arada kanalınızı yeni fark ettim, umarım güzel videolarınızın devamı gelir.
Bilekliğinizi nereden aldınız ? ❤
Merhaba, Albert Camus hangi eserinde Stirner’den bahsetmiştir, rica etsem söyleyebilir misiniz?
Başkaldıran insan
Çok sıkıcısınız be hocam
stirner goat
"entelektüel networkündeki başat konumlara zıtlık çerçevesinde bir konum geliştirdiğini..." sizin işlere de benziyor biraz. paradigma değişimi şart. akademi ve entelektüel camiada vasat bir o kadarda yiyilmez algı ve kafalar için çalışmalarınızı benimsiyor, teşekkür ediyorum.
çok teşekkürler
albert camunun "stirner çıkmaza güler" sözü yabancı romanını hatırlattı. fakat nietzsche duvarları saldırır sözü ise bugün islama gereksiz bir şekilde saldırmaları hatırlattı. aslında belki niettzschede kendi tanrısını yaratmıştı ya da yaratacaktı. neticede tarihte nietzscheden ilham alan iktidar devirleri olmuştur. ama stirner için aynısı kesinlikle söylenemez.
Stirner felsefesine balıklama dalmak zorunluluğu oluştu. Teşekkürler.
İki gün arayla iki tamamlayıcı içerik paylaştığınız için teşekkürler. Böyle giderse her videonuzun altında bitebilirim sevgili Güney Bey. Bağlamından dışından tek bir kelime fazla etmemeniz şahane. Peşindeyiz.
çok teşekkür ederim
Hocam Nietzsche ile ilgili kapsamli bir potcast yaparsaniz sitenin en faydali yayini olabilir.
11 ve 12. programlarda Nietzsche'ye yeniden dönüş yapacağız, teşekkürler
Çok teşekkürler sayın hocam.. Videoları ilgi ve heyecanla bekliyoruz. Bir de katıl butonu gelirse, bu eşsiz kıymette içerikleri desteklemek isteriz.
eksik olmayın
Güney bey öncelikle Nietzsche hakkında bir program hazırladığınız için teşekkür ediyorum. Cesaretinizi de tebrik ediyorum. Katıldığım ve katılmadığım yönler oldu. Bence Nietzsche'yi yorumlarken bağlam ve metnin (burada içerikten öte Nietzsche'de tarz daha ön plana çıkar, ki Nietzsche'yi diğer filozoflardan ayıran ve bence en önemlisi daha öne çıkaran özellik de budur) yanısıra psikolojiye daha fazla önem vermek gerekir. Nietzsche için önemli olan idealler (üst insan), kalite (soyluluk) ve subjektivizm (otantizm). Nietzsche tabi ki de çağından özellikle de darwinizmden etkilenmiş ve pozitif bilimlerin öneminin de farkındadır. Lakin nihilizm batağına saplanma alternatifinin karşısına her zaman kendi anlamını yaratma girişiminin daha mantıklı olduğu tezi ile çıkmıştır. Bununla birlikte idealler ve kalite söz konusu olduğunda savaş ya da barış onun için fark etmez. Önemli olan bu iki sürecin de ne şekilde (tarz, biçim ve yaşam sanatı) geçildiğidir. Nietzsche için idealler, kalite ve otantizm SANAT kavramında birleşir ve en büyük anlam da onun için budur. O güç istencini yaşamını bir sanata dönüştürmek, ona estetik bir anlam yüklemek için ister. Naziler ya da başka bir topluluk eğer sıradanlığı, sizinde belirttiğiniz gibi çürümüşlüğü (dekadans) temsil ediyorsa eğer Nietzsche bunun karşısındadır yoksa milliyetçi oldukları ya da savaş yanlısı oldukları için değil. Ben bir psikiyatrist olduğum için tabi ki işin psikolojik kısmını abartıyor olabilirim ama aynı zamanda bir yanım da felsefe tutkunudur ve kendime idol olarak her zaman Nietzsche'yi almışımdır. Nietzsche babasız ama kısmen iyi şartlarda büyümüş ve anne ve ablası tarafından sevgi ve hayranlık ile de şımartılmış bir çocuktu, haliyle de narsisistik bir kişiliğe sahipti. Lou Salome'da onun egosunun bu zayıf yanlarını ve empati becerisindeki eksiklikleri görebilecek kadar olgun bir kadındı. Bu yüzden Nietzsche'nin tarzı ve içeriği her tür aşırı görüş ve düşünce tarafından sahiplenilmeye ve kötü kullanıma açıktır. Nietzsche uçları, abartmayı, gizemi ve gücü sever ve hatta bunlara tutkundur. Aşırılıklar ve uçlar ise normal dışına, anomaliye işaret ederler. Naziler ise başlangıçta yahudi karşıtı olarak ezilen korkak bir çoğunluğun görüşünü yansıttıkları için Nietzsche tarafından desteklenemez. Lakin yine de onlar gücü elde ettikten sonra karşılarına avamı (tüm dünya) alıp elit bir rol üstlendiklerinde, işte tam da bu zaman Nietzsche nazizme hizmet etmeye başlamıştır. Beni gecenin bir yarısı bu satırları yazmaya teşvik ettiğiniz için de ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Başarılar...
değerli yorum ve katkılarınız için müteşekkirim, ilerde 2 program daha var Nietzsche'ye dair
bununla ilgili deleuze de "nietzsche ve felsefe"de(sayfa 203'ten itibaren) bir şeyler söylüyor: buna göre stirner diyalektik ile düşünürken"ne?" yerine "kim?" sorusunu sorduğunda söz konusu soruyu diyalektik düşüncenin sınırları içinde ele aldığından "ben" ve "onun mülkiyeti" üzerinden düşünmek zorunda kalıyor. nietzsche ise "kim?" sorusunu başka bir duyarlık ile sormayı deniyor: burada soru, "insan kimdir?" değil, "insanı kim aşacak?" oluyor. deleuze nietzsche'nin sorusunu dyonysoscu birey öncesi tekilliklerin alanında işleyen bir soru olarak düşünürken, stirner'i "kim?" sorusunu sorarak diyalektik karşıt terimlerin soyutluğunu ifşa eden ve diyalektiği kendi hiçliği ile yüzleştiren ama yine de nihilizmin hareketi içinde kalan, yani yaratan değil temellük eden bir bir filozof olarak ele alıyor.
katkı için çok teşekkürler
Siyonist bakış açısıyla güzel bir şekilde yorumlamışsınız.
Stirner'ın en çok hakkı yenen filozoflardan olduğunu düşünüyprum. Zaten zamanında da popüler olan Hegel ve Hegelciler de pek sevmezdi. Niçenin de toplum yerine bu kadar bireyi ön plana çıkarması, üstinsan gibi fikirleri bu kadar bastırarak anlatması veya radikalliği tesadüf değil. Etkilenme illa ki olur ama bu kadarı da tesadüf değildir demiştim ilk karşılaştığımda.
Düşünsel fikirler birbirinden esinlenir; düşünce yoktan var olmaz. Bir düşünce şöyle ortaya çıkar: Bir konuda ustalaşmış birinin eserini okuruz, bunu yorumlarız ve belki farklı bir yöne çekeriz. Düşünce böyle oluşur ve gelişir. Bu nedenle, fikirlerin tamamen orijinal olduğunu iddia edenler genellikle yanıltıcıdır
Nietzsche neyi ileri taşımayı istemiş ki? Stirner her analizini titiz bir matematikçi edasıyla elegant bir şekilde ortaya koymuş. Nietzsche ise bizi salak yerine koyup yaptığı ucuz üçkağıtçılığı anlamayacağımızı sanmış.
Güney Bey, Sizin yorum ve analizleriniz bir ekspert titizliğinde, onun içindir ki, sizden her analizinizde farklı bir Nietzsche dinlediğimiz ve tanıdığımız gibi analize tabi tuttuğünüz diğerlerinide her defasında farklı yönleriyle tanıyacağız sanmıyorum. Eksper çalışma titizliğinizin gereği olarak. Emeğinize saygılarımla.
çok çok teşekkür ederim, eksik olmayın
Bahsi geçen yazıyı okumuştum. Bütün sözde tanıklıklar kişisel bir husumetin izlerini taşıyora benziyor. Ida Overback'in dramatik anlatımı mesela... Eduard Mushacke'nin ise Stirner'in arkadaşı olduğu, Stirner'i Nietzsche'ye tanıtan kişi olduğu tamamen kurgu gibi. Sol hegelci çevrede adının geçtiğine dair tek bir belge dışında bu konuya dair hiçbir bilgi yok. O da isim benzerliği bile olabilir.
kişisel aktarımlar dediğiniz gibi güvenilir olmayan tanıklıklar olarak sayılabilir ancak felsefi tasarımları açısından, Hartmann meselesi vb konularda Niçe'nin Max'ı bilmediğini düşünmüyorum...kimileyin lanetlenen isimleri alandaki parlak isimler bohçasında görünür kılmayabiliyor...elbette tüm tartışma spekülatif...
@@radikalpolitika Gölgede kalmış bir düşünürü öne çıkarmak kesinlikle faydalı ve gerekli ama bunun yolu Nietzsche'yi intihalcilik ile itham etmek olmamalı diye düşünüyorum. Sansasyonel buluyorum. Bu arada, sizin böyle bir suçlama yönelttiğinizi düşünmüyorum, gördüğüm kadarıyla bu konudaki iddiaları ortaya koymuş, etkilenmenin söz konusu olabileceğini ileri sürmekle yetinmişsiniz sadece. Yine de ben paralellikleri felsefe tarihinin dinamikleriyle, belli düşüncelerin hazırlanmış olmasıyla açıklamaktan yanayım.
@@onuronur4503 aynen...dediğiniz gibi itham kesinlikle yok...rabıtaları serimledim ama en azından öznel bir yorum olarak hasıraltı edilmiş bir etkilenim olduğunu düşünüyorum...biraz randall collins'İn yaptığı gibi düşünce networkleri üzerinden yapılacak okumalar çok kıymetli olacaktır. değerli katkınız için teşekkür ederim
@@radikalpolitikaBen teşekkür ederim.
Podcast'tan bu yana sondaki cümleler beni bitiriyor 😍 Yakin takipteyim.
:)))) teşekkürler...
Başka bir programda Nietzsche'nin güç istenci kavramını Freud'un perspektifinden de tartışarak masaya yatırmak mümkün olur mu?
aklımda güç istenci ve edebi dönüş öğretisine dair programlar var. lakin Freud'un Nietzsche'den devşirdikleri ve tahrifatı da konu edinilir mutlaka
Felsefe tarihinin tabiri caizse ''en günahkar'' denebilecek filozofların tamamı en nihayetinde fikirlerinin olanakları ve fikirlerinin diyalektik niteliği hepsinin birbirinin yazınlarına karşı yepyeni tezler ve antitezler düzleminde bambaşka tezlerin ortaya çıkması sonucunda birbirlerini etkilemiş ve dönüşme mahkum zihinsel sorgulara itmiştir. Bundan yola çıkarak diyebiliriz ki en radikal ve en ''delice'' -ki buradaki delice dahice anlamına gelir.- fikirlerin temelleri yola çıktıkları tezden farklı düşünülemez. O halde iddiaları kenara koyarsak Nietzsche'in Plagiyatörden çok tezini doğru kavramış radikal bir filozof olduğu anlaşılabilir. Özünde intihalden çok öze dönüş ve ana sorgu kaynağının temeldeki fikirsel niteliğe fazla uzaklaşmadan belli düzeylerde daha da yaklaştığı gözle görülür.
O dönem entelektüel alandaki tartışmalar, kesişmeler ve polemikler muazzam. etkilenmeler de dediğiniz gibi belirli bir çizginin kıvrımları belki de. ama birilerinin ıskalanıp birilerinin sivrilmesi de bir araştırma konusu. katkınız için teşekkür ederim
@@radikalpolitika Ben teşekkür ederim. İçerikleriniz harika ötesi cidden bu denli kaliteli, uğraşılmış ve özgün içerikler ortaya koymak zor.
@@youthanasia6630 bu sözler teşvik edici...daha iyilerini yapmak ödevimiz artık...eksik olmayın
İlk yorum 😂
hocam ses yankılanıyor
biraz sıkıntı var, kusura bakmayın
Mükemmel. Böyle içerikler üretmeye devam. Daha çok felsefe videoları gelsin.
çok teşekkür ederiz....
Daha yolun başında sizi keşfetmiş olmanın sevinci içerisindeyim. Çok teşekkürler Güney bey.
Burak asıl ben teşekkür ederim, bugün ikinci Nietzsche videosu geliyor...eksik olmayın
Niçe üzerine genel kanıların iyi bir özeti olmuş. Teşekkürler
ben teşekkür ederim
Türkiye’de realist bir sosyalizmin imkanını nasıl görüyorsunuz? Türkiye’yi Avrupa tarihi ekseninde okumayan bir sosyal hareket, seküler-muhafazakar (elitist-popülist) tartışmasından ülkeyi kurtarabilir diye düşünüyorum
Merhaba, bahsettiğiniz okuma tarzının meseleleri anlamamız noktasında epeyce zararlı olduğunu ben de düşünüyorum. Özellikle salt seküler-muhafazakar gibi düalizmler üzerinden. Okumaları uluslararası ve lokal düzlemde çift odaklı bir analiz merceği ile yapmak daha mantıklı. İlk sorunuza dairse cevabım bir hayli kötümser olacaktır lakin yine düşünce, doğası itibariyle kötümserdir. katkı ve sorunuz için teşekkür ederim.
@radikalpolitika teşekkür ederim. Türkiye'de iktidar partisinden başka, hatta RTE'den başka materyalist (real gerçekliği dikkate almak anlamında, makyavelist de diyebiliriz) siyaset yapan kalmadı zaten :). Doğru, yapısal bazda değil kişiler bazında bir okuma yaptım ama yapısal bazda yorumum ise yine benzer, yani yeni yeni kentleşmeye başlayıp sermaye sahibi (peti burjuva) olan kesim (taşra muhafazakarı) politikanın lokomotifi Türkiye'de. RTE'de bu kesimden geliyor ve bu kesime dayanıyor. Bu yaptığım yorumu, "faburjuvazi" kavramsallaştırmasıyla Marksist sosyolog Utku Balaban da yapıyor, ne dersiniz?
@@Ludwig.-.Wittgenstein evet Utku hocayı tanırım ve çok takdir ederim....muhtemelen bu coğrafyada makyavelik politika gütmeyen kimsenin pek şansı yok...siyasal alanın buradaki inşasıyla da alakalı meseleler...katkınız için teşekkür ederim
Mükemmel bir bilgi ve anlatım
çok teşekkür ederim, eksik olmayın
Kesinlikle, Nietzsche savaş vurgusu yaptığı yerlerde ben bengi dönüşünü yakalıyorum nedense, sanki o kavramın içinde kozmik olayların birbiriyle savaşımı, dibi bulunamayan bir adam , Nietzsche gibi Platon da sakız gibi her yere çekilebilir gibi geliyor bana fakat bu temel zemin eksikliğinden mi kaynaklanır ondan emin olamıyorum yine de güzel açıklamışsınız, teşekkürler hocam.
Ömer ben çok teşekkür ederim, ilerde bu bengi dönüş kavramı hakkındaki spekülasyonlar üzerinde durmayı düşünüyorum...eksik olmayın
Harika bir analiz olmuş hocam emeğinize sağlık
çok teşekkür ederim
Simmel'in kayıp hakkını bu platformda görebilir miyiz hocam, mümkün mü?
belki
Güney Bey, Ne kadar yoğun olursam olayım, analizlerinize kayıtsız kalamayacağım, sanıyorum bu da bir bağımlılık, bilmeye ve bilgiye... Şuan elimde Spinoza'nın Mektuplar'ını okuyorum, (ilgisiz bulabilirsiniz)dünden bugüne insana değer ne çok değerler kaybetmişiz. Nezaketi, zerafeti, inceliği, engin gönüllülüğü, sevmesek dahi saygı duymayı, eşdeğer olmadığımızın bilincinde olabilmeyi, yetkin olanı yermek yerine taktir edebilmeyi vb... Düşünen düşündürebilir, sorgulayan sorgulatabilir ve eylemde olan eyleme geçirebilir. Bir hiçim "hiçin hiçbir özelliğe sahip olmadığı olgusuyla" bana (bizlere) bu perspektifi sunduğunuz, sağladığınız, zihnimizin gözlerini aydınlattığınız ve felsefenin her şeyden önce kendi adımıza düşünme eylemi olduğunu görmemize vesile olduğunuz için müteşekkirim. Emeğinize saygılarımla.
çok teşekkür ederim...daha iyileri gelecek
Hic kuşkum yok, siz kendini tekrar eden bir akademisyen değilsiniz. 🙏🏼
Nietzsche ve Heideger, klasik felsefede nasıl yer tutuyorlar... Rasizm, egosantrizm... Ve güç karşısında teslimiyet.
Sizden kaçıncı Nietzsche dinleyişim ama her seferinde bir başka Nietzsche tanıyorum
Nietzsche'yi yorumlamak bitmez
Mükemmel anlatmışsınız, emeğinize sağlık
çok teşekkür ederim...
Hocam katkılarınız için öncelikle teşekkür ederim. proudhon’un mülkiyet çözümlemesine marx fransız üçlemesi ile cevap fazlası ile verdi (politik arenanın tarihsel süzgecinde);salt diyalektik bir cümle ile “mülkiyet öncülü olarak mülkiyeti doğuruyor olmaz öyle şey diyerek değil“ iktisadi eleştiriyi kapital 2. Ciltte bulabilirsiniz ama bunun için ricardo ve adam smith (ilkel ekonomi)kavramlarına hakim olmak gerekiyor);buraya yazmayacağım çünkü ekonomi kavramları ile açımlamak yazıyı oldukça uzun kılacak ve mülkiyet iktisat bilmeden ancak felsefi kavramların çarpışma mevzilerinden birisine dönüşür ama felsefi alanda iki farklı değerlendirmeyi anlayabilmek için plahenovun’ “essays on historical materialism”ine bakılabilir -eserin türkçesi yok o yüzden ingilizce belirtiyorum-malabou’nun söyledikleri modern ekonomi biliminde ( liberal ekonomi-neoliberal ekonomi de dahil) bir anlam ifade etmiyor ; siz iktisadi bir terimi ;felsefi alana çekmek için ekonomi politik bir alanda çözümleyebilirsiniz; o terimi ideoloji alanında çözümlerseniz Malabou ve onun öncülleri Kropotkin , bakunin ve proudhon gibi tarihi iktisat bilmeden ideoloji alanına hapsedip tarihsel çözümleme yaptığınızı düşünür ardından tarihin tozlu raflarında yerinizi alırsınız ya da “sermaye”tarafından söylemleriniz yeniden üretilerek pişirilip önümüze youtube programlarında yeniden konur ;bu burjuva şakşakçısı anarşistler ( Marx’ın deyimi ile) İktisadi alanda yazdıkları ve çuvalladıkları 1. Enternasyonel yetmezmiş gibi ardılları 1939 ispanyol devrimini de berhava ettiler. Şimdi yeniden burjuvazi tarafından entelektüel entelijansiya olarak alana sokuluyorlar ( Malabou- Murray Bookchin - Janet biehl- )gibi Tıpkı althusserin marxizm alanında yaptığı tahrifatta yaptığı gibi felsefi terimleri iktisadi alana ; iktisadi terimleri tarih alanına ve tarihsel terimleri politika alanına ve nihayetinde politik alanın terimlerini reel politikaya ikame ettiler bakın tarihsel materyalizmde tabii ki bu farklı disiplinleri bir arada kullanarak bir çözümleme geliştirirsiniz ama burada yaptıkları kavramları birbiri yerine ikame etmek “ mülkiyeti - hırsızlık “ ile “ tıpkı ilkel köleci toplumda köleyi feodal toplumdaki serf yerine ikame ettikleri gibi - bunların hepsi farklı ekonomik ilişkilerde farklı anlamlara tekabül ediyor ; iktisat bilmedikleri için tabii ki bu kavramları birbirleri yerine kullanacaklar;konumuza dönelim mülkiyetin ,sermayenin volarizasyonu içinden kullanım değerinin aldığı rolü ; meta- mülkiyet ilişkisi; kullanım değeri olarak meta ; para ve değişim değeri olarak meta ve mülkiyetin bunun içindeki rolünü bilmeden ; öyle proudhon ve ardıllarının oradan şuraya ikame ettiği kavramları tarihsel çözümleme için kullanmaları ; ya iktisat bilmeme cehaletinden geliyor ya da bilinçli olarak burjuvazinin a priori olarak bir düzene yerleştirilmesine yaltaklık -vulgarizasyonu maruz görün - ediyor ; Malabou’nun söyledikleri sanki yeni şeylermiş gibi önümüze çıkartılıp halkları yeniden cehalete sürüklüyor ; Tamam ekonomi bilmiyorsunuz bu yüzden marx ın sadece tarihsel materyalizm alanındaki anarşizm eleştirisini okuyorsunuz; ideoloji alanında açın muhafazakar edmund burke okuyun ; muhafazakarlar dahi bu anarşistlerden daha fazla iktisat biliyor; nerede ise 300 yıldır marxizme vuruyorsunuz hemde öldürdük dediğiniz halde… ben amerikanın orthodox liberal denilebilecek bir üniversitesinin en ortodoks kürsüsünde ekonomi doktorası yapan birisiyim ama buradaki ekonomi profları bile marxist ekonomiye böyle saçma sapan argümantasyon geliştiremiyorlar ; madem mülkiyeti inceleyeceksiniz ekonomi politik inceleyeceksiniz ne bileyim grundrisse okuyun -ama iktisat bilerek -ne bileyim eric hobsbawm bilerek okuyarak bir rejim olarak mülkiyet ile metanın yabancılaşma biçimi olarak mülkiyetin tarihteki politik yönlerini nasıl açmış ona bakalım ondan sonra Malabou ile çıkın karşısına bakalım cevap yeterli oluyor mu; Malabou ve onun öncülleri hep oldu ardılları da olacak çünkü onlar kapitalizmin -feodalizmin -kitlede yarattığı cehalletten nemalanıyorlar kavramı başka bir disiplin içerisine alıp çözümlemeye çalışarak ancak kitle uyutulur ; hakikat değil
Marx'ın iktisadi alan ile söyledikleri onun dehasının ürünü. Lakin Marx'ın Kapital ile anarşistlerin defterini dürdüğü fikri oldukça sıkıntılı. Anarşistlerin politik görüleri ne kadar derin ve gelişkin ise, Marx'ın kapitalist sömürüyü çözümlemeye ilişkin bilimsel keşfi de o kadar derin ve gelişkin. İşçi sınıfına verdiği rol ultra tarihselci (Lukacs) veya bir tür yapısalcı anti tarihselci (Althusser) okumalara izin veriyorsa, onun felsefesinde eksikikler vardır. Siyasi vizyonu berbat iktidar pratiklerine izin vermişse siyaset felsefesi ve ufkunda ciddi sıkıntılar vardır. Evet Marksizm siyaset pratiği, felsefesi alanlarında sorunluydu. Paris üçlemesi egemen sınıf ilişkilerinin etkileyici çözümlemesiyken ciddi bir iktidar eleştirisi getiremedi. Diyalektiğinin ne menem birşey olduğuna karar verilemedi. Felsefe konusunda da eksik kaldı. E bu durumda Marksismi bir dogma haline getirmek, "halkın cahilliğine", "burjuvaziye hizmet etmemeye" çok katkı sunamadı demek ki. Demek ki, Proudhon ve Bakunin'in Marx ile Marx'ı da onlar ile okumayı öğrenip katı Marksistler ve anarşistler olmaktan vazgeçip, insani özgürleşmeyi merkeze oturtup heterodoks okurlar olmamız gerekir. Sizin bu eleştiriniz karşılığını bulmuyor bu anlamda. Bir dogmatizmde ısrar ediyor. Derinlikle iktisadi açıklamalar bizi bundan kurtarmaz.
Biz bu içerikleri hazırlarken Düz Marksistleri rahatsız edeceğini zaten biliyorduk. Öncelikle ders için teşekkür ederiz. Araya sıkıştırdığınız üzere ABD’de yaptığınız doktora nedeniyle alışık olduğunuz bir üslup olsa gerek. Malabou’yu okuduğunuzu düşünmüyorum, okusaydınız burjuva olmadığını görürdünüz. Bu kibirle tevazu arasında gidip gelen patolojik yorumda, küçümseyerek kestirip attığınız bir çok hata var: Fransız üçlemesinde Proudhon eleştirisi hiç yoktur örneğin. İberya devrimini de okumadığınızı düşündürdü bu durum bize… Marksizmi kendinize değer kattığını düşündüğünüz için giydiğiniz bir marka kazak olarak görüyorsunuz. Kimsenin bilmediği bir sırra vakıf olduğunuzu düşünüyorsunuz. İşçi sınıfı sizi anlamıyor. Olsun en doğrusunu siz biliyorsunuz ya nasılsa… “Tarihin çöplüğü” klişeleriyle akıl yürütmekten vazgeçin artık. Bookchin'in ya da Bakunin'in milyonda biri kadar bu hayatta insanlığa bir katkınız oldu mu ki? Bu programın sermayeye hizmet ettiğini iddia etmek çok büyük ayıp çok! Bir Marksiste hiç yakışmayan bir söylem…
Bu yorumunuz ile Marksistlerin 21.yüzyıldaki konumunu özetlediğiniz için teşekkürler. Dünyanın en kapitalist ülkesinde ekonomi doktorası yapan bir marksistin, ekonomi politiği halen meta, yabancılaşma, mülkiyet ve burjuvazi gibi terimlerle savunmaya kalkması... sermayeyi halen salt ekonomi alanına ait terimlerle analiz etmek.. yeter sıkıldık be. Dünya değişti, sömürünün boyutu katmanlaştı, tahakküm ve eşitsizliğin ekonomiden topluma, gündelik ilişkilerden algı dünyamıza uzanan çerçevedede yayılımı derinleşti. Fakat sizin aynı cadı kazanınındaki safrayı, şifa suyu olarak sürekli ısıtıp ısıtıp önümüze getirmeniz değişmedi.
Her videonun yorumun altında bitivermeniz şaka mı bırakın insanlar nasıl düşünüyorsa ifade edebilsinler kendilerini
Hangi yorumun altında bitmisim? Bu kanala attığım ilk yorum. Hakarete varan, itham dolu yorumlarda bulunamazsın. Bulunduğun takdirde gelecek cevaplar kalın olur. Sonra "bırakın insanları yeaa" diye sızlanırsın. Kendinize yakışan, itham icermeyen, hakaretvari olmayan yorumlar atın. Aynı minvalde cevaplar alın. Üslup mühim.
heç bişey anlamadıgım ammaa eyi bi kanala benziyon
Stirner son dönemlerde, özellikle Twitter'da bir sosyal medya trendine dönüşmüş durumda. Batı'dan görüp de taklit ettik bu saçmalığı da. Marx ve Stirner'in kavgasının Stirner'e sürdüğü lekenin yanında sosyal medyanın sürdüğü leke de mevcut maalesef. Bu durum videonun yorumlarına da yansımış gibi gözüküyor. Stirner'in yalnızca anarşistler tarafından benimsenmesi ve bir anarşist olarak lanse edilmesi de Stirner'in başka okur kitlelerine erişmesine engel oluyor kanımca. Ayrıca anarşist okuma, Stirner'in idealizm ve özcülük tanımayın görkemli "bireyciliği"nin karşısında sarhoş olup Stirner'in metinlerinin felsefi mahiyetini kaçırmaya epey meyilli. Birçok anarşistin Stirner'in ideoloji eleştirisinden payını alması gerek diye düşünüyorum. Anarşizmi bir ideoloji olarak değil etik pratik olarak tetkik etmeli.
merhaba, yorumunuza genel olarak katılıyorum. anarşistlerin sorunlu temellükü, marksistlerin meseleyi marx'ın sarkastik kritiği üzerinden kestirip atmaları ve bu arızalar arasında felsefi dertlerinin sarih biçimde idrak edilmemesi Stirner'in en basitinden radikal nominalizminin es geçilmesine neden oldu. belki verimlilikler ıskalandı. kimisinin de onu yaşam tarzı anarşizminin parametreleri içinde şeytanlaştırması da ayrı bir sorun...yorumunuz için teşekkür ederim
Ses ve görüntü net. İçerik zaten muhteşem. 👏🏻👏🏻👏🏻
çok teşekkürler...
Hocam harikasınız . Kendimizi gelistirmek icin önerdiğiniz bir kitap var mi? Kendimi öyle eksik hissediyorum ki.. simdiden teşekkürler ❤
merhaba, teşekkürler....o zaman bir "ilk öneri": randall collins - felsefelerin sosyolojisi
Çok güzel bir video.
çok teşekkürler
@otofajist 0 saniye önce Artık neredeyse bir klişeye dönüşmüş "mülkiyet hırsızlıktır" kavramını hak ettiği şekliyle sade ama derinlikli bir şekilde açıkladığın için çok teşekkürler. Kısa vadede okumalara, uzun vadede çalışmalara anarşist bir ilham bu videolar.
saolun varolun...seride daha çok su götürür mesele ve kavramlara gideceğiz...eksik olmayın
Yüreğinize sağlık hocam harikasınız
Emeğinize sağlık hocam. 😊
Malabou’nun eksenini, Proudhon’un özellikle de görünmeyen/duyulmayan analizleri üzerinden kurduğu; tarihsel ve materyalist olarak ezberlediğimiz Marksist geleneğin icat ettiklerine paradigma yıkımı girişimi, günümüz dünyasını da anlamak için kullanılabilir olduğunu aktarmaya çalıştığı şeklinde okunabilir gibi geldi. Devrim olmamış olabilir mi? Mülkiyet sadece ekonomik ilişkiler bağlamında mı okunmalı? Özgürlüğümüz zincirlerinden kurtuldu mu gerçekten? Anlaşılması zor bir konuyu, incelikleriyle anlaşılır kılmışsınız teşekkürler...
asıl ben teşekkür ederim...proudhon vb. ihmal edilmiş figürleri işlemeye devam edeceğim...sevgilerimle
Güney Bey, Siz ülkede, ben ülke dışında, ülkeden takip ettiğim ender entellektüel akademisyenlerden birisiniz. Sanılacağının aksine yanınızda yakınınızda bir birey değilim, yaptıklarınızın ve yapacaklarınızın bilincinde olarak, dün olduğu gibi bugün ve yarın da tüm çalışmalarınızı yakinen takip edeceğim. Çoğunluğun bilmediği, birçoklarının bilip bilmemezlikten geldiği ve bir o kadarının kalemlerini kendilerinin kırdığı konu ve filozofları gündeminize alıp analiz ediyorsunuz. Bilgi birikiminizi engin bir gönüllülükle bizlerle paylaşıyorsunuz. Yolunuz her daim aydınlık ola ki ,aydınlatabilesiniz. Yoğunluğumdan dolayı yorum bırakamayacak olsam da sadakatim daim, kattıklarınız ve katacaklarınız için teşekkür ederim. Emeğinize saygılarımla.
👏🏻👏🏻👏🏻
çok çok teşekkür ederim...elimizden geldiğince...eksik olmayın
KZread'un böyle bir kanala ihtiyacı vardı kesinlikle. Gelişinize çok sevindim.
çok teşekkür ederim, umarım zamanla daha iyi sunumlar yaparız, eksik olmayın
Hocam iyi günler, mülkiyetin yorumlanması konusunda Murray N. Rothbard ve David D. Friedman'ın görüşleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Merhabalar. Rothbard’ın Özgürlüğün Etiği’ni ve devlet olgusuna dair görüşlerini biliyorum sadece. Özgürlük kuramını da mülkiyet hakları zemininde ele alıyor. Ama fazlasıyla özgürlüğün değer sınırları içinde kalıyor gibi. Yani bireysel özgürlüğün pozitif etik teorisini tesis etmeye girişmiyor. Bir de ekonomik adaletsizliğin içinden tahakkuk edecek eşitsizliklere ilişkin duyarsız. Proudhon’a sıcak baktığı yerler de ilgimi çekmişti. Proudhon, Frederic Bastiat ile devletçilik tartışmalarına girmiş birisi ama liberallerin tekelcilik karşıtlıklarının bir illüzyon olduğunu yüzlerine vuruyor biraz da. Aslında bu açıdan Rothbard tarafından takdir de görüyor çünkü liberalizm, devrimciliği devletçi sola terk etmekle suçlanabilir bu açıdan. Liberalizmin iddia ettiklerinin tam aksine evrilmesi Proudhon için önemli bir tema. Ha Rothbard, iktisadi çözümlerini naif de buluyor orası ayrı, ama tekelleri ortadan kaldırmada ve devlete hizmetkar olmada liberalleri eleştirdiği için de kıymetli. Friedman'a ise derinlemesine bakmam gerekiyor...ilginiz ve sorunuz için teşekkür ederim.
3 videoyu da heyecanla izledim. Çok teşekkürler
asıl biz teşekkür ederiz, umarım daha kıymetli programlar çekmeyi başarırız