Sadabat Paktı

I. Cihan Harbi sonunda İtilaf Devletleri, yenilen İttifak bloğuna çok ağır antlaşmalar imzalattırmıştır. Yapılan bu antlaşmaların ağırlığı ikinci dünya savaşının habercisi olmuştur. Almanya ve İtalya’nın savaş çığlıkları bütün dünyayı inletmiştir. Paris Barış Konferansı’nda küçük düşürülen ve kandırılan İtalya, Milli Mücadele sürecinde Türk Kurtuluş Savaşı’na destek vermiş ve Lozan Barış Antlaşmasını onaylayan ilk İtilaf Devleti olmuştur. Lozan Barış Antlaşması’ndan 2. Dünya Savaşı’na kadar Türkiye’nin dış politikasındaki davranışlarını en fazla etkileyen devlet yine İtalya olmuştur. İtalya’nın izlediği yayılmacı siyaseti Türkiye ile ilişkilerin açılmasına sebep olmuştur. Öyle ki, Türkiye, yeni başkentini seçerken bile İtalya faktörünü dikkate almıştır.
Akdeniz’e hâkim olmak isteyen İtalya, Türkiye’nin İtalyan müteşebbislerine birtakım ticari imtiyazlar vermesini istiyordu. Bu yönündeki taleplerin tamamı Türkiye tarafından reddedilmişti. Oysaki Lozan’da, İtalya, On İki Ada ve Rodos üzerindeki egemenliklerini Türkiye Cumhuriyeti’ne kabul ettirmişti. Ancak bu sonuç İtalya’yı tatmin etmemişti. Türkiye ile İtalya arasında bir başka krize neden olaylardan birisi de Rodos olayıdır. İtalyanların 1924 yılında Rodos adasındaki askeri birliklerini 2-3 alaylık kuvvetle takviye etmeleriyle Türkiye, büyük bir telaşa kapılmıştır. Tüm bu yaşananlardan dolayı en büyük kârı her zaman ki gibi İngiltere elde etmiştir. Çünkü Türkiye bu İtalyan tehlikesi sürecinde askeri güçlerini Batı Anadolu’ya sevk etmiş ve bu sayede Musul’a müdahale şansını kalmamıştır. I.Cihan Harbi’nden sonra İtalya’da doğan başka bir problem ise olağanüstü nüfus artışıdır. 40 milyonluk İtalyan nüfusu yılda 700.000 kişi artmaktaydı. 1932’de yapılan hesaplara göre İtalyan nüfusu kısa süre içinde 50 milyonu bulacaktı. İtalya’nın fiziki kapasitesi her açıdan bu kadar kişiyi kaldırmaya müsait değildi. 1929 dünya ekonomik buhranı ile birlikte İtalyan ekonomisinin sarsılması ve İtalyan endüstrisinin aşırı ham madde ihtiyacı yüzünden İtalya sömürmek için yer arar hale gelmişti. 1935’te İtalyan savaş uçakları kuzey Habeşistan’daki Adowa ve Adigrat şehirlerini bombalayarak Habeşistan’ı işgale başladı. Adowa’nın işgali ile İtalya 1896 yenilgisinin intikamını alıyordu. Ortamın aşırı sertleşmesinden dolayı Türkiye öncelikle Balkanlarda güvenliği sağlamak için Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya ile Balkan Antantı adı verilmiş olan Saldırmazlık Paktını imzalamıştır. Balkan Antantı ile batı sınırlarını güven altına alan Türkiye için sıra doğu sınırlarına gelmişti. Hali hazırda doğuda ittifaka girilebilecek iki devlet vardı. Irak ve İran. 2. Dünya Savaşına doğru gerilen ortamda Türkiye, Irak ve İran’ın bölgesel ittifak arayışı içine girmelerinin bir diğer sebebi her üç devlet tarafından da tehdit olarak algılanan Kürt sorunudur. Çünkü Kürt aşiretleri sınır tanımayan isyanlar yapmaktaydılar. Bu durum üç devlet içinde kabul edilmez bir durumdu. Bir pakt oluşturulması için yola çıkan devletlerden İran’da Rıza Şah bir hanedanı devirerek kendi hanedanını kurmuş bir liderdi. Rıza Şah ülke içinde sağlayamadığı meşruiyeti uluslararası ilişkilere girerek sağlamak amacındaydı. Ayrıca Rıza Şah’ın İngiltere ve Sovyetler Birliği güdümünden tamamen çıkmak ve bağımsız bir dış politika yürütmek istiyordu. Tüm bu sebeplerle Türkiye ve İran, 1926 yılında bir Dostluk ve Güvenlik Antlaşması yapmıştı. Türkiye ve İran arasındaki bu karşılıklı güven ortamı 1937 yılında Sadabat Paktı ile zirveye ulaşacaktı. Irak’la Musul sorununun bir şekilde halledilmesinden sonra Türkiye, hem İngiltere ile hem de Irak ile yakınlaşmaya başlamıştır. Irak, İngiltere ile 1932 yılında yaptığı bir anlaşma ile bağımsızlığını elde etmişti. Irak Kralı Faysal ve Irak Başbakanı Nuri Sait Paşa İngiltere’nin etkisini kırmak için komşuları Türkiye ve İran’la yakın siyasi bağlar kurmayı istemekteydi. Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti olası bir çatışmanın önüne geçebilmek adına sürekli olarak Irak Hükümeti’ne, İran ile arasındaki sınır ihtilaflarını çözmesi gerektiğini bildiriyordu. 1937 yılının Temmuz ayında İran ve Irak arasındaki Şatt-ül Arap bölgesi üzerindeki sınır anlaşmazlığı Türkiye’nin hakemliği neticesinde Irak lehine çözülmesi, Irağı Türkiye’ye daha da yaklaştırıyordu. Böylelikle uzun zamandan beri cereyan etmekte olan müzakereler başarılı bir muahedenin imzası ile sonuçlandı. Afganistan ile tarihten süre gelen köklü ilişkiler günümüzde bile devam eden Türk-Afgan dostluğu diğer milletlere nasip olmayacak bir şekilde devam etmektedir. Türkiye-Afganistan ilişkileri resmi olarak, 1 Mart 1921 tarihinde Türk ve Afgan temsilcileri arasında Sovyetler Birliği’nin de etkisiyle Moskova’da imzalanan dostluk antlaşması ile başlamıştır. Ardından Türkiye ve Afganistan 25 Mayıs 1928 yılında Türk-Afgan Dostluk ve İşbirliği Antlaşması’nı imzalamışlardır.

Пікірлер: 2

  • @halilyildirim7768
    @halilyildirim77684 жыл бұрын

    Harika olmuş devamını dilerim. 🙂

  • @vatandasnsesi2811
    @vatandasnsesi28114 жыл бұрын

    Harikasınız Kardeşler

Келесі