Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar // konuk Handan İnci // Ben Okurum

Zengin bir dili var, diye tanımlanan yazarlar vardır hani! Anadilinin derinliğine vakıf, zenginliğine hakim, bütün imkânlarını sonuna kadar kullanabilen bazı yazarlar vardır. Onlar, kendilerine ait yeni bir dil yaratırlar adeta. Düşüncelerinde sınırsız oldukları kadar, cümlelerinde de kırarlar kalıpları. Hani tatlı dilli tanıdıklarımız vardır, ne anlatsa dinlerim deriz. Sesiyle, jestleriyle, seçtiği kelimelerle bağlar bizi kendine, yemek tarifi anlatsa, hayatın en derin sırlarını veriyor gibidir, hoş bana sorarsanız yemek tariflerinde de büyük sırlar vardır ya, kulağımız onda, kaptırırız hikâyeye kendimizi. İşte kimi yazarlar da böyledir! Bırakamayız elimizden onun yazdıklarını. Hele onların bazı kitapları vardır ki, her cümle başlı başına bir dünyadır. Hayranlıkla, hepsinin altını çizmek isteriz.
İşte BEN OKURUM’un bu bölümünde Türkçeyi en iyi kullanan yazarlardan birini konuşacağız. Edebiyatın hemen hemen her alanında eser vermiş, bazen önyargılara kurban gitmiş, bazen göklere çıkarılmış çok önemli bir yazarımızı, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı… Hem de onun eşsiz romanı "Saatleri Ayarlama Enstitüsü"nden yola çıkacağız. Artık kim bilir nerelere uğrarız, romanın baş kahramanı Hayri İrdal’ın rehberliğinde… Bolca güleriz, herhalde biraz da düşünürüz… İşte hep yaptığımız gibi edebiyatın serin ve dalgalı sularında, atıp kürekleri denize, bırakırız kendimizi sandalın hakimiyetine…Çünkü o sandal ki, edebiyat sularında özgürce dolaşmak ister. Hazır mısınız? Büyük yolculuk başlıyor. Sandala kim mi biniyor bizimle birlikte? Ahmet Hamdi Tanpınar’ın cazibesine çoktan kapılmış biri elbette. Hem üniversitede öğrencilerine Tanpınar hakkında dersler veren, onun hakkında incelemeler yapmış, kitaplar yazmış, hem de şu anda rektörlüğünü yaptığı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde "Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Araştırmaları ve Uygulama Merkezi"ni kurmuş biri. İflah olmaz bir Tanpınar tutkunu yani. Evet efendim, sandalın diğer ucunda Handan İnci.
“Fakir düşmüş bir ailede doğdum. Buna rağmen çocukluğum epeyce mesut geçti. Fakirlik, içimizde ve etrafımızda ahenk bulunmak şartıyla ve şüphesiz muayyen bir derecesinde zannedildiği kadar korkunç ve tahammülsüz bir şey değildir. Onun da kendine göre imtiyazları vardır. Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti.
Bu kelimeyi bugün sadece siyasi manasında kullanıyoruz. Ne yazık! Onu politikaya mahsus bir şey addedenler korkarım ki, hiçbir zaman mânâsını anlamayacaklardır. Politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısıdır. Meğer ki dünyanın en kıt nimeti olsun; ve bir tek insan onunla şöyle iyice karnını doyurmak istedi mi etrafındakiler mutlak surette aç kalsınlar. Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden, davul zurna, sokaklara fırladık.
Nereden gelir? Nasıl birdenbire gider? Veren mi tekrar elimizden alır? Yoksa biz mi birdenbire bıkar, “Buyurunuz efendim, bendeniz, artık hevesimi aldım. Sizin olsun, belki bir işinize yarar!” diye hediye mi ederiz? Yoksa masallarda, duvar diplerinde birdenbire parlayan, fakat yanına yaklaşıp avuçlayınca gene birdenbire kömür veya toprak yığını haline giren o büyülü hazinelere mi benzer? Bir türlü anlayamadım.
Nihayet şu kanaate vardım ki, ona hiç kimsenin ihtiyacı yoktur. Hürriyet aşkı, -haydi Halit Ayarcı’nın sevdiği kelime ile söyleyeyim, nasıl olsa beni artık ayıplayamaz, kendine ait bir lügati kullandığım için benimle alay edemez! - bir nevi snobizmden başka bir şey değildir. Hakikaten muhtaç olsaydık, hakikaten sevseydik, o sık sık gelişlerinden birinde adamakıllı yakalar, bir daha gözümüzün önünden, dizimizin dibinden ayırmazdık. Ne gezer? Daha geldiğinin ertesi günü ortada yoktur. Ve işin garibi biz de yokluğuna pek çabuk alışıyoruz. Kıraat kitaplarında birkaç manzume, resmi nutuklarda adının anılması kâfi geliyor.”
#denizyücebaşarır #benokurum #ahmethamditanpınar #saatleriayarlamaenstitüsü #handaninci

Пікірлер: 12

  • @vatan_sever
    @vatan_sever4 ай бұрын

    Teşekkürler..

  • @ontheriverr
    @ontheriverr3 ай бұрын

    Dün ikinci kez okudum ve yorumlara bakmak istedim. kanalımızı bu sayede keşfettim. Büyük emek gördüm ve çok sevdim kanalınızı. Teşekkür ederim.

  • @denizyucebasarir

    @denizyucebasarir

    3 ай бұрын

    Çok sevindim:) Hoş geldiniz

  • @gulnazataman4837
    @gulnazataman48374 ай бұрын

    Harika bir yayın okuduklarımızı yeniden okuma zevkine insanı yönelten bir sohbetin sevincini duyumsadık . İyi ki sizler ve emekleriniz var 🩵

  • @denizyucebasarir

    @denizyucebasarir

    4 ай бұрын

    Çok teşekkür ederim. İyi ki sizin gibi emeğin değerini bilenler var!

  • @asiyeaytan7634
    @asiyeaytan76344 ай бұрын

    çok güzel paylaşımlar tesşekkür ederiz ...yalnız ses çok mekanık ve yansımalı

  • @denizyucebasarir

    @denizyucebasarir

    4 ай бұрын

    Haklısınız. Pandemi sırasında kayıtları telefonda alıyorduk mecburen. Yeni bölümlerde artık stüdyoda kaydediyoruz ve ses kalitesi çok daha iyi oluyor.

  • @zaferesma8309
    @zaferesma83094 ай бұрын

    ❤❤❤

  • @aysemeralgoker
    @aysemeralgoker4 ай бұрын

    ❤❤❤❤

  • @sunamete4094
    @sunamete40944 ай бұрын

    ♥️🍀🍁🌿♥️🦋

  • @gulnazataman4837
    @gulnazataman48374 ай бұрын

    🩵

Келесі