Nefret Ettiğin İş Ortağından Hamile Kalırsın||Park Jimin ile Hayal Et||

sabitte💋💋
#hayalet #taehyung #bts #jungkook #keşfet #jimin #anasayfayadüş #anasayfa #keşfetbeniöneçıkar

Пікірлер: 32

  • @id_infinity
    @id_infinity27 күн бұрын

    Nefret Ettiğin İş Ortağından Hamile Kalırsın Park Jimin-29 Mirana Miraz-29 •İdolleri cinselleştirmiyorum. •Smut ve rahatsız edici içerikler bulunmaz. •Yalnızca kurgudur, hayali karakterlerle oluşturulmuştur. Kemerini bağla, başlıyoruz : ) • • "O halde tebrikler, belgeleri de onayladıktan sonra bu iş tamam." Karşımdaki adam elini uzatıp gülümsedi. "Dürtülerim bunun güzel bir iş olacağını söylüyor Bayan Miraz." Gülümseyerek karşılık vermiş ve elimi adamdan ayırmıştım. Yemek sonlanınca hesaplarımızı ödemiş ve asansöre binmiştik. "Yarın ofisime bekliyorum Bay Park. Bundan sonra birlikte hareket edeceksek buna çalışanlarımızı da hazırlamalıyız." Beni kafasıyla onaylayıp zemin kata inen asansörden hemen dışarı attı kendini. Biraz bekleyip mekandan çıkmasını bekledim. Çıkınca telefonumu çıkartıp bu işi organize eden kardeşim Valerio'yu aradım. Bunu bekliyor olmalıydı ki telefonu anında açtı. "Ben size birbirinizin kopyası olduğunuzu söylemiştim." Kendi kendime güldüm. Sinirimi sesime yansıtmamaya çalışarak konuşmaya başladım. "Herif manyak. Bir masayı devirmediği kalmıştı." Telefonun diğer tarafından gelen kahkaha sesi sinirlerimi daha da sınamayı başarmıştı. "Eğer hayırlı bir evlat olup babamın sözlerini dinleseydin koca mirası ve şirketi sana bırakırdı ya da bir şekilde bölüştürürdü!" "Ben halimden mutluyum. İyi bir kazanca sahibim ve hiçbir şeyin sorumlusu değilim." "Orası belli oluyor." Mekandan çıkıp valenin getirdiği arabama bindim. "Kapatıyorum Valerio. Sonra yüzyüze görüşeceğiz." "Yakalarsan kardeşim." "Canın cehenneme." Telefonu kapatıp yan koltuğa fırlattım. Ortak diye karşıma koyduğu adamın en küçük bir hataya bile tahammülü yoktu. Bu işler böyle ilerlemezdi. Sıfır hata beraberinde büyük hataları getirirdi. Eve geldiğimde saat gece yarısını geçmişti. Pijamamı giyip bilgisayarımla beraber oturma odama gittim. Kendime bir kadeh şarap doldurup yarım kalan işimi tamamlamak üzere açtım bilgisayarımı. (...) *Park Jimin* "Sana güvenende hata! Bu iş küçük bir hatayla ne olur biliyor musun!?" Karşımda bana sırıtarak bakan Valerio'nun suratına bir yumruk geçirmemek için zor tutuyordum kendimi. Ortak diye karşıma çıkarttığı kadının umursamazlığı iki şirketi de iflasa sürükleyebilecek büyüklükteydi. "Kardeşim niye anlamıyorsun? Mirana hayatımda gördüğüm en sorumlu insan. Babam öldükten sonra ablam şirketin başına geçer geçmez şirketin ekside olan bütün hisseleri artışa geçti." "Ve sen bunu hiçbir şeyi umursamayarak başardığını falan mı söylüyorsun? Çalışanlarınızı alırken sorduğunuz mülakat sorularını çok merak ettim doğrusu." Valerio teslim olurmuş gibi kaldırdı ellerini. "Doğru olmak gerekirse, şirkete dair hiçbir şeyle ilgilenmiyorum dostum." Elimdeki kadehten bir yudum daha aldım. "Yarın ablanın şirketine ziyarete gideceğim. Hoşuma gitmeyen en küçük bir detay bile bu işi bırakmama neden olabilir." Valerio içkisini tekleyip bana sırıtmaya devam etti. "Adım gibi eminim, çok iyi anlaşacaksınız. Onun rahatlığı, senin de temkinliliğin kurtaracak bu işi." Sarhoş bir şekilde gülümseyen çocuğa baktım. Bunlarda rahatlık genetik olmalıydı. Valerio'ya doğru yürüyüp onu kollarından tutarak kaldırdım. Odasına kadar itekleyip yatağına yatırdım. Ayakkabılarını çıkartıp sabah çekeceği baş ağrısını düşünerek yanına ağrı kesici ve bir bardak su koydum. Evinden çıkıp kendi evime doğru yol almaya başladım. (...) *Mirana Miraz* Bej renk deri eteğin üstüne kırık beyaz saten bir gömlek giyip kombinimi siyah uzun çizmelerle tamamlamıştım. Kahvaltı yapmaya zamanım olmadığı için yanıma birer tane muz ve elma aldım. Şirkete geldiğimde benden önce gelen Bay Park ve asistanı şaşırmama sebep olmuştu. Yüz ifadesinden sinirli olduğunu metrelerce öteden anlayabilirdiniz. "Günaydın Bay Park. Kusura bakmayın ben dün mesai saatlerinden bahsetmeyi unutmuşum." Karşımda beklemeye devam ettiğini görünce beni takip etmesini söyledim. Yürürken bir yandan da şirketi tanıtıyordum. "...ve burası da benim ofisim." Paltomu askılığa asıp koltuğa oturdum, Bay Park ve asistanı da hemen karşıma.

  • @id_infinity

    @id_infinity

    27 күн бұрын

    "Müsaadenizle, asistanımı aramam gerekiyor." Hızlıca asistanımın numarasını tuşladım. Neyseki asistanım ben arar aramaz açmıştı. "Polo biraz hızlı olabilir misin? Bahsettiğim ortaklarımız biraz hızlı geldiler de." Polo beni onaylayınca telefonu kapattım. "Kusura bakmayın, mesai saatlerimiz sabah 10 ve akşam 6 arasında. Dolayısıyla sabah 9'da şirkette ben hariç kimse bulunmuyor." Bay Park kafasını sallayıp çantasından birkaç tane belge çıkarttı. "Şu an asistanınızı gerektiren bir durum yok. Biz başlayabiliriz." Gülümseyerek onayladım söylediklerini. "Bunlar şirketimizin son 5 yıllık karı(tdk şapkalı a'yı kaldırmış karı diyince biraz mal gibi oldu ama neyse)." Tam o sırada kapı çaldı ve içeriye Polo girdi. "Beklettiğim için üzgünüm Mirana." "Biz de yeni başlamıştık zaten. Gel otur hemen." Polo yanıma oturunca kaldığımız yerden devam ettik. Arada sırada konuşup fikirlerini söyleyen Park'ın asistanı Kate'i sevmiştim. Fikirleri çok hoştu. "Efendim şirketlerin karları ortak olacaksa giderleri de ortak olacaktır. Sizin yaptığınız hesaplamalarda gider olması gerekenin 2 katı oluyor. Bu da şirket başına düşen gider miktarının en kötü senaryosundaki miktara eşdeğer." "Sana bu konuda danıştığımı hatırlamıyorum Kate." Park konuşacağı sırada araya girdim. "Ben Kate'in fikirlerine hayran kaldım ve ambalaj üretimindeki tasarım fikrinde olduğu gibi bu fikirde de arkasındayım. Bence Kate'i bu konuda dinleyebiliriz." Park bir şey söylemeden kollarını birleştirdi. "Pekala, devam et Kate." (...) Uzun bir toplantının ardından asistanları ofiste bırakıp Park'la beraber şirketi gezmeye devam ettik. "Söylemeyi unutuyordum, mesai saatleriniz biraz fazla gevşek değil mi?" Bir buna karışmadığı kalmıştı zaten. "Bence gayet uygun. Biz bir ambalaj firmasıyız. Çalışanlarımızın işi tasarım ve 80 kişilik bir ekip için 8 saatlik çalışma süresi fazla bile." "Siz bilirsiniz." Bir üst kata çıkıp ona terası gösterdim. "Manzaranız müthişmiş." "Öyledir, babam da çok severdi." Birkaç dakika sonra Park yine bir soruyla bozmuştu sessizliği. "Siz ne mezunuydunuz?" "Moda tasarım, babam her ne kadar istemese de." "Var mı tasarımlarınız." "Evimde tasarım yaptığım bir defterim var. Canım sıkıldıkça karalıyorum bir şeyler." Birkaç dakika daha sohbet edip tekrardan odama indik. Polo ve Kate kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. İkisinin elinde de birer tane kağıt vardı. "Mirana biz bir tasarım yaptık." dedi Polo koltuktan kalkıp bana doğru gelirken. Onun ardından da Kate diğer yanıma gelip tasarladıkları şeyi anlatmaya başladı. "...ve bu da ürünü daha ilgi çekici yapabilir." "Çocuklar, bu gerçekten harika! Bunu daha ayrıntılı bir şekilde bilgisayara dökebilir misin Polo? Kate, canım sen de bunu üç boyutlu olarak-" "Bayan Miraz, küçük bir hatırlatma: Kate benim asistanım. Dolayısıyla sizden herhangi bir emir alamaz." "Farkındaysanız ağzımdan çıkan cümleler emrivaki bir şekilde çıkmıyor Bay Park. Rica ediyorum, emretmiyorum." Park tekar konuşacakken Kate araya girdi. "Efendim, bu projede bana ait bir görevin olması beni çok mutlu eder. Aldığım görevin Bayan Miraz'ın ağzından çıkması ya da sizin ağzınızdan çıkması bunu etkilemiyor. Ayrıca ortağınızın verdiği görevi yerine getirmek benim için büyük bir zevk." Park kaşlarını çattı. Konuşmasına fırsat vermeden konuşmaya başladım. "Tamam, bugünlük bu kadar yeterli. Müsait olduğunuz bir gün şirketinizi gezmek isterim Bay Park." "Büyük bir zevkle, Bayan Miraz." Tam odadan çıkarken bir şey unutmuş gibi ani bir şekilde arkasına döndü. "Mesai saatlerimiz sabah 8 ile akşam 8 arasında Bayan Miraz." Gülümseyip önüne döndü ve yoluna devam etti. "Polo, Bay Park'a çıkışa kadar eşlik edebilir misin? Rica ediyorum." Polo hızlı adımlarla Park'a yetişmeye çalışırken ben kapımı kapatıp parmaklarımı saçlarımın arasına geçirdim. Kendi kendime söylenirken masanın üzerinde duran telefonu biraz geç fark etmiştim. Herif hırsından hiçbir şey görmüyordu ki! Telefonu elime alıp çekmeceme koydum. Bilgisayarımı açıp gelen mailleri ve tasarımları incelemeye başladım. (...)

  • @id_infinity

    @id_infinity

    27 күн бұрын

    Aradan birkaç saat geçmişti. Bu sürede işlerimi çoktan helletmiş, yemeğimi bile yemiştim. Çalışanlar şirketten çıkmaya başlayınca saatin 6 olduğunu anladım. Sabah erken geldiğim gibi akşam da geç çıkıyordum. Çekmecemden gelen sesle başımı çekmeceme çevirdim. Sonunda birileri telefonunu hatırlayabildi diye düşünürken arayan kişinin ismini görmek neredeyse sinir krizi geçirmeme sebep olacaktı. "Oğlum mesajlarıma baksana lan. Bir an ablamın seni-" "Ee Valerio?" Valerio birkaç saniyelik sessizliğin ardından konuştu. "Mirana? Neden telefonu sen açıyorsun? Bir saniye! İşleri bu kadar hızlı yürüteceğinizi aklımın ucundan bile geçirmemiştim." "İyi ki geçirmemişsin çünkü bu aklını dağıtmama sebep olabilirdi." dedi arkamdan gelen Bay Park. Sesin hapörlerde olduğunu fark etmemiştim bile. Telefonunu elimden çekip aldı ve hapörleri kapatıp kulağına götürdü. Valerio'ya seninle sonra görüşeceğiz anlamına gelen bir ses tonuyla görüşürüz diyerek telefonu kapattı. "En azından arayıp haber verebilirdiniz Bayan Miraz." Telefonumu elime alıp ortağımın numarasını tuşladım. Elindeki telefon çaldığında yalandan hayret olmuş gibi bakmaya başladım. "Nasıl olur da böyle bir şey aklıma gelmez!?" Sinirle güldü. "En azından Kate'e haber verebilirdiniz." "Eğer asistanınızla olan tatlı sohbetimizin ortasına-" Ben duraksayınca kaşlarını kaldırdı. "Ortasına?" "Ortasına dahil olmasaydınız onun telefon numarası çoktan elimde olurdu, Bay Park." "Pekala, telefonumu aldığıma göre gitsem iyi olacak!" "Bence de!" Kapıyı çarpıp ofisimden çıkınca sinirle arkasından gittim. "Burası senin şirketin değil gerizekalı!" Duraksayıp arkasına, bana doğru döndü. "Hakaretinizi bir kenara not aldım Bayan Miraz." "Not defterinizi bol sayfalı alın o zaman! Lazım olacak haberiniz olsun!" Asansöre değil, yerini ne ara bulduğunu düşündüğüm merdivenlere yönelip seri bir şekilde gözümden kayboldu. Aptal herif! Onun ardından eşyalarımı toplayıp ofisten çıktım. Eve geldiğimde klasik rutinimi gerçekleştirip Polo ve Kate'in tasarımının bulunduğu kağıtla beraber bilgisayarımın başına geçtim. Gelen mailleri incelerken Kate Vantello isimli bir kullanıcının mailiyle karşılaştım. Maili açar açmaz karşılaştığım görüntü gülümsememi sağlamıştı. Tasarımın üç boyutlu görüntüsü karşımdaydı. Altta da bir not yazıyordu: _Patronumun kusuruna bakmayın lütfen. Sizinle çalışmak benim için büyük bir zevk. Umarım yardımcı olabilmişimdir._ Maili cevaplayıp bilgisayarımı kapattım. Benim yapacağım şeyi Kate çoktan yapmıştı. Saat 9'a geliyordu ve canım çok sıkılıyordu. Aklıma bir fikir geldi. Telefonumu açıp Valerio'nun numarasını tuşladım. Birkaç kez çaldıktan sonra telefon açıldı. "Müsait misin?" "Evet, neden sordun ki?" "Canım sıkılıyor. Kafa dağıtmaya ne dersin?" "Tuzağa çekilmiyorum değil mi, derim. Senin bana sinirli olman gerekmiyor mu?" "Sinirliyim ama can sıkıntım sinirden ötede." "Pekala. 10 dakikaya oradayım." "Tamamdır." Telefonu kapatıp koltuktan kalktım. Valerio'nun 10 dakikası 20 dakikaya denk geliyordu. Hazırlanmak için acele etmeyecektim. Mini, kare yaka ince askılı bir elbise giyip kombinimi elbisemle aynı renk olan siyah stilettolarla tamamladım. Basit bir makyaj yapıp her ihtimale karşı deri oversize bir ceket aldım yanıma. Gelen korna sesiyle evden dışarı çıktım. Ön kapıyı açar açmaz Park ile karşılaşmak hoş bir tepki vermemi sağlamamıştı. "Siktir!" Park benim aksime hoş bir tavırla el salladı. "Selam." İtiraz etmeden arka koltuğa binip sabır istercesine derin bir nefes aldım. Gideceğimiz yere varana kadar kimseden gık çıkmamıştı. Mekana geldiğimizde diğerlerinden önce arabadan inip mekana girdim. Valerio da koşarak bana yetişmeye çalışıyordu. Park ise yavaş adımlarla ilerliyordu. Valerio bana ulaşınca Park'ın duymayacağı şekilde konuşmaya başladım. "Sikeceğim artık! Bu kadarı sence de fazla değil mi? Ne güzel kafa bulacaktık, ben bu herifin yanında nasıl dans edeceğim!" Arkada çalan şarkıyla uyumlu bir şekilde dans etmeye başlayınca topuklu ayakkabımı kafasına geçirmemek için zor tuttum kendimi. "İşte böyle ablacığım!"

  • @id_infinity

    @id_infinity

    27 күн бұрын

    Çoktan kalabalığa karışmış kardeşimi, burnuma gelen tanıdık parfüm kokusuyla unutmuştum. "Şurası çok kalabalık değil. Oraya oturabiliriz." "İş toplantısına gelmediğimize göre sessizliğe de ihtiyaç yok." dedim önümden geçen garsonun tepsisinden aldığım shot bardağını kafama dikerken. Karşıma çıkan ilk masaya oturup yerimizi belirlemiş oldum. Masada duran bardakları da teker teker dikip arkama yaslandım. Kısa bir süre sonra yanımıza bir kadın geldi ve Park'ın kulağına fısıldadı. Her ne söyledi bilmiyorum ama söylediği şey ilk kez Park'ın gülümsediğini görmeme sebep oldu. Ardından kadının elini tuttu ve birlikte piste geçtiler. Evet kesinlikle bunu beklemiyordum. Bu gece kesinlikle hoşuma gitmiyordu. Birkaç dakika sonra masaya gelen Park masada duran boş bardakları görünce hayretle bana bakmaya başladı. "Bu kadarını kaldırabilecek misin?" Gülümseyerek garsonun elindeki tepsiyi masaya bıraktım. Elimi başka bir bardağa uzattığım sırada Valerio elimi havada yakalayıp beni piste çekti. "Yapamam Valerio-" Valerio ellerini belime yerleştirip vücudumu hareket ettirmeye başladı. "Sarhoş olup üzerine kusarsam her şeyin sorumlusu sensin velet!" Sonunda kendimi şarkıya bırakıp dans etmeye başladım. Belimi kıvırıyor ve şarkının ritimlerine göre dönüyor, saçlarımı savuruyordum. Başka bir şarkı başlayınca kendi kendime dönerek masaya kadar gidip yumuşak koltuğa attım kendimi. "Ayık halini gören biri olarak beni şaşırtıyorsun Miraz." Gülümsedim. "Bu sarhoş olmamış halim Park. Ayığım." "Öyle mi? Sarhoş olmuş halini epey merak ettim doğrusu." "Görmek mi istiyorsun?" "Belki." Gülümseyerek tepsideki bardakları teklemeye başladım. "Peki ya sen? Senin iraden ne kadar güçlü Park? Bakıyorum da geldin geleli tek bir bardağa dokunmadın." "Başkasının kucağında olduğumu fark edebilecek kadar güçlü bir iradeye sahibimdir Miraz." Siktir! Sahi ben dakikalardır bu herifin kucağında ne halt yiyorum! "Üzgünüm." Kalkacağım sırada belimi kavrayıp kalkmama engel oldu. "Ben de sarhoşum Miraz. Bırak gitsin, yarın hiçbir şey hatırlamayacağız zaten." Kendi kendime gülümseyip kucağında bacak bacak üstüne attım. "Pekala." Kollarımı boynuna sarıp kafamı boynuna gömdüm. "Parfümünün markası ne, çok güzel kokuyor da." "Hatırlamıyorum." Ses tonundan da anladığım kadarıyla gerçekten sarhoştu. "Yarın, davetlisin." "Nereye?" "Şirkete." "Hatırlamayacağım ki." "Hatırlamanı sağlayayım o zaman." Cebinden telefonu çıkartıp numarama bir mesaj attı: _Müsait olduğunuz bir saatte sizi şirketimize bekliyorum Bayan Miraz._ "Hey, neden bu kadar resmisin?" "Çünkü biz ayıkken birbirimizden nefret eden iki ortağız Miraz." Kafamı tekrardan boynuna gömüp aklımın yerinde olmadığı bu anların tadını çıkarttım... (...) Lanet olsun ki her şeyi hatırlıyordum. Sahi neredeydi benim kafam? Düşünmeyi bırakıp elimdeki kupanın dibinde kalan kahveyi kafama dikip odama gittim. Kesinlikle şıklıktan uzak salaş bir kombin yaptım. Saçlarımı toplamadan evden çıkıp arabama bindim. Park'ın mesai saatleri sebebiyle her zamankinden 2 saat erken uyanmam gerekmişti. Şirkete geldiğimde otoparkın bomboş olmasına şaşırmamıştım. İçeri girdiğimde düşündüğümden daha büyük olan bu şirket beni şaşırtmıştı. Hemen ardımdan gelen sekreteri fark edince gülümsedim. "Günaydın, Bay Park'ın odası nerede acaba?" "8. katta efendim, katta yalnızca bir oda var." Tekrar gülümseyip asansöre yöneldim. 8. kata gelince asansörden inip kattaki tek odaya yöneldim. Tahmin ettiğim gibi Park işinin başındaydı. Kapıyı çalıp içeriye girdim. "Günaydınlar Bay Park." "Size de. Nasılsınız?" "Uykulu." dedim küçük bir gülümseme eşliğinde. Tam konuşacakken onun da bir şey söylemek üzere olduğunu fark ettim. "Önce siz." dedi söyleyeceklerinden kaçındığını belli ederek. "Dün geceyi unutalım. Bu aralar hayatım genel anlamda çok yoğun ve düşünme eylemini bırakır bırakmaz biraz saçmaladım." "Ben de onu diyecektim. Fazlasıyla saçmaladım. Bence de, unutalım gitsin." Omzumdaki yüklere siktiri çekmiş olmanın verdiği huzurla kendi kendime gülümsedim. "O halde başlayabiliriz."

  • @id_infinity

    @id_infinity

    27 күн бұрын

    "Pekala. Dün Kate ondan ricada bulunduğum dosyayı bana gönderdi. Eğer ürünlerinizi bu şekilde paketlersek kesinlikle daha ilgi çekici olacaktır." "Benim de şöyle bir fikrim var..." Yaklaşık 2 saatin ardından Polo ve Kate ofise birlikte giriş yapmışlardı. Gülümsedim. "Hoşgeldiniz çocuklar. Tasarımını yaptığınız ambalajları üretim aşamasına kadar nasıl yollardan geçireceğimizi konuşuyorduk biz de." Kate ve Polo aynı anda birbirlerine sarılarak küçük çocuklar gibi zıplamaya başladılar. Ancak sevinçleri huysuz patronun öksürüğüyle kursaklarında kalmıştı. "Dökümanı yazıcı ekibine gönderdik. Birkaç dakikaya elimize ulaşmış olur." Polo pimi çekilmiş bomba gibi her an patlayabilirdi sevinçten. "Şöyle yapalım. Biz ambalaj işini halledelim siz de yazıcıdan çıkan modelleri incelersiniz. Sonra birlikte bir yemek yeriz." "Bayan Miraz, çalışanlarımızın mola hakkı on beşer dakika olmakla beraber günde 2 kez. Yemek yemeye vakit yok." "Sorun değil, biz de çıkışta yeriz. Değil mi çocuklar?" İkisi de aynı anda gülümseyerek söylediklerimi onayladılar. Park ise somurtmaya devam ediyordu. Kapı çalınınca içeriye yazıcı bölümünden iki tane eleman girdi. Ellerinde ürün örnekleri vardı. "Söylediklerinizi yapmaya çalıştık efendim. Bu kadar olabildi." Ürünü eline alan Park kaşlarını çattı. "Bu kadar olabildi de ne demek? Olasılıklar üzerine mi çalışıyoruz biz?" Ürünü elinden alıp incelemeye başladım. Hiçbir kusuru yoktu. Yalnızca tahminimden daha inceydi. "Şekil olarak herhangi bir sorunu yok, yalnızca biraz ince olmuş. Bu da çok normal. Ürünün ilk örneği çünü. Ayrıca ambalaj üretiminden biz sorumluyuz, sizse kozmetik şirketisiniz. Bu ürün bizim için bir taslak olacak. Teşekkür ederiz çocuklar." Çocukları sırtlarını sıvazlayarak ofisin dışına çıkarttım. Ardından arkama dönüp anlamsız bakışlar sunan adama baktım. "Bay Park biraz daha sakin olabilirsiniz. Bu ilk denemeydi." "Hatalara tahammülümün olmadığını biliyorsunuz Bayan Miraz." "Öyledir." dedim dün geceyi kasten. Geri kalan süre zarfında ürün hakkındaki her şeyi halletmiştik. Şirketi arayıp ürüne ait güzel bir örnek istemiştim. 2 saatin sonunda örnek tasarladığımız etiketle beraber elimize ulaşmıştı. İçine kozmetik ürününü doldurunca işlevini yerine getirdiğini gördük. Artık son bir aşama kalıyordu: Seri üretim. Gün boyunca hepimizin perti çıkmıştı. Saat akşam 8.30'du. "Evet millet. Benim restoranta gitmeye bile halim kalmadı. Sizde durumlar nasıl?" "Aynı." dedi Polo başını Kate'in omzundan kaldırarak. Tabi içimizde bize oranla daha az yorulan biri daha vardı. "İsterseniz bana geçebiliriz. Yemek yapabilirim." Kate bu fikrin kulağa pek hoş gelmediğini söyledi fakat onu dinleyen bir tek bendim. Hep beraber toparlanıp Park'ın evinin yolunu tuttuk.. Mutfağa geçen adamın arkasından gittim. Kate bir konuda şüphe ediyorsa altında yatan geçerli bir sebep olmalıydı. Mutfağa girer girmez tegahta duran tabağı kırınca anlıyordu insan bazı şeyleri. "Şöyle yapalım, siz bana malzemelerin yerlerini söyleyin ben de tavuklu spagetti yapayım. Nasıl fikir." "Ben de yerime çalışacak birini arıyordum zaten." Kendi kendime söylendim. Duymuş olmalı ki söylediklerimi tekrarlamamı istedi. Tekrarlamayınca da meşhur not defterini çıkarttı yine. Yaklaşık 1 saatlik uğraşın sonunda ortaya güzel şeyler çıkartmıştım. Park ise sandalyeye oturup beni izleyerek bana yardım ettiğini düşünüp durdu. Çocukları mutfağa çağırdıktan sonra kendim de masaya oturdum. (...) Asistanları evlerine bırakıp kendi yoluma devam ettim. Birkaç dakikanın sonunda evime ulaşmayı başarmıştım. Eve girer girmez telefonum çaldı. Arayan ortağımdı. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Bayan Miraz yemekte söylemeyi unuttum, ürünü seri üretime geçirmek ambalajların hazırlanmasıyla beraber 2 haftamızı alır. Bu 2 haftanın sonunda da bir tanıtım organizasyonu düzenleyelim diyecektim." "Güzel fikir. Benim onayımdan geçti. Başka bir şey yoksa iyi geceler Bay Park." "İyi geceler." Telefonu kapatınca bir kenara fırlatıp duşa girmek üzere çıkarttım kıyafetlerimi. *2 Hafta Sonra* "Masaları en az birer metre aralıklarka koyun lütfen!"

  • @id_infinity

    @id_infinity

    27 күн бұрын

    Yarın büyük gündü. 2 haftada 100.000 adet ürünün üretimini tamamlamıştık. Bu bir aylığına yetecek kadar büyük bir miktardı. Tanıtıma 2 saat kalmıştı ve ben hala organizasyon işleriyle uğraşıyordum. Arkama döner dönmez kapıda karşılaştığım melekler rahatlamamı sağladı. "Kate, Polo; Zamanlamanız gerçekten müthiş çocuklar. Beni ve tarzımı tanıyorsunuz. Fark ettiğiniz en küçük pürüzün bile düzeltilmesini sağlamalısınız." Beni onaylayıp organizasyon alanına girdiler. Ben de çantamı alıp koşarak arabama doğru gittim. Eve girer girmez küçük bir duş alıp kendime güzel bir kombin yaptım. Uzun ve derin yırtmaçlı bir elbise. Altına da her zamankinden farklı olarak nude tonlarında bir stiletto tercih ettim. Saçlarım kuruduktan sonra hızlıca düzleştirdim. Ardından siyah ağırlıklı bir göz makyajı yapıp soluk tonlu bir rujla makyaj işimi de hallettim. Elbisemi giyip eksiğim var mı diye kontrol ettim. Her şey tamdı. Ters giden tek şey ise tanıtıma son 20 dakika kalması ve beni Park'ın alacak olmasıydı. Hızla evden çıkıp kapnın önünde duran arabaya bindim. "Saatten haberin var mı senin!?" "Evet. Gün boyunca organizasyon işleriyle ilgilendiğim için geç kalan kişinin sen olmaması da gayet normal." (...) "Değerli davetlilerimiz hepiniz yeni ürünümüzün tanıtımına hoşgeldiniz!" (Burada ürünü falan tanıtıyorlar, ürünün avantajlarından falan bahsediyorlar.) "Bu güzel günde yanımızda olan herkese teşekkür ediyorum." Her masaya 10 kutu ürün koymuştum. Bu Park'ın hoşuna gitmese de katılımcılarımızı fazlasıyla memnun etmişti. Tanıtım aşaması geçmişti. Garsonlar gezmeye başlayınca asıl eğlencenin şimdi başlayacağını anlamıştım. Masamıza konulan tepsi sırıtmama sebep olmuştu. Park müşterilerle sohbet ediyor, içkisini başka masalarda içiyordu. Bense tepsidekileri yavaş yavaş götürmeye başlamıştım. Kısa süre sonra Polo yanıma geldi. "İşler çok iyi gidiyor Mirana. Bu gidişle ay sonuna kadar elimizde ürün kalmaz." dedi Polo. "Ancak üretime devam etmemiz gerekiyor." dedim elimdeki kadehten son bir yudum alarak. Kısa bir süre sonra Park ve Kate de masamıza gelmişti. Masaya konulan yeni tepsiden bir kadeh daha almıştım. Park kulağıma eğildi. "Yeter kendini kaybedeceksin." dedi ciddi bir şekilde. Gülümseyerek elimdeki kadehi içmeye devam ettim. (...) Park'ın attığı sesli kahkaha o tarafa dönmeme sebep olmuştu. O da en az benim kadar sarhoştu. Gitme vakti geldiğinde aklıma gelen şeyle başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Evden aceleyle çıktığım için ne anahtarımı yanıma almış ne de evin kapısını kilitleyebilmiştim. Peki bu gece ne yapacaktım? Davetliler dağılmaya başlayınca gitme vaktinin geldiğini anlamıştım fakat hepimiz çok sarhoştuk, Kate hariç hepimiz çok sarhoştuk. Kate'in yanına gidip elimi omzuna koydum. "Ehliyetin var mı canım?" "Evet." "Bizi bırakır mısın?" "Olur ama neyle?" "Patronunun arabasıyla." (...) Arabaya yerleşmiş Kate'in şoförlüğü eşliğinde yol alıyorduk. Nihayet gelince Kate anahtarı teslim edip kalan yolu yürüyerek tamamladı. "Anahtarın nerede?" "Burada." dedi ceketinin iç cebini işaret ederek. "Sen de mi burada kalacaksın?" "Anahtarımı almayı unutmuşum." Anahtarı alıp zorlukla açtım kapıyı. Birlikte içeri girip kendimizi koltuğa attık. Ayaklarımı sallayıp topuklulardan kurtuldum. Kafamı geriye atıp tavanla bakışmaya başladım. "Miraz?" "Efendim Park?" "Yine sarhoşuz." "Evet." Biraz sessizliğin ardından kafalarımızı aynı anda birbirimize çevirdik. "Sen çok farklı bir kadınsın." "Biliyorum." Biraz daha sessizlik. "Sarhoşluğun tadını çıkartmaya ne dersin?" Kendimi daha fazla tutmadım. Yüzüne doğru eğilip dudaklarımızı birleştirdim önce. "Bir daha olur mu bilmiyorum Miraz." dedi yavaşça elini belime getirirken. "Sarhoşuz, tadını çıkartalım." Tekrar dudaklarımızı birleştirdik. Bu sefer birbirimize karşılık veriyorduk. Ayrılınca Park alnını alnıma dayadı. "Aykken iki düşmandan ne farkımız var?" "Ya sarhoşken? Sarhoşken ne oluyoruz?" "Göstermemi ister misin?" dedi. Gözlerini bir an olsun ayırmıyordu dudaklarımdan. "Zevkle." (...)

  • @user-ii7qu3dx5t
    @user-ii7qu3dx5t27 күн бұрын

    2.🎉😊❤ sonunda jimin ile hayal et okuyabileceğim

  • @semanurkalnc775
    @semanurkalnc77526 күн бұрын

    Çok güzel di

  • @Yoongininmandalinası7
    @Yoongininmandalinası727 күн бұрын

    Geldimmmm😊😊😊😊

  • @zeyneponder4762
    @zeyneponder476227 күн бұрын

    Bayıldım tek kelimeyle 🖤

  • @Jennie_Forever100
    @Jennie_Forever10022 күн бұрын

    Benim de adım İdillll

  • @id_infinity

    @id_infinity

    22 күн бұрын

    @@Jennie_Forever100O zaman tanıştığımıza memnun oldum İdil :))❤

  • @Katerina_Petrova16
    @Katerina_Petrova1626 күн бұрын

    TDK şapkalı a'yı geri getirdi çoktan

  • @id_infinity

    @id_infinity

    26 күн бұрын

    @@Katerina_Petrova16 Bilmiyorum türkçecimiz söylemişti sonra kendim de baktım ama yoktu, gelmiş olabilir.

  • @Katerina_Petrova16

    @Katerina_Petrova16

    26 күн бұрын

    @@id_infinity yok yok geldi

  • @Taehyung73383
    @Taehyung7338326 күн бұрын

    Çok iyi yazıyorsun. Smut yok, uzun yazıyorsun ve her detayı yazıyorsun. Bunu ÇOKKK sevdim. Keşfedilmek için kısa yazabilirsiniz. Sonra uzun uzun yazarsın.

  • @id_infinity

    @id_infinity

    26 күн бұрын

    @@Taehyung73383 Çoook teşekkür ederim :)) Kısa yazmak benim için neredeyse imkansız bir şey, hikaye kısa olunca bir yerler eksik kalmış gibi hissediyorum, uzun olunca biraz daha hikayemsi oluyor karakterin hayatını ve yaşadıklarını daha iyi yansıtıyor diye düşünüyorum ben❤💋

  • @Toca_Esra
    @Toca_Esra27 күн бұрын

    İLKKK SABİTLE LÜTFENN

  • @id_infinity

    @id_infinity

    27 күн бұрын

    @@Toca_Esra üzgünüm hikayeyi sabitlemem gerekiyor

Келесі