KTH ile Hayal Et ^Part-1 “Aynı şey değildi. Ben sevdim, sense oynadın.”

Sonunda yeni bir kurgu. Özlemişim buraları baya. Yarım yıldır yokum neredeyse. Bu yüzden aktiflik de düşük olacak sanırım. Olduğu kadar artık. Başlığı düşünürken ciddi ciddi birkaç saat geçmiş o yüzden tek kelimelik bir şey yaptım. Değiştiririm zamanla belki. Hikayede olacak çok fazla şey geliyor aklıma. Kaç bölüm olur emin değilim. Yeni bölümler sizin ve benim aktifliğime göre gelecek. Beğenirsiniz umarım. Fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın. Seviyorum sizii
#keşfet #keşfet #kesfet #keşfetteyiz #hayalet #kurgu #taehyung #anasayfa #anasayfayadüş #anasayfayaçıkar #anasayfayacikar #keşfet #keşfetteyiz #keşfett #ytbeniöneçıkar #V #taehyung #fanfic #fanfiction #fanfictionbts #keşfetteyiz #keşfet #youtube #kurgu #hayalet #keşfetbeniöneçıkar #keşfet #keşfet #kesfet #keşfetteyiz #hayalet #kurgu #taehyung #anasayfa #anasayfayadüş #anasayfayaçıkar #anasayfayacikar #keşfet #keşfetteyiz #keşfett #ytbeniöneçıkar #V #taehyung #fanfic #fanfiction #fanfictionbts #keşfetteyiz #keşfet #youtube #kurgu #hayalet ##keşfet #keşfet #kesfet #keşfetteyiz #hayalet #kurgu #taehyung #anasayfa #anasayfayadüş #anasayfayaçıkar #anasayfayacikar #keşfet #keşfetteyiz #keşfett #ytbeniöneçıkar #V #taehyung #fanfic #fanfiction #fanfictionbts #keşfetteyiz #keşfet #youtube #kurgu #hayalet ##keşfet #keşfet #kesfet #keşfetteyiz #hayalet #kurgu #taehyung #anasayfa #anasayfayadüş #anasayfayaçıkar #anasayfayacikar #keşfet #keşfetteyiz #keşfett #ytbeniöneçıkar #V #taehyung #fanfic #fanfiction #fanfictionbts #keşfetteyiz #keşfet #youtube #kurgu #hayalet ##keşfet #keşfet #kesfet #keşfetteyiz #hayalet #kurgu #taehyung #anasayfa #anasayfayadüş #anasayfayaçıkar #anasayfayacikar #keşfet #keşfetteyiz #keşfett #ytbeniöneçıkar #V #taehyung #fanfic #fanfiction #fanfictionbts #keşfetteyiz #keşfet #youtube #kurgu #hayalet #keşfetbeniöneçıkar

Пікірлер: 37

  • @jeonortae7
    @jeonortae7 Жыл бұрын

    *Kim Taehyung* *Sara* 1-[Kırmızıdan hiç bu kadar nefret etmemiştim..] ~ Eve geldiğimde anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Bugün yine okul çıkışı sahile gidip bir kaç saat kafamı dinlemiştim. Hava daha yeni kararmıştı. Çantamı bir kenara bırakıp salona girdiğimde yine o yoğun alkol kokusu ile buruşturmuştum suratımı. “Ah, geldin mi?” Zar zor konuşuyordu. Alkolden sinirleri bile gevşemişti herhalde. Salonun girişinden suratımı hafifçe büzüp ona ve etrafa bakmıştım. Yere oturup sırtını koltuğa yaslamış elindeki alkol şişesiyle televizyonu izliyordu. Etrafı aydınlatan tek şey televizyonun ışığıydı. Mimiksizce ona bakıp, mutfağa yöneldiğimde arkamdan seslendi. “Heey, mutfaktaki dolapta iki şişe daha olacaktı. Getirsene birini.” Ağzını yayarak ve uzatarak konuştuğunu, yüzünü görmesem de ses tonundan anlıyordum. Göz devirerek dolabı sinirle açtığımda kapak birden elimde kaldı. Bu döküntü ev, emekli oluyordu artık. Sıkıntılı bir nefes verip kapağı yana bırakıp göz devirerek iki şişeden birini alıp salona doğru yöneldim. Masanın üstü, yerler ve koltuk boş alkol ve bira şişeleriyle kaplıydı. Elimdeki şişeyi mimiksizce ona uzatırken gözlerimi yüzünde gezdirdim. Gözlerindeki rimel göz altlarına akmış, rengi solmuş, dudakları renksizleşmeye başlarken gözlerindeki ışık tamamen yok olmuştu. Berbat görünüyordu, berbat kokuyordu. Elimdeki şişeye uzanırken gözlerini gözlerime dikmişti. “Ne diye öyle bakıyorsun?’ demişti sersemce. “Konuşamıyorsun bile” dedim mimiksizce. Dudağını hafifçe terslediğini belirten mırıltılarla kıvırıp elimdeki şişeyi sertçe alıp hızla kapağını açtı. Şişeyi kafasına dikip bir kaç yudum içtikten sonra savurganca kafasını öne bırakıp gözlerini sıktı. İçimde hissettiklerimi saymazsak, tepkisizce bakıyordum sadece bu haline. Gözlerini açıp kafasını ağırca kaldırıp bana baktı. “Sen niye geç geldin bugün?” Gözümü boş şişelerde gezdirirken masadaki siyah plastik poşeti alıp eğilip şişeleri içine doldurmaya başladım. “Kafa dinledim.” “Nerede?’ Gözlerimi hafifçe devirdim. “Buradan uzak bir yerde.” Bir süre sessizce bana bakıp elindeki şişeyi sertçe yere koymuştu. “Aish, tavırların hoşuma gitmiyor.” Sinirle gözlerimi ona diktim. Bu sefil haldeyken onu rahatsız eden benim cevabım olmuştu. “Seninkiler de benim hoşuma gitmiyor inan bana. Ama bir şekilde katlanıyoruz değil mi?” “Tanrım, ne varmış halimde?” Başımı hafifçe ona çevirip bir süre süzüp histerikçe güldükten sonra tekrar önüme dönüp yerdeki diğer şişeyi elime aldım. Poşeti doldurduktan sonra kalan şişeleri kollarımın arasına sıkıştırıp doğruldum. Ve bir anda buzdolabından gelen yüksek sesle korkarak kafamı hızla oraya çevirmiştim. “Ah tanrım! Yakında patlayacak!” Ağzını yayarak konuşması sinirlerimle dans ediyordu sanki. Tersçe ona baktıktan sonra derin bir nefes alıp yerdeki son şişeyi de diğer koluma sıkıştırdım. Kalkıp elimdeki şişelerle mutfağa doğru yönelmiştim. “Baksana bi.” Gözlerimi kapatarak derin bir nefes alıp ona doğru döndüm. “Hiç paran var mı? Bir süre suskunca ona ve elindeki şişeye baktım. “Alkolüne mi? Yok.” “Beni canlı tutan tek şey o!” Sinirle kükreyerek bağırmasıyla kaşlarımı çatıp tekrar süzdüm onu. Kendini ve sesini kontrol edemiyordu alkolden dolayı hiçbir zaman. “Bu canlı halin mi?” “Bunca yaşanandan sonra başkası benim yerimde olsa-“ “Dik durur, en azından kızı için yoluna devam ederdi!” Ona doğru sertçe bir adım atarak sözünü bağırarak bölmemle o da susmuştu. “Ben üzülmüyor muyum sanıyorsun?! Özlemediğimi mi sanıyorsun! Her şeyi kafamdan sildiğimi, hiçbir şey yokmuş gibi yaşadığımı, onu hiç düşünmediğimi mi sanıyorsun!? “ Suskunca bana bakarken devam ettim. “Sence yeterince sorunumuz yok mu? Bu manzarayı her gün bana göstermek zorunda mısın cidden? Kendine gel artık. Berbat durumdasın!” Hafifçe kırmızılaşmış gözlerle bağırarak konuşmamla hâlâ sessizce bana bakıyordu. Uzun zamandır mimiksiz ve tepkisiz olduğumdan bu duruma şaşırmış olmalıydı. “Bu sen misin anne ?” Sesimi yumuşatarak fısıldamamla o da donuklaşmıştı. Gözlerinin kızarmaya başladığını görebiliyordum. Ona uzun bir zamandan sonra ilk defa anne demiştim. Sanırım ona dokunan da buydu. Suskunca birbirimize bakarken gözlerimi kaçırıp elimdeki şişelerle mutfağa doğru ilerledim. Hepsini seslice çöpe bırakıp hızlı adımlarla odama girip kapıyı seslice kapattım. Masamın üstünde duran kulaklığı kafama geçirip telefonumu çıkardım. Müziğin sesini sonuna kadar açıp gözlerimi kapatırken derin bir nefes aldım. Ses kulaklarım patlayacakmışçasına açıkken ruhum dinleniyordu sanki. Ruhun ilacıdır müzik derler ya. Bundan daha doğru bir şey yok benim için. Özlem duyuyordum… Birçok şeye… Yalnız hissediyordum, her yönden… Boşlukta gibiydim, her konuda. Amacım yok, ne yapmak istediğimi bilmiyorum, ne yapmalıyım, bilmiyorum. Yaşama sevincimi yitirmişim sanki. İyi duyguları hissetmiyorum, ya da iyi duyguyu hissetmemi sağlayacak bir etken yok bunu da bilmiyorum… Canım çok fazla yanıyor, ama tam olarak neye olduğunu dahi kestiremiyorum. Çok özlüyorum… Babamı çok özlüyorum. Ama hissettiğim tüm özlemin bu olduğunu da düşünmüyorum… Eski halini özlüyorum, eski halimi özlüyorum. Eski halimizi özlüyorum. Babamı özlüyorum, gerçek annemi özlüyorum, kendimi, duygularımı, mutluluğumu özlüyorum. Kendimi yatağa bırakıp kafamı yastığa gömdüm. Müziğin sesini biraz kısıp gözlerimi kapattım. Uyurken bile dinliyordum. O lanet kabuslardan korunmak için. ~~ Sabah alarmın sesi ile gözlerimi açtığımda geceden kulağımda kalan kulaklığı bir kenara bırakıp doğruldum. Tuvalete girip işimi hallettikten sonra mutfağa girip bir şeyler atıştırmak için dolabı açtım. Bir süre göz gezdirip geri kapatmıştım. Ona verdiğim tüm parayı alkole veriyordu. Evde olan tek şey su, biraz kuru ekmek, ve azıcık peynirdi. Dün akşam da yemek yememiştim. Sabah ve öğlenleri de doğru düzgün bir şey yediğim söylenemezdi. Midemi su ile doldurup tekrar odama yönelirken gözüm salona kaydı. Koltukta yamuk bir şekilde sızmıştı. Üstü de açık. Bir de hasta olmak niyetinde. Salona girip koltuktaki pikeyi üstüne örttükten sonra tekrar odama dönüp okul kıyafetlerimi üstüme geçirdim. Aynadan kendime bakıp hafifçe saçlarımı elimle düzelttim. Siyah montumu da üstüme giyip kulaklığımı, telefonumu aldım. Kapıya gidip siyah botlarımı da giydim. Çantamı alıp kapıyı kapattım. Kulaklığımı takıp telefonumdan beni anlatan bir şarkı açıp yine sesi sonuna kadar açtım. Yüksek melodinin kulağıma vurmasıyla yine gözlerimi kapatarak içime derin bir nefes çektim. 10 dakika kadar yürüdükten sonra okulun binasını görmemle yine sıkıntıyla nefesimi boşaltmıştım. Gelecekte ne olmak istediğim bile karışık. Belirsizlik içinde yaşıyorum. İçeri girip merdivenleri çıkarken hâlâ kulağımda son ses müzik çalıyordu. Sınıfı gördüğümde kapısındaki kızlar yine dikkatimi çekmişti. Okulun yakışıklıları bizim sınıfta oldukları için sürekli diğer sınıflardaki kızlar sınıfın kapısına yada içine doluşuyorlardı. (Jungkook, Taehyung, Yoongi, Jimin, Jin, Namjoon, Jhope) Çocukluktan arkadaşlar sanırım. 7’li bayağı yakınlar. Sınıfa girdiğimde sadece onlar ve iki üç kız vardı. Ben cam kenarı en arkada oturuyordum. Benim bir ön sıramda Jungkook ile Taehyung, onun önünde Yoongi ile Jimin, onların önünde de Namjoon ve Jin oturuyordu. Jhope’da hepsinin önünde başka biri ile oturuyordu. Ama zaten hepsi sürekli farklı farklı otururlardı. Bazen Jin Jhope’nin yanına geçer, bazen Jimin Jungkook’un yanına geçer farklı farklı karışırlardı. Bense en arkada tek başıma otururdum. Sınıfın bu çocuklara hayran olan kızları hep onlara daha yakın olmak için benim yanıma geçmeye çalışıp dursalarda hiçbirini çekecek bir havada olmadığımdan kimseyi yanıma oturtmazdım. Tepkisizce sınıfta göz gezdirip arka sırama geçtim. Çantamı yanıma bırakıp kulaklığımı çıkarmadan kafamı sırama gömdüm. Kulaklığın sesini hem dışardan duyulmasın diye hem de öğretmen falan gelirse diye duymak için hafiften kısmıştım. Kafam sıraya gömük olsa da önden kıpırtılar hissediyordum. Ama kafamı kaldırmıyordum. O yediliyle uğraşmamak için. Gerçi, yedili demek ne kadar doğru olur bilmiyorum. İçlerinden birkaçı.. canı sıkılınca bana sarıyor. Genelde o kişi Taehyung olur ama değişebiliyor. Dostlar mı, düşman mı anlamıyorum, dost olmadıkları kesin ama bazen nedensizce yardımseverleşebiliyorlar. Hiçbirini çözemiyorum. Duygulardan anladığım da yok zaten. Tek bildiğim benimle eğlendikleri. Umrumda olduğunu da söyleyemem. Masamda hissettiğim kıpırtılar artınca kolumda birinin parmağını hissedip yavaşça kafamı kaldırdım. Yavaşça gözlerimi onlarla buluşturduğumda direkt Taehyung’la göz göze gelmiştik. Mimiksizce ona ve Jungkook’a bakıp dudaklarımı araladım. “Ne var?” Jk”Harbi depresif.” Göz ucuyla Jungkook’a bakıp tek kulağımdan çıkarttığım kulaklığı tekrar takacakken Taehyung’un kulaklığı çekmesiyle sinirle ona dönmüştüm. Tae”Depresyonda falan mısın?”

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Tae”Depresyonda falan mısın?” “Bunu sormak için mi uyandırdınız beni?” “Umursuyormuş gibi.” Jk: Arka sıramızda oturan bir elemansın sonuçta. Merak ediyoruz durumunu. Göz devirerek başımı tekrar sıraya gömerken dudaklarımı araladım. “Rahatsız etmeyin.” Kulaklığımı kulağıma takacakken sıramda olmadığını farkettiğimde aklıma Taehyung’un kulaklığı aldığı gelmişti. Bıkkınca kafamı kaldırırken arkadan Taehyung’u dürttüm. “Kulaklığı ver.” Taehyung birden yavaşça tek kolunu sırama koyup bedenini bana döndürdüğünde hafif bir yakınlık olduğundan kendimi hafifçe geriye çektim. Temastan ve yakınlaşmadan hoşlanmıyordum. Kulaklığımı bana uzatmadan bedenini bana çevirmiş öylece yüzüme bakıyordu sadece.. Mimiksizce. Sinirle gözlerimi ona dikip bıkkınlıkla nefes verdim. “Derdin-“ Tae”Neyin var senin?” Mimiklerimi bozmasam da kaşlarım çatılmıştı istemsizce. Bu kadar belli oluyor muydu ki? Tek yaptığım kafamı sıraya gömmek.. “Yok bir şeyim. Nerden çıkarıyorsunuz durduk yerde..” Tae”Sinirlenince ya da modun düşünce…Kulaklığını sonuna kadar açıp sürekli aynı şarkıyı dinlersin.” Tae”Cidden farklı bir zevkin var… Sürekli aynı şarkı.. Şarkıyı başka bir yerde duyduğumu da sanmıyorum.” Kaşlarım sorarcasına çatılırken bakışlarım da değişmişti. Haklıydı. Müziği sürekli dinlesem de moralim bozuk olduğunda sesini tamamen açardım. Ve tek bir şarkı dinlerdim. Tekrar tekrar. Buna özellikle dikkat mi etmiş? Hâlâ anlam vermeye çalışarak ona bakarken o da gözlerini benden ayırmıyordu. Elinin hafifçe gevşediğini farketmemle ona doğru yaklaşıp hızla elinden kulaklığı çekmemle o da bir anlık olduğundan kulaklığı tutamamıştı. “Sen… Bunu nerden biliyorsun?” Çok hafifçe dudağı kıvrılsa da gözlerindeki duygu değişmemişti. Tae:”Etkilendin mi?” Dalga geçtiğini söylememe gerek yoktur herhalde. “Hayır.” Kulaklığımı kulağıma takarken gözlerimi tepkisizce onunla buluşturduğumda düz bir tonda cevaplamıştım. Ve kollarımı sıraya koyup kafamı tekrar kolumun üstünde, sıraya gömmüştüm. Kafamı koyduğum andan fazla bir vakit geçmeden hoca gelmişti. Başımda hafif bir ağzı vardı. Ama git gide, yavaşça şiddetini artırıyor gibiydi. Bunun yanında karnım tahmin ettiğimden çok daha fazla açtı. Midemde inanılmaz bir ağrı hissediyordum. Dün akşam bir şey yememiştim. Okul kantini de gereğinden fazla pahalı. Özellikle bu zengin bebeklerinin olduğu okulda. Bazen bursumu yok sayıp bıraksam mı diye düşünmüyor değilim.. Ama ben de kendimi düşünmezsem, beni düşünecek kimse yok. Ne olacağımı, ne olmak istediğimi bilmiyorum ama kimseye muhtaç olmak istemediğimi biliyorum. Eğer düzgün bir işe giremeyip elime iyi bir miktar para alamazsam… İşte o zaman ne olacağını bilmiyorum. Kim var ki arkamda? Alkolik bir anne dışında. O zaman, kendi geleceğimi de mahfetmiş olacağım. Bu yüzden sadece çalışıyorum. Her derste iyi olayım da, ne olacağımı en sonunda göreceğim sonuçta. Hoca yoklama almaya başladığında kulağımdaki kulaklığı istemsizce çıkarıp müziği kapattım. ….. Cidden dersi dinleyemiyorum. Açlıktan kusacağım sanki. Başımda da ayrı bir ağrı, sorunum ne benim? Dediğim gibi olmuştu. Başımın ağrısı öyle şiddetlenmişti ki dinlemeyi bırak gözlerim bile zar zor açıktı. Dirseklerimi sıraya koyup gözlerimi sıkarak parmaklarımı saçlarımdan geçirmiş kafama baskı yapmaya başladım. Teneffüste direk kantine inmem gerekiyor. Gerçekten bir şeyler yemem gerek. Okuldan çıkınca yarı zamanlı bir iş arayacağım. Bir kaç yer var zaten aklımda. Bir işe girmem gerekiyor. Hâlâ gözlerimi sıkarak saçlarıma bastırırken hocanın bana seslenmesiyle gözlerimi yavaşca açıp parmaklarımı saçlarımdan çıkardım. Hoca”Sara, iyi misin?” Herkes bana dönmüştü. Hepsinin üstünde kısaca göz gezdirip tekrar hocaya döndüm. “İyiyim hocam..” Hoca yavaşca yanıma adımlarken tekrar lafa girdi “Emin misin, iyi görünmüyordun.” “Başım ağrıyor biraz.” Hc”Revire git istersen. Yada yanında olan varsa herhangi bir arkadaşından ağrı kesici al. Revirde de vardır.” Yanında ağrı kesici olan varsa da bana verecek yoktur. “Tabi hocam, teneffüste bakarım.” Hoca tekrar derse dönünce ben de yine eski pozisyonuma dönmüştüm. Önden gelen hareketlilikle hafifçe başımı kaldırınca Taehyung’la yine göz göze gelmiştik. Sırama ağrı kesici bırakıp tekrar önüne dönmüştü. Kaşlarım çatıkça bir ona bir de masamdaki hapa bakıyordum. İyi gününde bugün herhalde. Hapı alırken dudaklarımı araladım. Düz bir tonda, “Sağol.” diyip direk ağrı kesiciyi çıkarıp ağzıma attım. Suyumu da kafama dikip tekrar önüme döndüm. Ve dersi dinlemeye çalışmadan direk kafamı yine sıraya gömdüm. Bu ağrının geçmesi gerekiyordu. Bu gün iş arayacağım daha. 10 dakika kadar sonra zilin çalmasıyla hızla ayaklanmıştım. Kantine inmem gerekiyordu. Midem o kadar kasılıyordu ki ne kadar aç olursam olayım midemin kasıntısından dolayı çıkan kusma isteği iştahımı tamamen yok etmişti. Kantinden kahvaltılık bir sandviç alıp kulaklığımı taktım ve kantindeki boş bir masaya çekildim. Cidden müzik olmasa ne yapabileceğimi hayal bile edemiyorum. Telefonu açmamla arka arkaya gelen bildirimlerle mesajlara girmiştim. Annemdendi. -Para bırakmanı söylemedim mi sana -Niyetin bana kuru ekmek kemirtmek mi?! -Evde hiçbir b0k yok -Açlıktan öleceğim şimdi ✔️✔️ Sinirle gülmüştüm. Cidden, ne yapacağım ben bu kadınla? •Para bastığımı mı sanıyorsun!? •Sana alışveriş yapman için daha iki gün önce para bıraktım •Sen ne aldın? •Bıraktığım parayı neye harcadıysan onu kemir *[Son görülme **9:10**]* Sinirle dinlediğim müziğin sesini sonuna kadar açtım. Gözlerimi kapatıp kafamı oturduğum sandalyede arkaya doğru yavaşça bırakıp derin bir nefes aldım. Sanki müzik ruhumun sigarası, ya da alkolüydü. Tek fark zararsız olmasıydı. Bedenimi uyuşturuyordu. Kulağıma çarpan yüksek ses dertlerimden bir anlığına da olsa uzaklaştırıyordu. Farklı bir huzur veriyordu… Telefonumu bırakıp sandviçimi tam yerken boğazımda sanki bir yumru oluşmuştu. Onun karnı açken benim yediğim sandviç boğazımdan geçmiyordu. Ve daha sadece iki ısırık almıştım. Boşta kalan yumruğumu sıkıyordum. Ne zaman bu hale düşmüştük biz? Daha küçücük bir kızken.. Doğum günlerimde, önemli günlerde, ya da içimden geldiğinde… Hiçbir zaman oyuncak bebek, kıyafet veya makyaj malzemesi ya da benzeri bir şey, ne dilemiş ne de özellikle istemiştim. Sadece sağlıklı, ailemle birlikte, uzun, mutlu, huzurlu bir hayat vardı hayallerimde. Doğum günümde dilek tutarken, dua ederken sadece bunu isterdim. Çünkü en çok bundan korkardım. Öyle korkardım ki kabuslarıma çok sık girerdi. Annemle babamın ayrılması, birinin ölmesi, trafik kazası geçirmemiz, benim ölümcül bir şekilde hastalanmam… Sürekli kabuslarla uyanırdım. Tek korkum bunlardı. Babam öldükten sonra… Bir ay boyunca dilek dilemeyi ve dua etmeyi bırakmıştım. Tek isteklerimin tam tersinin olması kendimi uğursuz hissettirmişti. Bunları istemeyi bırak düşünmek bile istemiyordum. Düşündüğüm şeyin dahi tersinin olacağını, korktuğum her şeyi kendime çekeceğimi düşünüyordum. Ve bunu hâlâ böyle düşünüyorum… Bu yüzden bana şimdi neyden korktuğumu sorulsa, cevabım korku olur. Korkudan korkuyorum. Öyle çok korkuyorum ki, korkuyu dahi çekiyorum kendime. Sanki mimiklerim oynamayınca, dile getirmeyince bu duygular yok sayılıyor. Belki kimse anlayamaz ama… O kadar korkuyorum ki bazı şeylerden… Düşünmekten dahi, korkuyorum. Bazen kendimi kaybediyorum. Fiziksel davranışlarım kontrolüm dışına çıkıyor. Bazen de ağzımdan çıkanlar.. Bazı şeyler yanlış zamanlarda gerçekleşir. Doğallaşmamıza aykırı yerlerde. Ve o zaman hissettiklerimizi içimize atar maskemizi takarız yüzümüze. O doğru yere gelip, zamanını bulduğumuzda maskemizi çıkarır bırakırız kendimizi. Bazense doğru zamanı ve yeri bekleyemeyiz. Yanlış kişi gelir önümüze. Ondan çıkarırız hislerimizi. *Bazen o yanlış zamanda annem çıkar karşıma. İşte o zaman… Bazen o kadar yakarım ki canını, dilimi kesesim gelir adeta. Sonra odama kapanır saatlerce ağlarım. Bazen tırnaklarımla derimi yolar, bazen saçlarımı çekiştirir, bazense elime geçen şeyle kendime zarar vermeye başlarım.* Sandviç’i masama bırakıp kantine yönelip bir sandviç daha aldım. Anneme götürecektim bunu. Sonra da kendim market alışverişi yapar iş aramaya çıkarım. … Teneffüs zilinin çalmasıyla hafif bir rahatlık gelmişti üstüme. Karnım toktu. Baş ağrım tam olarak bitmese de yumuşamıştı. Annemin alkolü… Son zamanlarda kafamı o kadar kurcalıyordu ki. Aklı bu kadar havada bir şekilde devam edemez. Yardım alması gerekiyor. Başvurmam gereken çok yer vardı bugün.

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    ~ Sınıfa girdiğimde Taehyung sıramda oturuyordu. Kapıdan girdiğim gibi gözleri beni buldu. Yavaşça yanına ilerleyip sıranın dibinde durup tepkisizce ona bakmaya başladım. Kafasını kaldırmasıyla göz göze gelmiştik. O da aynı şekilde mimiksizce bana bakıyordu. “Evet” Tae:Ne? “Yerine geçmeni bekliyorum.” Tae: Bu ders burdayım. Diyip umursamazca tekrar önüne döndü. Bıkkınca başımı yana atarken Jungkook lafa girdi. Jk”Geçen matematik sınavına girmediğimden şimdi gireceğim. Hoca arkaya gitmesini istedi.” Boş bakışlarla Tae’ye döndüğümde o elinde kalemi çevirerek umursamazca yeri izliyordu. Bende daha fazla ayakta kalmadan geçip yanına oturdum. Ağrı kesici başımın ağrısını azaltsa da tamamen dindirememişti. Kollarımı masamın üstünde birleştirip yine kafamı gömmüştüm. Başım Tae’ye dönüktü ama yüzüme gelen bir kaç tel saç yüzümü kapatıyordu. Çok hafifçe gözlerimi aralamıştım. Ve garip bir şekilde gözlerini üstümde hissetmiştim. Dirseğini masaya dayamış elini de çenesinin altına koymuştu. Ve bedeni bana dönüktü. Cam kenarında olduğumdan ya beni yada camı seyrediyor olmalıydı. Aish. Niye beni seyretsin? Cama bakıyordur. Ya da gözü dalmıştır. Hocanın içeri girmesiyle gözlerimi yavaşça açmıştım kafamı kaldırmadan. Hala yüzüme bakıyordu. Şuan netçe görebiliyordum, bana bakıyordu. “Ne?” Kafamı kaldırmadan sormamla o da hiç tepki vermeden bir kaç saniye daha beni izleyip yavaşça dudaklarını arladı. Tae”Son 2 aydır… Çok değiştin. Niye böylesin?” Mimiksizliğimi sürdürsemde bu soruya cidden şaşırmıştım. Taehyung’la lisenin başından beri konuşuruz. Yani o konuşur. Ben çok umursamam. Sürekli takılıp, kafa bulup dalga geçen bir tip. Bazense serseri, umursamaz ve mimiksizin tekine dönüşür. Eskiden de fazla sosyal bir kız olduğum söylenemez. Ama babamı kaybettikten sonra, eskiye kıyasla bile daha da kapandığım doğru. Eskiden en azından gülüşür, konuşurdum. Birlikte vakit geçirdiğim şakalaştığım insanlar bile vardı. “Bile” diyorum, çünkü dediğim gibi, fazla sosyal bir kız hiç olmadım. Ama son iki aydır, gülümsemenin yanından bile geçmiyorum. Ve babamı annem, ben ve öğretmenlerim hariç kimse bilmiyor. “Ne?” Tae:”Tamam konuşkan değilsin ama tanıyorum seni Sara. Ciddice soruyorum. Bir şey mi var?” Kafamı yavaşça kaldırırken kaşlarım ben farkında olmadan çatılmıştı. Her zaman dalga geçip takılan bu çocuğun bana karşı olan bu tavrını görmeye pek alışkın değildim. Ve gözlerinden, şuan ciddi olduğu belliydi. Tae: Cevaba gerek kalmadı. Hâlâ suskunca ona bakıyordum. “Ne” Aynı ifadeyle salak gibi hâlâ ona bakıyordum. Suskunca bana bakıp birden yüzünü bana yaklaştırdı. Ve gözlerime bakmaya başladı. Tae: “Neyin var?” Ben ona bakmaya devam ederken o da gözlerini ayırmıyordu. Tae: “Uzun zamandır bir sorun olduğunun farkındayım. Belki düzelirsin diye ve özeldir diye hiç sormuyordum. Ama düzelmek yerine… Gittikçe kapanıyorsun… Sorun her neyse, anlatabilirsin..” Kaşlarım hafifçe çatıkken gözlerim de sorgularcasına ve şaşırmışçasına kısılmıştı. Suskunca onunla bakışmaya devam ettiğimi farkettiğimde yutkunup bakışlarımı ayırdım. “Anlatsam, anlayabilir misin? Yaşamadan” Yüzünü geri çekmeden, hâlâ dibimde durarak gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Tae: Yaşamadığımı nerden biliyorsun?” “Ailen tanınıyor sonuçta. Bu durumda olmadığını biliyorum.” Kaşlarını kaldırıp kafasını hafifçe yana atarak yüzünü hafifçe geriye çekti. Tae:”Sorun ailesel yani…” Gözlerimi kaçırarak önüme döndüm. İç çekip ona bakmadan lafa girdim. “Boşversene beni.” Diyip önüme döndüm. Bakışlarını üstümde hissetsemde hiç o yöne dönmedim. Birine güvenip o yükü almaya hiç niyetim yoktu. Sınavlar bittiğinden bugün çoğu ders boştu. Bu ders de öyle. Herkes birbiriyle konuştuğundan hafif mırıltılar dolaşıyordu sınıfta. Yine kulaklığımı takmıştıım. Ama sesi kısıktı. Ses sadece duyabileceğim kadar açıkken farklı farklı şarkılar dönüp duruyordu. Dersin bitmesine 10 dakika vardı. Jungkook kalkıp sınav kağıdını hocaya götürdü. Geri dönüp sırasına oturduğunda Taehyung’a dönüp bir şeyler söyledi. Konuştuğunu duysamda dediklerini şarkıdan dolayı anlamıyordum. Ve yanına Jhope geldi. Taehyung’a dönüp baktığımda o bana bakmıyordu bile. Kulaklığımı çıkarıp dudaklarımı araladım. “Yerine geçecek misin?” Tae:“Jhope var.” “Kaldır.” Tae:”Jungkook onla oturmak istiyormuş.” “Satıldın yani.” Yan gözle bana bakıp sırıttı? Ne ima ettiğini veya neye sırıttığını anlayamadan sorgularcasına ona bakıp tekrar lafa girdim. “J-hope’un yerine geç o zaman” Tae: “Yanındaki kızdan hoşlanmıyorum.” Kaşlarımı çatmıştım. Bir kaç saniye suskunca ona bakarken o sadece önüne bakıyordu. Fazla umrumda olmadığından konuşmayı bırakıp önüme döndüm. Tae:”En sevdiğin şarkı ne?” Başını bana çevirmeden önüne bakarak sormuştu. Bende aynı şekilde bir kaç saniye sessiz kalıp yanıtladım. “Paralyzed.” Hafifçe burnundan gülüp tekrar dudaklarını araladı. Tae:”En sevdiğin şarkıcı kim?” “NF” Tae:”Dinleyen kaliteli kişilerdensin yani.” “Şarkılarından daha gerçek bir şey yok hayatımda.” Dedim ona dönerek. Aynı anda o da bana dönmüştü. Tae: “En sevdiğim şarkıcılardandır.” (Paralyzed şarkısının çevirisini videodan okursanız hikaye akışında daha iyi olur. ) Başımı önüme çevirmiş boş gözlerle dalıp gitmişken şarkının sözleri, her bir cümlesi kulağıma doldu. “Sözleri… Çok gerçek.” Önüme baksam da onun gözlerini üstümde hissedebiliyordum. Başımı ona çevirdiğimde o da dudaklarını araladı. Tae: “Çıkışta bir planın var mı?” Kaşlarımı çatmıştım. “Ne yapacaksın?” Tae: Soruyorum işte. Dedi önüne bakarak. “Var.” Hafifçe başını çevirip yine yan gözle bozulmuş gibi bana baktı. “Ne?” Tae: Yok bir şey. Umursamadan önüme döndüm. Bir kaç saniye dayanmış olacak ki tekrar bana dönüp hızla lafa girdi. Tae: Ne işin var? Bıkkınca derin bir iç çekip başımı yavaşça yana çevirerek ona döndüm. “Ne yapacaksın?” Dedim gözlerimi hafifçe sorgularcasına kısıp. O da başını kaldırarak derince iç çekip bıkkınca tekrar bana döndü. Tae: Senin bu her soruyu sorgulama alışkanlığın nerden geliyor? “Senin ilgin olmayan her soruyu sorma alışkanlığın nerden geliyor?” Yine bana bakarak derin bir nefes alıp bir şey söylemek ister gibi bir edayla yüzüme bakıp tekrar vazgeçerek nefesini hızla bırakıp önüne döndü. Bozulduğunu ve biraz da öfkelendiğini hissetmiştim. Ve nedensizce içimde söyleme isteği vardı. “İş arayacağım.” Dedim önüme bakarak. Kaşlarını çatarak bana döndü. Tae:”Ne işi?” “Yarı zamanlı, herhangi bir iş.” Suskunca hâlâ bana bakıyordu. Bir kaç saniye sonra hafifçe fısıldadı. Tae:”Zor, olmayacak mı? Okul, ödev, iş…” “Olacak.” Dedim nefesimi bırakarak. Keşke tek derdim bunlar olsaydı. Suskunca bana bakarken gözlerinde hüzünlü bir ifade vardı. O yine gözlerini yüzüme dikmişken ben tekrar gözlerimi kaçırarak önüme dönmüştüm. Tae:” Tamam, ben de geliyorum seninle.” Kaşlarım anice çatılırken birden ona dönmüştüm. “Ne?” Tamam, Taehyung onu tanıdığım zamanlardan beri bana karışırdı. Sürekli kısa da olsa bir diyalog içerisine girerdim onla istemsizce de olsa. Ama yine de bir samimiyetimiz yoktu. Tae: “Yarı zamanlı işini aramaya, seninle geleceğim.” Dedi dalga geçercesine tane tane ve sakince. “Niye?!” Şaşkınca sormamla o da bıkkınca nefes vermişti. Tae: “Tanrı aşkına, niye her şeyi sorguluyorsun?!” Sorar gözlerle ona bakıyordum. “İşin gücün yok mu senin?” Tae: “Olmadığı için seninle geliyorum.” Daha da şaşırmıştım. “İş aramaya mı geliyorsun bir de?” Bıkkınca gözlerini kapatıp yavaşça derin bir nefes aldı. Tae”Az önce, ne dedim ben Sara?” Yine, yavaşca ve tane tane konuşmuştu. Bıkkınca kapattığı gözlerini de yavaşça açtı. “Niye iş arıyorsun ki sen?” Tam önüne bakarak dudaklarını aralamışken bir kaç saniye duraksayıp nefesini bıraktı. Ve tekrar bana dönüp dudaklarını araladı. Tae:”Sana ne? Keyif kâhya.” Umursamazca söyleyip bana boş boş bakmasıyla ben de sorgulayarak boş boş ona bakıyordum. İç dünyasında ne yaşıyor bu? Garipçe ona bakan gözlerle aklıma bir şeyin gelmesiyle duraksayıp sakince konuşmaya devam etmiştim. “Benim… Çıkışta eve uğramam gerekiyor ama. Yani-“ Tae:”Birlikte gideriz, beklerim ben.” Kaşlarım her seferinde çatılıyor her hareketine şaşırıyordum. Derdi ne bunun bugün? Ben yine çatık kaşlarla ona bakarken o kendi kendine boş boş önüne bakıyordu.

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    ~~~ Son zilin de çalmasıyla herkes toparlanmaya başlamıştı. Taehyung arkadaşlarıyla konuşmaya dalmıştı. Bilerek onu beklemek de amacıyla biraz yavaş hareket ederek toparlanmıştım. Ama o gayet koyuca gülüşerek sohbete dalmıştı. Bende çantamı sırtıma atıp sınıfın dışına doğru yürümeye başladım. Tam sınıftan çıkarken birden omzumda bir kol hissetmemle anice yana çekilmiştim. Tae:”O kadar anlaştık yani, beklemeden çıkıp gidiyorsun.” Onu duymazdan gelerek omuz silkip önden yürümeye devam etmiştim. Okuldan çıktığımızda bahçe de ben kapıya doğru yürürken o birden kolumdan tutup yönümü değiştirdi. “Nereye?” Tae:“Motordan korkmazın umarım.” “Ne?” Tae:“Ney ne?” “Araban yok muydu senin?” Tae: “Vardı, artık motorum da var.” Garipçe onun yüzüne bakarken o bileğimi tutarak benden bir kaç adım önden yürüyerek park ettiği motora doğru yürümeye başladı. Motora iyice yaklaştığımda incelemeye başlamıştım. Fazlasıyla şık ve güzel bir motordu. Kafasına mat siyah bir kask geçirdikten sonra koltuğu kaldırıp altından bir tane daha siyah kask alıp bana uzattı. “Yeni gibi duruyor, kullanmayı iyi biliyor musun? İki kişi şimdi-“ Tae: Amma korkak çıktın ama Diyerek elimdeki kaskı alıp dikkatlice kafama taktı. Konuşmayı bırakıp öylece duraksamışken kaskımdaki camı da aşağı indirip bana baktı. Bir kaç saniye yüzüme bakıp tekrardan motora ilerleyip bindi. Sürekli yüzüme dalıyordu. Bir kaç saniye garipçe gözlerime bakıp tekrar bakışlarını kaçırıyordu. Bugün, bunu sürekli yapıyordu. Ben hareket etmeden aynı yerde durarak ona bakarken o da ellerini motorun kollarına koyup, bana döndü. Tae: “Öldürmeyeceğim seni, söz. Tamam mı?” Gözlerimi devirerek başımı yana savurmuştum. Aslında öylece dikilirken bunu düşünmüyordum. Bugün bir farklı davranıyordu. Samimiyetimizin olmasını istemiyordum ama garip bir şekilde de diğerlerine gösterdiğim tavrı şuan onda istediğim şekilde gösteremiyordum. Tae:”Taksiye bineceğiz herhalde…” Diyerek kıpırdaşırken tam motordan kalkacakken hızlı adımlarla motora doğru ilerleyip arkasına oturdum. “Hadi.” Başını arkaya doğru çevirip, tekrar önüne döndü. Motorun gaz kolunu çevirmesiyle motor anice hareketlenirken kollarımı beline sarmıştım. Üç saniyeliğine duraksayıp tekrar gaza basmıştı. Geçen her dakikada hızını biraz daha arttırıyordu. Ve hızı arttırdıkça ben onu daha da sıkı tutuyordum. Temas sevmediğimi söyledim değil mi? Beş dakikanın sonunda hızını iyice arttırmıştı. “Yavaşlayacak mısın?!” Tae: “Gayet memnunum halimden şuan!” Rüzgardan dolayı sesimizin bastırılmaması için sesimizi yükselterek konuşuyorduk. -Diyerek gaza biraz daha basmasıyla başımı hafifçe sırtına koydum. Belini daha sıkı tutamazdım zaten… Direkt evimi değil de evimin çok yakın olduğu durağı tarif etmiştim ona. En sonunda durağa varınca durmuştu. Bu hıza alışık olmadığımdan bir kaç saniye başımı bile kaldıramadım. Başım sırtına dayalıyken gözlerimi kapatıp öylece durdum. Kaskını çıkarıp kafasını hafifçe çevirdi. Tae”Ne oldu hız mı çarptı?” Gülerek bunu söylemesiyle birden sinirle arkadan kafasına bir tane patlatmıştım. Tae: Ah! Ya! … O kendi kendine söylenirken bende telefonu sessizden çıkarmak için elime almışken ekranda yine annemin mesajları vardı. Mesaja tıklamıştım. -Çıkıyorum ben evden -Yine dağınık ev, sen gelince toplarsın salondaki şişeleri falan -Geldiğimde dağınık olmasın. Ekrana suskunca bakarken kaşlarım sinirle çatılmaya başlıyordu tekrar. Yine içmişti. Ona yiyecek bir şeyler getirmek için gelmişim eve. Ve dün akşam görmüştüm. Bir şişe kalmıştı. “Şişeleri” dediğine göre gidip tekrar almış… Bana param yok diyerek acıtasyon yapmasına rağmen. Sinirle elimdeki telefonu sıkmaya başlamıştım. Tae: “İnecek misin?” Yine sinir vuruyordu. Bu hep olurdu. Elimde bile olmadan. Annem her içtiğinde, veya onu öyle gördüğümde.. Ya da direk alkol kelimesini duyduğumda… Garip bir his, farklı bir yük otururdu üstüme. Yine anneme karşı bir sinir, nefret ya da kin… Çıkaramadığım bir duygu yerleşmişti içime. Tae: “Sara? Gitmeyecek misin evine?” Elimdeki telefonu sinirle arka cebime atarken tamamen donuk, sert, ve düz bir sesle cevap vermiştim. “Hayır.” Taehyung da sessizleşerek arkaya doğru kıpırdanmaya başlamıştı. Tae:”Bir şey mi oldu?” Düz bir şekilde sormasıyla tonumu değiştirmeden devam ettim. “Bir şey olmadı. Vazgeçtim eve uğramaktan. Kusura bakma geldik buraya kadar da.” Tae:”Önemli değil de, sen.. emin misin bir şey olmadığına?” ”Evet, yok bir şey. Gidelim hadi.” Tae’nin motorun kolunu çevirmesiyle derin bir nefes alıp tekrar kollarımı beline sarmıştım. ….. Saatler geçmişti. Ama en sonunda bizim saatlerimizle uyan uygun bir yer bulabilmiştik. Bir cafede siparişleri alıyorduk. Taehyung’da çalışacaktı. Şaka gibi ama ciddi. Ailesi para döken ve tanınan Kim Taehyung kasada siparişleri alıp garsonluk yapacaktı. Ne yapmaya çalışıyor hiç bilmiyorum ama açıkçası şuan bu hiç umrumda değil. Pazartesi işe başlayabileceğimizi söylediler. Bugün Cuma günüydü. Taehyung’la birlikte çıkmıştık. Burası arada uzaklaşıp kafamı dinlediğim yere çok yakındı. Şuan oraya gidip müzik dinleyerek saatlerimi geçirmeyi çok istiyordum. Ama yanımda Taehyung varken oraya gitmeyi düşünmüyordum. Tae”Ee nereye şimdi?” Sara”Dağılabiliriz artık.” Tae”Şimdiden mi?” Bıkkınca ona döndüm. Sara”Saatlerdir dışarıdayız zaten. Hâlâ ne yapmayı planlıyorsun?” Taehyung bir süre düşünür gibi bana baktıktan sonra motoruna yönelip kaskı aldı ve tekrar bana dönüp kaskı uzattı. Tae:”Tak hadi. Bir yer geldi aklıma. Oraya gidelim.” Sara”Neresi?” Tae”Tak sen. Görürsün gidince.” Kaşlarım çatıkça ona bakarken duraksayıp kaskı elinden aldım. Onunla bir yere gidesim yoktu ama şu anda eve gidesim hiç yoktu. Tekrar motora binip kollarımı beline sardım. Bunu her yaptığımda ikimizde de hissedilecek türden garip bir duraksama oluyordu. 3-4 dakika içinde motoru durdurduğunda geldiğimiz yerle kaşlarım havalanmıştı. Sara: Burası… Tae: Sakin… Güzel bir kafa dinleme yeri. Her kafam dolu olduğunda… Veya moralim bozuk olduğunda buraya gelirim. Deniz sesi insana iyi geliyor. Belki sen de seversin burayı. En az o sesini sonuna kadar açtığın müzikler kadar dinlendirir burası da. Sesi, fazla huzur verici ve sakindi. O anda.. garip bir şekilde kendimi Taehyung’a çok daha yakın hissetmiştim. Donuk bir şekilde onu dinlerken, benim bazı özelliklerimi farketmiş olması ve benim de tıpkı onun gibi moralim bozuk olduğunda gelip saatlerimi geçirdiğim yeri onun da aynı amaçla kullanıyor olması, beni buraya getirmesi… Tam da buraya gelmek isterken kendimi burada bulmuştum. Sara: Sende burayı biliyorsun demek.. Kaşları havalanarak bana baktığında ben sadece önümdeki deniz ve güneşin batımının mükemmel bir görüntü yarattığı manzaraya bakıyordum. Tae: Burayı biliyor musun? Konuşmadan ilerlemeye başlayıp genelde kimsenin olmadığı taraflardaki, her zaman oturduğum yere oturdum. Sırtımı da yerden uzanan büyük kayaya yaslayıp bacaklarımı kendime çektim. Taehyung da bir kaç saniye bekleyip yanıma oturmuştu. Bir dakika kadar suskunca gözlerini manzara da gezdirip yine bana döndü. Taehyung: Neden iş arıyordun? Anice sormasıyla çatık kaşlarla ona donmüştüm. Sara: Ne? Taehyung: Neden, İş arıyordun? Bir süre duraksayıp ne diyeceğimi düşündüm. Sara: Senin gibi keyfimden aramıyordum. Taehyung mimiklerini bozmadan bana bakmaya devam edince bende kendimi bir anlığına söylemek zorunda gibi hissederek devam ettim. Sara: Para kazanmam lazım Taehyung. Bunu tahmin etmek, sorulacak kadar zor değil. Kimse senin gibi işsiz değil maalesef. Keyif için işe girmiyorlar. Taehyung kaşlarını hafifçe çatarak tekrar kısık gözlerini bir kaç saniye yüzümde gezdirdi. Tae: Para için mi? Ailen, ne yapıyorlar ki? Bu soruyu sormasıyla boğazıma bir yumru düşmüştü sanki. Gözlerimi farkında olmadan bir kaç kez kırpıştırıp hafifçe yutkundum. Başımı tekrar önüme çevirdim.

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Onun gözlerini hâlâ üstümde hissetmemle de ne yapacağımı bilmeden sadece kafamı hafifçe kaldırıp manzaraya baktım. Tamam, bugün diğer günlere nazaran biraz daha yakınlaşmış olabilirdik ama tekrar eskisi gibi olacağımıza emindim. Bugün biraz vakit geçirdik diye gidip de hayat hikayemi ona anlatacak değildim sonuçta. Ve bu soruyu sormasıyla boğazımdaki yumru oluştururken, benim de aklıma yine düşünceler giriyordu. Babam öldü. Kanser yüzünden.. Onun elinde değildi. Onun suçu değildi. Savaştı, direndi, acı çekti, bizim için.. kendi için savaştı. Ve yenildi. O savaşarak yenildi ama annem… Neden bir aileden bahsedemiyorum ki ben? Annesi babası boşanmış olan, babasıyla bir kez bile görüşmeden, sadece annesiyle beraber yaşayan hiç mi bir kız yok bu dünyada? Annem üniversiteyi iki yıl okumuş… Hasta değil, elinde olmadan gerçekleşen bir rahatsızlığı yok. Ama o diğerleri gibi değil. Savaşmıyor, direnmiyor, umursamıyor… Beni bir gram umursamıyor. Sadece içiyor. Toparlanmak için bile uğraşmıyor. Tüm yükü, maddi ve manevi her şeyi omzuma bırakıp bana yardım etmeye bile çalışmıyor. Üstelik bu hayatı kendisi seçiyor. Bile bile bana işkence ediyor. Bazen o kadar nefret ediyorum ki ondan… Hem de korkuyorum… Çok korkuyorum.. _Beni bırakmasından, tamamen yalnız kalmaktan._ Taehyung da Sara’nın önüne dönüp hüzünlü bir şekilde denizin manzarasına bakarak dalmasıyla, bir süre anlamsız gözlerle ona bakmaya devam etmişti. Bilmek istiyordu. Nedensizce özellikle son bir aydır onu daha çok merak etmeye başlamıştı. _Ama o, bu merakın peşinden farklı amaçların altında kendi rızasıyla istediği gibi gidiyordu._ Sara’nın yüzüne öylece dalarken içinde hafif bir sızı hissetmişti. Kimsenin duygularını umursamayan, kafasına göre takılan bir tipti Taehyung. Ama şuan, içine girdiği durumdan ufak bir pişmanlık duymuştu. Fakat çok geçmeden yine atmıştı kafasındaki pişmanlığı. Sadece biteceği ve kazanacağı tarafa odaklıydı o. Sara’nın yüzünden ayrılmayan bakışlarından sonra kendine gelmesiyle o da hemen başını önüne çevirmişti. Saat 19:40 olmuştu bile. Güneş tamamen batmıştı.. Etraf kararırken sokak lambaları tamamen yakılmıştı. Rüzgar şiddetini hissettirmeye başlarken Taehyung da ayaklanmıştı. Tae: Rüzgar arttı iyice. Geç de oluyor. Gel hadi, ben bırakayım seni evine. Diyerek elini Sara’ya uzatmıştı. Sara da elini tutarak ayaklanmış ve rüzgarın sertçe esmesiyle kollarını birbirine dolayıp, elleriyle kollarını ileri geri yaparak ısıtmaya çalışırken Taehyung’un arkasından motora doğru ilerliyordu. Taehyung Sara’ya bakmadan ilerlerken motorun koltuk tarafının arkasını havaya kaldırıp deri bir ceket çıkarmıştı. Tae: Al, giy bunu. Motorda daha da soğuk olacak. Diyerek ceketi Sara’ya verip motordan kaskını almıştı. Sara ceketi giyerken o da kaskı kafasına geçirip Sara’nın kaskını da uzatıp motora yerleşmişti. Tae: Geç arkaya hadi. Emir kipiyle söylese de ses tonu hafifti. Sara da arkasına bindiğinde Taehyung’un motoru çalıştırmasıyla yine ellerini yavaşça beline yerleştirmişti. Tae’nin elleri yavaşça gaz kolunu çevirirken motor da yüksek bir sesle hareketlenmişti. Motorun hızına bedenini ayarlayabilmek için hafifçe öne doğru eğilmişti Sara. Bedeni de Taehyung’a fazlasıyla yaklaşmış.. Taehyung motoru rahat, ama fazlasıyla hızlıca sürerken Sara da arkadan sıkıca Taehyung’u tutuyordu. Sara’nın da karnının açlığı kendini belli etmeye başlıyordu. Eve gitmek istemiyordu. Her zamanki gibi. O ev o kadar kasvetli geliyordu ki ona. Babasının görüntüleri, annesinin görüntüleri… Özellikle evin salonuna, 2 aydır bir kez olsun oturmamıştı. O salonun duvarları arasında boğuluyordu sanki. Orayı uğursuz olarak görüyordu. Babasının hastalık zamanlarında yere çöküp kan kustuğu günler, fenalaşıp nefes alamamaya başlayarak yine yere çöktüğü, acıyla kıvrandığı, boğulduğu günler… Şok geçirdiği, annesinin çığlıklarla komşulara bağırdığı günler.. Ambulans gelene kadar, hatta ambulans gelip babasını aldığında annesi de ambulans ile birlikte gittiğinde bile o evde saatlerce yalnız kaldığı anlar… O salonda saatlerce titreyerek donup kaldığı zamanlar… O evde ne olursa o salonda oluyordu. Yine her akşam o eve gittiğinde annesini o salonda ya sızmış ya da kabus görüntüsünü yaratacak kadar içmiş bir şekilde buluyordu. Annesinin bazen kendini o kadar kaybettiği zamanlar oluyor ki kızını bile unutacak raddeye geliyordu. Sara sadece eski günleri istiyordu. Kıymetini hiç bilmediği, her seferinde saçma sapan şeylere söylenirken yaşadığı hayatın aslında ne kadar rahat olduğunu yeni farkediyordu. Sadece o günleri istiyordu. Eski günleri. Babasını, eski annesini, eski kendini… Yaşadığı hayatın da kıymetini bilecek şekilde kendini istiyordu. O, duygularını istiyordu. Güzel duygularını… Kaybolmuştu. Hayat denemeyecek kadar beter bir kabusun içinde kaybolmuştu. Sara: Daha ne kadar kötü olabilir acaba? Sara bu düşüncelere dalıp gitmişken farkında bile olmadan seslice mırıldandığı şeyi cümlesini bitirdiğinde farketmişti. Ama motorun hızından zaten Taehyung’da bir şey duymuşa benzemiyordu. Taehyung: Nereden? Sara: Sol. Tae: Saat geç oldu baya, senin oturduğun yerler de pek tekin değil, evinin oraları tarif et önünde bırakırım. Sara: Gerek yo- Tae: Yaymam adresini merak etme. İçim rahat etmez öbür türlü. Her gün ayrı olay çıkıyor oralarda. Şimdi biri seni tek yakalar falan. Garipseyerek kaşlarımı çattığımda bu davranışı açıkçası çok farklı gelmişti. Önemsenmek.. Sanırım… Sara: Cebimde biber gazı taşıyorum. Hallederim yani, birine ihtiyacım yok. Kaskının içinden de olsa hafif bir gülme sesi gelmişti. Taehyung yolu bilmediği için şuanda yol tarif ettiğimden motor fazlasıyla yavaş gidiyordu. Bundan dolayı birbirimizi rahatça duyabiliyorduk. Tae: Anlıyorum güçlü kız. Ama ben içimin rahat etmesi adına seni evine bırakacağım? İnsan yemiyorum. Rahat ol yani. Alaylı bir şekilde tane tane söylediği cümlelerle gözlerimi devirmiştim. Tae: Ee burdan nereye dönüyoruz? …. Sara: Dur burda. En sonunda evin önüne gelmiştik. Motoru yavaşça durdurup kaskını çıkarmış kafasını hafifçe sallayarak uzun kaküllerinin önüne düşmesini sağlayıp kafasını yavaşça kaldırarak kaldığımız apartmana bakmıştı. Ülkenin en pahalı kolejlerinin birinde burssuz bir şekilde okuyordu. Ve arkadaşlarının da ondan bir farkı yoktu. Eminim şuan, aslında dıştan gayet normal olan bu apartmanda nasıl yaşadığımızı sorguluyordu. Çünkü yine eminim, o filmlerdeki bahçeli, havuzlu, üç katlı villalar onun evinden fırlama modellerdi. Zengin doğmak da vardı da, işte… Kafamı kaldırıp önce baktığı apartmana sonra da yüzüne bakıp güldüm. Sara: Villa bekliyordun herhalde? Boğazını temizleyip bana dönmesiyle bende gülerek ona bakıyordum. Oysa göz göze geldiğimizde mimiklerini dondurup garipçe yüzüme bakmaya başlayınca bir kaç saniye boyunca gülüşümü söndürmeden yüzüne bakıp bakışlarımı kaçırdım ve yavaşça mimiklerimi düşürdüm. Kafamı kaldırıp tekrar ona bakıp göz göze gelmemizi sağladığımda onun hala mimiğini bozmadan bana baktığını farketmiştim. Eve doğru bir adım atıp, “Giriyorum ben o zaman.. Git sende hadi. Teşekkürler bıraktığın için. “ Diyerek omzumun üstünden ona son kez bakıp apartmana doğru ilerlemiştim. Anahtarımı çıkarıp apartmana girdiğim anda, içime yine o huzursuzluk çökmüştü. Bu her seferinde oluyordu. Burası bana huzursuzluğun tanımı gibi geliyordu. *_(Kurguyu bugün bitireceğim diyip sabahtan akşama kadar sadece taekook fic okuyan ben ve bir anlık Sara’yı Jungkook ile karıştıran beynim.)_*

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Yavaşça merdivenlerden çıkarken ikinci kata geldiğimde merdivenin çaprazındaki kapıya yönelip anahtarımı çıkardım. Anahtarı delikte yavaşça çevirdiğimde gözüme çarpan karanlık dikkatimi çekmişti. Televizyon dahi açık değildi. Hâlâ eve gelmemiş miydi? Kaşlarımı çatarak kapıyı kapatıp ışığı açtığımda olduğum yerden az da olsa gözüken salonu gördüm. Yerde kahve rengimsi kırık camlar vardı. Kaşlarımı çatarak yavaşça içeriye doğru bir kaç adım atmamla ve tamamen görüş açıma giren salonla bedenim kontrolden çıkmış bir şekilde ayaklarım bir anda olduğu yerde duraksamıştı. Omuzlarım kalkmış, nefesim kesilmiş, gözlerim korkuyla açılmıştı. Bedenime hafif bir titreme girmeye başlarken karnıma o anda beni orada bayıltabilecek bir sızı girmişti. Sesim soluğum kesilmiş, hiçbir yerimi hareket dahi ettirememiştim. Titreme çeneme büyük bir şiddetle vururken ilk hareket kontrolüm dışı titreyen çenemden gelmişti. Saniyelerin içinde burnuma vuran o metalik kokuyla ağzımdan korku dolu ağlamaklı bir ses çıkarıp sanki buz tumuş gibi kesik bir şekilde bir adım gerilemiştim zar zor. Tüm bendenime kramp girmiş gibiydi. Kitlenmiş gibiydim. Büyük bir çığlık atmak istiyordum ama sanki başkasının kontrolündeki biri gibiydim. Ben o an, sadece felçtim. _(I’m Paralyzed…)_ Gözlerim yerdeki kanlara giderken görüntüler kafamda karışmaya başım dönmeye başlamıştı. Karnım nedenini anlayamadığım bir şekilde kasılırken nefes almam her geçen saniye daha da zorlaşıyordu. Her şeyin çok geç olduğunun… Ve beterin dahi beterinin olduğu o an kanıtlanmıştı. Battığım bataklığın içinde çırpınmayı bıraktığım gündü bugün. Aklıma bir yandan hiçbir şey gelmezken bir yandan da her bir görüntü tekrarlanıyordu. Kafayı yiyor gibiydim. Aklım iki ay öncesine giderken nefes alamamam beni zorlamaya başlayınca seslice ağlamaklı bir tonda kesik kesik nefesler almaya başlamıştım. Ve bu nefeslerin hıçkırığa dönmesi sadece saniyelerimi almıştı. Babamın yere çökmüş kan kusarken ki görüntüleri kafama çarparken yerdeki bileğe ve adeta gölet olmuş kanlara baktım. Eğer bu bir kâbus değilse… O zaman en büyük korkum yaşamak haline gelecekti. Yerdeki ince halı neredeyse yarısına kadar kırmızıya bürünmüştü. Parkeler kabus gibiydi. Ayağımın dibine kadar gelen cam kırıkları etrafa saçılmıştı. Ve o… O… Hayatımda kâbus dahi diyemeyeceğim kadar korkunç görünüyordu… Kırmızıdan hiç bu kadar nefret etmemiştim. Nefesim yavaşça gelmeye başlarken daha fazla tutamadım kendimi. Ellerimi benden habersiz kulaklarıma çıkarken gücüm yettiği kadar bağırmaya başladım. Göz yaşlarım yakamı ne ara sırılsıklam yapmayı başarmıştı, hiç bilmiyorum. Gözlerimi sıkarak bağırıyordum sadece. Bedenimi sertçe geri sendeleyerek duvara vurduğumda sersemce zemine bıraktım kendimi. Bacaklarımı kendime çekip gözlerimi sıkarak ellerimi tüm gücümle kulaklarıma bastırırken yine tüm gücümle… Tüm gücümle bağırıyordum. Arada gözlerim aralandığında ve o görüntüyü tekrar gördüğümde daha fazla bağırarak gözlerimi tekrar sıkmaya başlıyordum. Apartmana sesimi duyurmak değildi amacım. Şuan hiçbir şey düşünemiyordum bile. Çok fazlaydı sadece bu kabus… *Taehyung* Gülümsemesi çok farklı gelmişti. Uzun zamandır alışık olmadığımdan sanırım. Garipseyerek öylece bakakalmışım. Aptal gibi kıza baktığımı dahi fark etmedim. Ona karşı olan bu merakımın sebebi ne bilmiyorum. Ama bu her neyse… Kurtulmak istiyorum. Tüm gün rahat bırakmadım onu. Belki onunla olup konuşursam bu aptal merakım da kaybolur diye düşündüm. Ne vardı bu kızda? Bu iş sonlanınca ona olan tüm merakımı da yitirmiş ve tamamen rahat olacağım. Bu bizimkilerle ilk defa oynadığımız bir oyun değildi. Yaptığım şey benim için yeni değildi. Ama şu an, onun için hissettiğim duygular fazla yeniydi. Ona acıyor muydum ki? Bilmesem de içimde pişmanlığa benzer bir duygu ara ara kendini gösterip tekrar gidiyordu. O apartmana gireli bir dakika kadar geçmişken, ben de motora binecektim ki aklıma gelen şeyle motorun arka bagaj kapağını kaldırdım. Tahmin ettiğim gibi telefonu oradaydı. Motora binmeden önce oraya bırakmıştı ve giderken de almamıştı. Fark eder de gelir mi diye düşünerek telefonunu elime aldım. 30 saniye kadar daha geçmişti. Ama hâlâ gelmiyordu. Ne yapacağımı düşünerek girdiği apartmanın kapısına doğru ilerledim. Kaçıncı katta oturduğunu ve ya zillerini de bilmiyordum. Asla burdan ona da seslenmezdim. Ne yapacağımı bilmeden biraz daha beklemeyi düşündüm. Hava iyice soğumuştu. Birkaç dakikanın daha sonunda vazgeçerek tam motora doğru yönelmişken apartmanın içinden çok netçe gelen çığlık sesiyle korkuyla önüme döndüm. İstemsizce bir kaç adım gerilerken kaşlarım çatılmıştı. Belki onu düşündüğümdendir, bilmiyorum ama sesler direk aklıma Sara’yı getirmişti. Çığlık kesilmeden artmaya devam ederken sesi artık sanki onun sesi gibi duymaya başlamıştım. Üst katlardan geldiği belliydi. Ve bu yüzden tam tanı koymam mümkün değilken kafamda canlanan sadece oydu. Hızla kapıya doğru ilerleyip parmaklarımı kapının demirlerine koydum. Bir kaç kez öne arkaya ittiğimde sağlamlığını far etmemle sinirle sertçe, bedenimle ses çıkarmak isteyerek kapıyı zorlamaya başladım. İçerden farklı sesler gelmeye başlamıştı. Birinin gelip kapıyı açmasıyla korkuyla ona bakıp daha da kulağıma dolan sesler ve apartmana doluşmuş insanlarla korkuyla kafamı merdivenlere çevirdim. Merdivenleri çıkmaya başladığımda artık ses çok netti. Bu ses, Sara’nın sesine çok benziyordu. İkinci kata geldiğimde karşımdaki açık kapıdan doluşan sesler ve içeriden ağzını kapatarak dehşet içinde çıkan insanlarla direkt adımlarımı korkuyla oraya yönlendirdim. İçeride birkaç kişi vardı. Komşular korku dolu sesler çıkartıyor ve sakin ol tarzı şeyler söylüyorlardı. Gözüme camların görünmesiyle korkuyla yavaşça o odaya doğru ilerledim. “Siktir!” Gördüğüm korkunç görüntüyle ağzımdan dehşetle bir küfür çıkarken sersemce geri sendeleyerek gözlerimi kapatarak kafamı yana atmıştım. Elim benden habersizce ağzıma giderken zar zor yutkunabilmiştim. Duvardan destek alarak gördüğüm görüntüyü hazmetmeye çalıştığımda kaşlarımı çatarak derin bir nefes almış, ve yumruğumu sıkmıştım. İçerideki acı sesler hâlâ kulağıma dolarken gözlerimi sıktım tekrar. “Tanrım… lütfen Sara olmasın…” Korkuyla başımı öne eğip cesede bakmadan içeri doğru bir adım attığımda öne eğik olan kafamı yavaşça kalabalığın olduğu yan tarafa çevirdim. Sara’ydı. Bölüm bayağı uzun olmuş. Bu kadar uzun beklemiyordum. Şimdilik burada kalsın o zaman. Diğer bölümler hazır şu an. Aktifliğe göre atarım. Fikirlerinizi paylaşmayı unutmayınn 6 ay kadar sonra tekrar başlamış olduk sonunda

  • @user_5820
    @user_5820 Жыл бұрын

    Baya baya iyi yazmışsın ellerine sağlık çok duygusallastim okurken dokunuyor gerçekten insana bu kadar etkilenecegimi tahmin etmezdim baya basarilisin çok güzel bir bölüm olmus

  • @gulaytamince5034
    @gulaytamince5034 Жыл бұрын

    Cok guzel olmus hos geldin

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Hos buldumm

  • @mina5751
    @mina5751 Жыл бұрын

    eline sağlık bekliyorum yeni bölümü harika olmuss

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Yarınaa

  • @TubaErr
    @TubaErr Жыл бұрын

    Hoşgeldin çok özlettin kendini artık tamamen döndün diyebiliriz dimi buarada kalemine sağlık çok güzel olmuş

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Teşekkür ederim aşk bende aşırı özledim ve şuanlık burdayım gitmeyi düşünmüyorum

  • @jeontaehyung9592
    @jeontaehyung9592 Жыл бұрын

    Kalemine sağlık mükemmel bir şey olacak gibi Yeni bölümü bekliyorum sabırsızlıkla özletme lütfen kendini

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Teşekkür ederim aşkım, geliyor yarın

  • @kavunlusoda

    @kavunlusoda

    Жыл бұрын

    @@jeonortae7 ay yasasinn daha yeni okumustumm

  • @dunyadanbiri3407
    @dunyadanbiri3407 Жыл бұрын

    İlk ama yorum yokkk

  • @gamzehelli350
    @gamzehelli350 Жыл бұрын

    Cidden kalemine sağlık nasıl bir bölümdü bu bayıldım, Tae'nin kıza yakınlaşma amacını anladım umarım akli başına gelir de bu kadar kötü şeyler yaşayan kıza bir darbe de kendisi vurmaz tek bunu diliyorum yani umarım yeni bölüm çabucak gelir ellerine sağlık 💜💜

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    teşekkür ederim askım beğenmene sevindim🤎

  • @gamzehelli350

    @gamzehelli350

    Жыл бұрын

    @@jeonortae7 rica ederim beğenmek ne kelime bayıldım cidden 💜💜🥰👍

  • @av-caylak-avc4309
    @av-caylak-avc4309 Жыл бұрын

    Şimdiden hissettim tae çok pişman olacak

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Mutsuz son yapmaya korkuyorum sonunda sizden dayak yiyeceğim diye...

  • @i4sude803

    @i4sude803

    Жыл бұрын

    @@jeonortae7 mutsuz son olmasın lütfen

  • @nisanurdik6228
    @nisanurdik6228 Жыл бұрын

    ha ri ka mukemmel lutfen devamı gelsin nolurrr

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Yeni bölüm yarın gelecek sanırım💌

  • @nisanurdik6228

    @nisanurdik6228

    Жыл бұрын

    @@jeonortae7 saol lutfen hemen gelsin sabrım kalmadı QSJQDI

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    @@nisanurdik6228 part 2 geldi de 3 sınavlardan dolayı gecikiyor biraz ama az kaldı hayatım atacağım az daha sabredin aşndjdfjls

  • @nisanurdik6228

    @nisanurdik6228

    Жыл бұрын

    @@jeonortae7 tamam askitom

  • @nergisus
    @nergisus Жыл бұрын

    Gerçekten mükemmeldi neden part 2'yi sildin okuyamadım ya

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Teşekkür ederimm attım tekrar 2'yi de

  • @isimsiz370
    @isimsiz370 Жыл бұрын

    Eline emeğine sağlık mükemmel olmus yeni bölüm ne zaman gelir?

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Yarın atarım müsait olursam

  • @isimsiz370

    @isimsiz370

    Жыл бұрын

    @@jeonortae7 teşekkürler bekliyorum

  • @jeontaehyung9592
    @jeontaehyung9592 Жыл бұрын

    Yeni bölüm ne zamannaa

  • @dunyadanbiri3407
    @dunyadanbiri3407 Жыл бұрын

    Simdi yerdeki cesed annesinemi ait?

  • @jeonortae7

    @jeonortae7

    Жыл бұрын

    Evet

  • @dunyadanbiri3407

    @dunyadanbiri3407

    Жыл бұрын

    @@jeonortae7 ha tm tsk

Келесі