Kaf Suresi Okuyan | Halid El Celil | Quran Recitation | Surah Qaf (The Criterion)

Пікірлер: 2

  • @eatlgan7098
    @eatlgan70987 ай бұрын

    #quran #recitation #heart #heartsoothing #beautiful #meal #kuran #dinle

  • @ikra_he
    @ikra_he7 ай бұрын

    16. “Andolsun ki insanı Biz yarattık; nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz; Biz ona şah damarından daha yakınız.” “Muhakkak ki insanı Biz yarattık.” Evet, yaratıcı Allah’tır. Hayat Allah’tandır. Bizi biz yaratmadık. Bizi bizim gibi insanlar da yaratmadı. Bizi babalar, analar, ağalar, beyler, paşalar, sahte tanrılar, yapay tanrılar ve tanrıçalar da yaratmadı. Bizi toplum da yaratmadı. Bizi Allah yarattı. Bu yaratma hem ilkimiz, atamız Adem’in yaratılışını, hem de şu bizim yaratılışımızı içine alır. İlkimizi de sonrakimizi de yaratan O’dur.” “İnsanı Biz yarattık ve nefsi o insana neyi fısıldar, hangi vesveseyi verir, biliriz. O insanı Biz yarattık ve hattâ yaratışın da ötesinde nefsinin o insana ne vesvese verdiğini bile biliriz. Yaratan, yarattığını bilmez mi? Yaratan, yarattığını tanımaz mı? Bizi yaratan, bizim nefsi-mizin bize karşı verdiği vesveseleri, nefsimizin bize karşı verdiği savaşta hangi desiseleri, hangi planları kurduğunu, hangi kuruntuların mahkumu olduğunu bilmez mi? Elbette onu da en iyi bilen Allah’tır. İnsanın içinden geçirdiği gizlinin gizlisi tüm sırları, kuruntuları, kararları, savunmaları bilendir Allah. Öldükten sonra diriliş vardır, yoktur derken insanın kendi içinde yaşadığı çelişkilerini bilendir Allah. “Biz ona, insana habl-i verîd’den, şah damarından, can damarından daha yakınız.” Rabbimiz Biz ona şah damarından daha yakınız buyururken, insana yakınlığını, insana egemenliğini, insan üzerindeki hakîmiyet ve sultasını, gözetme ve kontrolünü gündeme getiriyor. Rabb ile kul arasındaki ilişki, kul ile nefis, kul ile kalp ve âzâlar arasın-daki ilişkiden önceliklidir. Allah kula kendisinden daha yakındır. Çünkü bizi yaratan, bizi yaşatan, bizi ayakta tutan O’dur. İçimizden geçenleri, kalbimizde olanları bizden önce bilen O’dur. Nefsimizin, düşüncemizin bizi hangi vesveselere kaydırdığını, bizim için nasıl bir dünya düşleyip kurduğunu bilen O’dur. Bize bizden daha yakın olan, bizi kontrol altında tutan O’dur. Bizim kendi dünyamızda bilmediklerimizi, bilemediklerimizi, beynimizi, kalbimizi, düşüncemizi, niyetimizi, duyularımızı, duygularımızı, hedeflerimizi her şeyimizi O biliyor. İşte bakın bizde olduğu halde bizim bilmediklerimizi bize hatırlatıyor, bize bildiriyor, bizi bize tanıtıyor Rabbimiz. Şu anda biz O’nun huzurundayız ve O’nun bilgisiyle kendimizi, kendi dünyamızı tanıyacağız. Ama elbette Rabb bilgisiyle gerçekleştireceğimiz bu kendimizi tanımamızı ölüm öncesi bir tanıma olarak gerçekleştirebilirsek, bir de bu tanımayı iman ve teslimiyete dönüştürebilirsek işte o zaman bu tanıma bizi cennete götürecektir. Allah bilgisi mihmandarlığında bu tanımamız ölüm sonrası, zorunlu olarak bir tanıma ortamında olursa, bu dünyada bizi teslimiyete götürmezse kesinlikle bilelim ki bize hiçbir faydası olmayacaktır. İşte şu anda diriyiz, canlıyız, hayattayız ve Rabbimizin karşısında O’nun bilgilendirmesiyle karşı karşıyayız. Rabbimizin vahyiyle kendi kendimizi tanıyoruz. Allah’ın bizi tanıtan âyetleriyle yüz yüzeyiz. Dilerseniz Allah bilgisini reddeden, Allah bilgisiyle bilgilenmek istemeyen, vahyi bilgilenmede temel kabul etmeyen materyalist dünyaya gidin. İsterseniz Allah’ı hesaba katmadan, Allah’ın kitabını, Allah’ın peygamberini devre dışı bırakarak kendisini ve varlıklar dünyasını tanımaya çalışan bilim dünyasına müracaat edin. Sizin hakkınızda ne anlatabilecekler onlar? Size kendiniz hakkında ne öğretebilecekler? Size, sizi tanıtabilecekler mi? Sizin vesveselerinizin, sizin nefsinizin, nefsaniyetinizin size nasıl vesveseler verdiğini, sizi hangi noktalara götürmeye çalıştığını, size nasıl bir dünya kurmaya çalıştığını bilebilecekler mi onlar? Onlar mı haber verdiler bunu size? Kimden öğrendiniz bunu? Şu ana kadar bu konuda size tek kelime böyle bir bilgi veren oldu mu? Sizi Allah’ın yarattığını, Allah’ın öldürdüğünü, yerin altında toprağın sizden neleri eksilttiğini, gökyüzünün Allah tarafından yaratılıp ziynetlendirildiğini, arzın sizin için yayılıp döşendiğini, gökten su indirilip sizin için yerde bitkiler bitirildiğini, Rabbinizin size can damarınızdan daha yakın olduğunu, sürekli Allah kontrolünde bir hayat yaşadığınızı, Rabbinizin sizi sizden daha iyi bildiğini tüm bu bilgileri şu ana kadar size ulaştıran birileri oldu mu? Tüm bu bilgilere ulaşacak bir kaynak bulabildiniz mi? Halbuki bu dünyada sizlerin en temel ve en büyük derdiniz buydu değil mi? En büyük derdiniz bilgilenmek, bilgiye ulaşmaktı değil mi? Halbuki sizler bu dünyada bilgilenmek adına, bilgiye ulaşmak hesabına tüm dünya varlığınızı heba ediyorsunuz. Öyle değil mi? Bilgiye ulaşmak için insanlar nelerini feda etmiyorlar? Tarihin derinliklerinden bu yana tüm toplumlar, tüm devletler bütçelerinin hemen hemen yarısını eğitim sektörüne yatırmaktadırlar. İnsanlar kazançlarının en fazlasını bilgilenme adına harcamaktadırlar. Özel okullar açıyorlar, eğitim müesseseleri kuruyorlar, bilgilenme yöntemleri geliştiriyorlar, bilgisayar ağları, internet bağlantıları, televizyon ağları kuruyor, bilimsel çalışmalar yapıyor, paralar döküyor, zaman harcıyorlar. Ne yapıp edelim de kendimizi ve çocuklarımızı bilgilendirelim, bilgiye ulaşalım diye her şeylerini feda ediyorlar. Ama kesinlikle bilelim ki vahyin dışında, Allah bilgisinin dışında, şu kitabın ve onun pratiği olan peygamber bilgisinin dışında bilgi arayanlar başka değil kendi kendilerini aldatmaktadırlar. Çünkü insanların kendileriyle alakalı bu bilgileri, bu gerçekleri Allah’tan başka hiç bir kaynaktan öğrenmeleri mümkün değildir. İşte ey insan! Sen bu bilgiye sahip çıkarsan, bu bilgiyle bilgilenirsen yeryüzünün en alîmi olursun. Evet, Allah insanın içinden geçirdiği gizli duyguları, hayalleri, vesveseleri, hatıraları, kuruntuları tamamıyla bilmektedir. Hafaza meleklerinin, Kiramen kâtibîn meleklerinin bile henüz muttali olmadıkları derecede gizli olarak insanın içinden geçirdiklerini bilmektedir. Çünkü Allah kula kuldan daha yakındır. Allah kuluna, kalbine kan akıtan kan damarından daha yakındır. Allah o kadar yakın ki kulun her şeyi yazılır. Hattâ hastalıkta gerçekleştirilen âhu enîn, inleyip sızlama bile. Şimdi bunu anlayan, bunu bilen, Allah’ın kendisine kendisinden daha yakın olduğunu anlayan, her anının Allah tarafından kontrol edildiğinin bilincinde olan bir kul kendini kontrol etmez mi?

Келесі