Jeon Jungkook - "Çıkmaz Sokak" [2/2]

sabitli yoruma :)
#youtube #jungkook #hayalet #keşfet

Пікірлер: 10

  • @rainnls
    @rainnlsАй бұрын

    [4 Gün Sonra] "Bayan Lily, yeni gelen kitapları sisteme ekledim. Yerlerine de dizdim, başka bir şey var mı?" "Yapılacakları yaptık, gerek yok Rowan. Hem mola saatin gelmek üzere erkenden çıkabilirsin." Rowan gülerek onaylamıştı. Geçen günlere kıyasla iyi hissediyordu. Dört gündür Jeon ya da Soon ile görüşmüyordu. Jeon arada bir geliyor, geri gidiyordu. Rowan akşam molasını odasında geçirmek istemiyordu. Lily 'den gezmesi için iyi yerleri öğrenmişti. Midi yaka beyaz elbisesini giymiş ve kumral saçlarını güzelce toplamıştı. İlk zamanlar iyi olmasa da birkaç güne gidecekti, iyi anılar toplamak istiyordu. Öncelikle sahile inmişti. Gün batımı, ılık esen rüzgar, temiz hava kokusu ve sokakta çalan sakin tondaki parçalar genç kadına iyi gelmişti. Sahilin kenarındaki ahşap merdivenden inip, denize yaklaşmıştı. Sandaletlerini elinde tutup başta soğuk vuran deniz dalgalarının zamanla ılık vurmasıyla birkaç adım daha öne gitmişti. Ayağına değen minik deniz kabuklarını fark edince toplamaya başlamıştı. Çok güzellerdi. Denizin biraz daha ilerisinde fark ettiği deniz kabuğunu almaya gideceği sırada gözünü kamaştıran ışıkla yanına dönmüştü. "Çok güzel duruyordun," Jeon yarım gülüşüyle kadına yaklaştığı sırada Rowan da hızla kameraya koşmuştu. "Bakayım!" "Kızmadın mı?" Adamın sorusuyla Rowan 'ın durması bir olmuştu. Neden böyle demişti ki? Tamam, başta kaba davranmış olabilirdi ama o günden sonra geriye bakmanın bir anlamı yoktu. Soon onu bırakmış, geri dönmeyi bile düşünmemişti. Üstelik Jeon onunla hesaplaştıktan sonra bırakırken... "Neden kızayım Jeon?" Genç adam Rowan 'ın almak istediği deniz kabuğuna doğru eğilirken konuşmuştu. "Benden pek haz etmiyorsun ya hani ondan demiştim." Siyah beyaz gömleği ve siyah pantolonu denizin sularıyla ıslanmaya başlamıştı. Deniz kabuğunu eline aldığında bir süre bakmış ve Rowan 'a uzatmıştı. "Evet. Hâlâ sinir olduğum yanların var ama ben nefret tutan biri değilim. İlk karşılaşmamızdan sonra benim istemim dışında fazla bir şey yapmadın, yaptıklarında benim sağlığım içindi. Şimdiyse sana karşı bir haz etmemezliğim yok Jeon." Rowan deniz kabuklarını ondan almış ve hepsini çantasına koymuştu. Ardından Jeon 'un yanına yaklaşmış, gözleriyle ima ederek konuşmuştu. "Fotoğraflar?" Jeon, Rowan 'a gülümseyerek daha da yaklaşmıştı. Gerçekten gün batımına bir lütuf gibi çıkmıştı. "Hayatımdaki bütün şansımı bir fotoğrafta iyi çıkarak vermişim sanırım!" İkisi de gülmüştü. "Öyle deme, o gece bile iyi görünüyordun Rowan." Rowan bir an için öylece bakmıştı. Ellerini koyacak bir yer arıyordu ama fazla belli etmemeye dikkat etmişti. "Teşekkür ederim. Bu fotoğrafı gittiğim zaman senden alabilir miyim?" Jeon 'un gülümseyen yüzü yavaşça durgunlaşmıştı. Anlamıyordu, karşısındaki kadın ona ne zaman gideceğinden söz etse ruh hali değişiyordu. Gerçekliğe düşüyor gibi hissediyordu. Rowan gibi Jeon da belli etmemeye çalışmıştı. "Atarım tabii. Ne zaman pansiyona dönüyorsun?" Rowan etrafa bir göz atıp saatine bakmıştı. "Birazdan geçerim, bir şey mi oldu?" Jeon az ilerideki çiçek dükkanını göstermişti. "Dövmenden tahmin ettiğim kadarıyla çiçekleri seviyorsun. O gün sırtındaki dövmede bir çiçek vardı, hikayesini anlatmadın daha. Diyorum ki oraya gidene kadar sen de anlatmak istersen anlat?" Rowan nasıl aralarının bir an da bu kadar ılımlı olduğunu düşündü. Soon için mi ona yakın davranıyordu? Bir plan için miydi bunlar? Jeon 'un sorusunu göz ardı etmiş ve aklındaki soruyu sormuştu. "Jeon?" "Rowan?" Rowan 'ın duruşuyla Jeon da durmuş ve gövdesini ona çevirmişti. "Soon buradan gerçekten gitti mi?" "Neden bunu şimdi soruyorsun ki? Ama cevabını duymak istiyorsan söyleyim, onunla hesabımızı gördükten sonra gerçekten bıraktım. Benim için hâlâ iyi biri değil, sen bilmiyorsun. Ama yine de açıklayacağım. Çünkü ben demedikçe sen daha da düşüncelerin içinde kalıyorsun! Soon yasaklı madde satışı yapıyordu. Bir zamanlar benden yüklü miktarda parayı borç olarak almıştı. Ben de geri istediğimde bana o sattığı şeyleri verip hesabı kapatmamızı söyledi," Rowan şaşkına dönerken Jeon 'a bir soru daha sormak için dudaklarını araladığında genç adam izin vermemişti. "Bitirmedim. Ben ne kadar dışarıya kötü biriymiş gibi görünsem de hiçbir zaman o işler içinde olmadım. Soon 'dan gelen teklifi reddettiğimde beni ablamla sınamaya çalıştı. Evet, Lily 'den! Sen sanıyorsun ki ben seni o gün keyfimden tutmaya çalıştım. Hayır, Soon 'un peşinden gidecektin. Ben bulmasaydım çalıştığı adamlar onu zaten vuracaktı. Bir de sen tehlikenin içinde ol istemedim. Yeterli mi? Ayrıca o gün ikinizle akşam konuşacağım, dedim ama seni o adamla bir kez daha yan yana getirmekte istemedim. Ha, ne yaptın diye sorarsan ülkeye varana kadar bir adamımla onu Kore 'ye gönderdim. Kendini özgür sandığı ana yenik düşüp yeniden o işlere buluşacaktı. Ben de en azından cezaevinde çeker cezasını diye dellileriyle birlikte teslim ettirdim." Rowan diyecek bir şey bulamıyordu. Tanıdığı adam neler içinde kalmış, onu da peşinde sürüklemişti. Jeon 'dan özür dilemeli miydi yoksa teşekkür mü etmeliydi bilmiyordu. Ona karşı aldığı tavırlar aklına gelince yanında dahi durmak istemiyordu. "Jeon ben gitsem iyi olacak. Teşekkür ederim ve özür dilerim." Genç kadın gideceği sırada Jeon önüne geçmişti. Kendini suçlu hissettiğini anlıyordu. Bu sebepten ötürü Rowanla aralarına soğukluk girmesini hiç istemiyordu. "Ben bunları seni üzmek için demedim. Ortada bir suçlu varsa bu sen değilsin. Sen de bilmiyordun, ben de senin Soon ile görünce daha önceden de o işlerin içinde olanlardansın sandım. Araştırıp, Soon denenden de öğrenince öyle olmadığını anladım." Jeon elini Rowan 'a uzatmıştı. Rowan ise ona uzanan ele bakmış ardından o elin sahibine gözleri kenetlenmişti. "İyi miyiz?" diye sordu Jeon. Rowan da buruk bir gülümsemeyle elini tutup cevap vermişti. "İyiyiz." Jeon birden parmaklarını Rowan 'ın parmaklarına geçirmişti. Rowan birden Jeon 'a bakınca ikisinde de bir telaşlanma belirmişti. "Ah, kusuruma bakma. Birden oldu umarım rahatsız olmadın." Rowan kafasını iki yana sallamıştı. "Olur öyle şeyler, yani, olabilir ya." Rowan 'ın hızlıca söylediği şeylerden ötürü Jeon gülmüştü. Eliyle çiçekçiyi işaret etmişti.

  • @rainnls

    @rainnls

    Ай бұрын

    "Anlaştığımıza sevindim. Şimdi çiçekçiye gidelim mi?" Elindeki saatine bakmış, daha bir saati olduğunu fark edince derin bir nefes vermişti. "Tam bir saatim var. Eğer seninde işin yoksa neden olmasın." "Gidelim o zaman." Sokakta yükselen müzik sesleriyle herkes dans ediyordu. Jeon ve Rowan 'ın gözüne dans eden çiftlerden biri takılmıştı. Oldukça müziğin ahengine uygun, asil ve uyumlulardı. Jeon, Rowan 'ın da onları izlediğini fark edince başka bir yöne bakmıştı. Dükkana geldiklerinde içerideki alımlı bir kadın vardı. "Hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim?" Jeon kadının sorusuyla konuşmaya başlamıştı. Fakat Rowan çiçeklerin olduğu tarafa doğru gitmiş, hepsine dikkatli ve hayran olmuş şekilde bakıyordu. Kadın ise ona doğru yaklaşmıştı. "Tüm çiçeklerin içinde çok güzel duruyorsunuz. Ama beyaz zambaklar tam size göre!" Rowan kadına tebessüm ederken Jeon araya girmişti. "Bence şuradaki mavi orkide güzel. Hem elbisene çok uyuyor." Dükkan sahibi kadın Rowan 'a gülerek bakmıştı. "Erkek arkadaşınız sanırım gönlünüzü almak istiyor." Rowan birden şaşırmış ve kadına dönmüştü. Jeon ise kadına bakakalmıştı. "Ne?" İkisi de bu tepkiyi verirken dükkan sahibi kadın vitrinin köşesindeki mavi orkideleri alıp Rowan 'a vermişti. "Mavi orkideler barışı ve asilliği temsil eder. Genç çiftleri böyle görmek beni mutlu ediyor. Ah şu gençlik zamanları..." diye söylenirken Rowan, Jeon 'a bakmıştı. "Doğru söyledi, ateşkes sağladığımız için bunu bir çiçekle kutlamak istedim." Jeon son sözlerinde göz kırpmıştı. Kadına verdiği parayla dükkandan çıkarken Rowan durmuştu. "Jeon sadece bakacaktık. Hem çiçek almana ne gerek vardı? Ben gittiğimde..." Jeon, Rowan 'ı sokağın köşesine doğru nazikçe geçirmişti. Yüzleri bir an için yakın dursa da Rowan 'ın rahatsız olmaması için kendini hafifçe geri çekmişti Jeon. "Sürekli gideceğini hatırlatma, biliyorum Rowan, bilerek mi yapıyorsun?" Rowan bu bakışlardan endişe etmeye başlamıştı. Ona umut vermek istemiyordu. Kendisi bile emin olmadığı hisleri yüzünden yalnış yapmak istemiyordu. Bir şey dememişti. Jeon ise kadının kollarından tutarak bir şeyler söylemesini istedi. Aralarında kalan orkideyi ise fark ettiklerinde, Jeon kaldırım taşına koymuştu. "Neden birden böyle davranmaya başladın? Aramızda bir sorun da kalmadı ama sen böyle yaptıkça ben farklı hissediyorum Jeon." Bunun cevabını Jeon da bilmiyordu ki. O da ne zamandır kendinde değil gibi hissediyordu. Rowan 'a sorsa anlar mıydı? Ya da ondan tamamen mi uzaklaşırdı? "Nasıl farklı şeyler? Rowan ben de bilmiyorum. İnan bana ben de neden böyle yaptığımı bilmiyorum ama kendimi alıkoyamıyorum." Rowan Jeon 'un gözlerine bakarken her şey için geç olduğunu anlamıştı. Jeon, Rowan 'a âşık olmuştu. "Böyle olmamalıydı," Rowan titreyen sesiyle konuşurken Jeon sadece ona bakıyordu. "Jeon çok yalnış hissediyoruz, olmaz." Jeon bir elini Rowan 'ın kumral saçlarına atmış ve fısıltıyla konuşmuştu. "Suçlu olan hissetmemiz mi yoksa senin gitmen mi?" Rowan bir adım öne atılmıştı. "Emin olamadığım şeyler var Jeon. Bunun suçlusu mekanlar değil. Şimdi gitmeliyim." Jeon geri çekilip, kafasıyla onayladı. "Anlıyorum. O zaman seni bırakayım." "Tamamdır." [3 Gün Sonra] O gün tam vaktinde yetişmiştik. Bayan Lily, Jeon ve beni görünce başta şaşırmıştı. Elimdeki orkideleri gördüğündeyse gülmüştü. Bayan Lily ile birlikte kütüphanenin son yapılacak işlemlerini neredeyse bitirmiştik. "Rowan, bakar mısın?" Lily 'nin sesiyle elimdeki iki kitabı yerine koyarak yanına gitmiştim. "Bayan Lily geldim," diyerek ona bakmıştı. "Kütüphane terası için birkaç çiçek tohumu sipariş etmiştim. Fakat adres karışıklığı olmuş sanırım hemen iki yanımızdaki dükkana götürmüşler. Getirebilir misin?" "Ah tabii ki, getiririm." "Teşekkür ederim." diyerek gülümsemiş ve önüne dönmüştü. Rowan dışarıya çıkmıştı. Etrafta kimseler yoktu ve bugün hava gerçekten güzelliğini koruyordu. Hızlı adımlarla ilerlemiş, sonunda dükkana girmişti. İçeride yaşlı bir adam vardı. Elindeki biberleri doğruyor, ocak başında pişmeye başlayan yemeğin içine o biberleri de atıyordu. "Merhaba. Bayan Lily 'nin tohumları için gelmiştim." Yaşlı adam yorgun gözleriyle gülüp hemen yanındaki raftan tohumları almıştı. Rowan 'a verdiğinde genç kadın teşekkür edeceği sırada biraz daha beklemesini söylemişti. Geldiğindeyse elinde domates poşetlerini Rowan 'ın eline tutuşturmuştu. "Bahçeden taze geldiler. Bayan Lily 'e verirsin olur mu?" "Pekâla, iyi akşamlar." Rowan dükkandan çıktığında elindeki tohum paketini domateslerin içine koymuştu. Ardından ılıkça esen rüzgar tenini süzüp geçerken gözlerini kapatıp bir an için derin nefes almıştı. Sokakta melankoli müzikler kulaklarını doldururken ayaklarıyla ritim tutturmuştu. Bir an için duraksamasına sebep olan bedenle gözlerini açmış ve karşısındaki adama bakmıştı. "Çok güzel dans ediyorsun. Eşlik etmek isterdim doğrusu." Rowan geri çekilip karşısındaki adama bakmıştı. "Şunları bırakmam gerekiyor," demişti ki Jeon saatine bakıp konuşmuştu. "Birazdan kapanacak. Ver gel bakalım, bekliyorum." Rowan kapıya doğru yürürken arkasını dönmüştü. "Neden bekliyorsun ki?" Jeon gülümsemiş ve saatini göstermişti. "Bekliyorum." 🪷

  • @rainnls

    @rainnls

    Ай бұрын

    Lily ve Rowan kütüphaneyi kapatmıştı. Rowan biraz hava alacağını söyleyip, arka kapının anahtarını Lily 'den aldıktan sonra dışarı çıkmıştı. "Geldim." Rowan 'ın sesiyle Jeon oturduğu yerden kalkarak önüne gelmişti. Ardından uzattığı havadaki eli genç kadına uzanırken diğer eli belinden kavramıştı. "Dans edelim mi?" "Bu soru için biraz geç kaldın sanırım." diye söylemişti Rowan. Elleri Jeon 'un omzuna gitmişti. Jeon ise genç kadını kendisine çekmişti. "Ben düşündüm, endişelerimle devam edersem olmayacağını da biliyorum." Jeon daha dansın başında bunları söylerken Rowan ona bakmıştı. "Yarın olsa bile mi?" Çünkü biliyordu, yarın bu veda yaşanacaktı. "Yarın değil, her gün olsa bile." Rowan bir şey dememişti. Sadece şu anı yaşamak istiyordu. Jeon gibi o da bazı hislerini kabul etmeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra dansın son nakaratı çalarken, Jeon tuttuğu beli daha sıkı kavrayıp Rowan 'ın bedenini havaya kaldırmıştı. Genç kadın bunu beklemediği için şaşırmıştı. "Geçen gün gördüğümüz çiftte böyle dans ediyordu. Ama fark ediyorum ki, bizim kadar iyi değiller." Rowan kahkaha atmıştı. "Yeteneklerinle övünüyorsun!" "Hayır, partnerim sayesinde iyi bir dans yaptım!" diyerek ikiside gülmeye başlamıştı. Rowan sahilin önünde oturmuş, Jeon 'da hemen yanına geçmişti. Söyleyecekti, bunu yapacaktı. Belki kabul edilmeyecekti ama içinde tutmayacaktı. "Rowan." "Hm?" Genç kadın denizi izlerken gördüğü deniz kabuklarından birkaçını eline almıştı. "Bana bakar mısın?" Rowan 'ın kalbi neredeyse ağzında atıyordu. Bir yanı endişeli diğer yanı kalbinden yanaydı. "Biliyorum, pek fazla bir vaktimiz olmadı zaman geçirecek ama lütfen beni iyi dinle olur mu? Seninle zaman geçirdiğim şu haftalar benim mutlu olma sebebim oldu. Ne kadar kötü durumda hissetsem senin bir gülüşün beni sana bağlayan şey oldu. Buradan yarın gidiyorsun ama bil ki, ben her şekilde seninle olacağım. Ben seninleyken kendimi sınırlandırmıyorum Rowan. O kadar fazla ki hislerim kalbimden çok ruhuma işledin. Bunları söylemeyi kısıtlı vaktimiz olmadığı zamanlarda da dile getireceğim. Rowan ben seni seviyorum." Ve sessizlik kendini göstermişti. Rowan bir an için yaşamdan silindiğini düşünmüş, ona hislerinde yardımcı olması için tanrıya dualar ediyordu. "Jeon, iyi ki varsın. Seninde bilmeni isterim ki, daha yeni tanıştık ama ben seni nedense uzun zamandır tanıyormuşum gibi hissettim. Şu an biraz fazla heyecanlıyım, ilk kez böyle bir şey yaşıyorum. Hem sevdiğim adamdan bunları duymak..." "Sevdiğin?" Rowan gülüp devam etmişti. "Sevdiğim," diyerek elindeki deniz kabuklarını kenara koymuş ve Jeon 'un saçlarına bir elini atmıştı. "Kabul ediyorum Jeon Jungkook. Sadece her zaman uzak kalmayalım olur mu?" Jeon, Rowan 'a birden sarılmıştı. Saçlarını okşuyordu. Ona sarıldığında huzuru bulmuş gibiydi. "Her fırsatta geleceğim Rowan, her fırsatta..." "Bu arada dövmenin anlamını bildiğin halde benden duymak istemeni gözümden kaçırmadım. Neyse! Anlamı sadakat ve gittiği yeri güzelleştiren olarak geçiyor." Jeon gülümsemiş ve Rowan 'ı öpmüştü. O sırada Rowan titreyen ellerini birbirine kenetlerken Jeon bunu fark etmiş ve tutmuştu. "Tam da seninle uyumlu bir dövme. Zamanla daha da çok anılar bırakacağız bir tanem ve sen benim hayatımı güzelleştiren en güzel çiçeksin." Bir tanem... "Ben nasıl gideceğim şimdi?" diye bağırmıştı Rowan. "Sen buradan gideceksin sadece bir tanem, benden değil. Hep arayacağım seni, geleceğim yanına." Jeon, Rowan 'ın alnına bir öpücük kondurmuştu. Varlığını hep hissetsin istiyordu. "Ben de geleceğim Jeon." Ve dedikleri gibi yaşanmıştı. Ertesi gün Rowan ülkesine gitmiş, gider gitmez Jeon ile konuşmuşlardı. Lily ise onların ilişkisini öğrendiğinde çok mutlu olmuştu. Rowan ülkesindeki sağlam ve ilk sıra iyi olarak görülen ajansta çalışmaya kaldığı yerden devam ediyor, Jeon da galerisindeki işlerle ilgileniyordu. Genç adam iki ay Kore 'ye sevdiği kadını ziyaret etmek için gidip geliyordu. Aynı şekilde Rowan da öyleydi. Bu ikili ilişkilerini ilerleyen zamanlarda daha da ileriye taşıyacaklardı. 🪷

  • @hukukcubirkitapkurdu7784
    @hukukcubirkitapkurdu7784Ай бұрын

    Okuduğum ilk hikaye kadar güzeldi emeğine sağlık ❤

  • @rainnls

    @rainnls

    Ай бұрын

    Çok teşekkür ederim, iyi günler 🤍

  • @nefha1
    @nefha1Ай бұрын

    Güzel olmuş.🎀🤍

  • @rainnls

    @rainnls

    Ай бұрын

    Çok teşekkür ederimm hoş geldinn 🤍🌸

  • @nefha1

    @nefha1

    Ай бұрын

    ​@@rainnlshoş buldumm,teşekkür mü edersiniz?

  • @rainnls

    @rainnls

    Ай бұрын

    ​@@nefha1Kesinlikle :)

  • @nefha1

    @nefha1

    Ай бұрын

    ​@@rainnlsSevindim :)