BATIL MEZHEPLER - KADERİYYE - | Necati Koçkesen|

Sözlükte kaderiyye “kadere mensup olan, kader taraftarı” mânasındaki kaderîden gelmekle birlikte ilk dönemlerden itibaren bu anlamın aksine, sorumluluk doğuran fiillerle ilgili ilâhî kaderi reddedenleri ifade etmek üzere kullanılmıştır. Kelimenin bu kullanılışı hususunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bazıları, söz konusu grubun ilâhî kaderi inkâr etmekle birlikte her şeyi insanın irade ve kudretine bağlayarak bir bakıma kaderi kula nisbet ettiği için bu isimle anıldıklarını söylerken bir kısmı da dildeki kullanımlarda bazı şeylerin karşıtı ile adlandırılmasının söz konusu olabileceğini belirtmiştir. Bir diğer görüş ise bu grubun kader meselesi üzerinde yoğunlaşıp kendini nihaî doğruya ulaşmış görmesi ve diğer grupları yanlış bulmasına dayanmaktadır; bunlara kaderiyye denilmesi kader konusunu merkeze almaları sebebiyledir (M. Ebû Zehre, s. 112; Watt, s. 143, 144)

Пікірлер: 12

  • @oguzsezgin4582
    @oguzsezgin458210 ай бұрын

    Allah sizden razı olsun Birlik beraberliğimizi bozmasın Nikemdeki herkezi münafık,kafir,sındıklardan korusun.Allah size ve Ali hocaya hayırlı uzun ömür versin

  • @ramazanakyol1703
    @ramazanakyol170310 ай бұрын

    Allah c.c.sizden razı olsun

  • @tevhidsevdals338
    @tevhidsevdals33810 ай бұрын

    rabbim razı olsun sizden ebeden hocam ❤️🤲☝️

  • @byAsef
    @byAsef10 ай бұрын

    _Barakallah_

  • @mamudukmamuduk4584
    @mamudukmamuduk458410 ай бұрын

    ❤❤❤

  • @asifqeniyev8220
    @asifqeniyev822010 ай бұрын

    Allah razi olsun hocam

  • @davut.tokal12
    @davut.tokal128 ай бұрын

    Necati bey ihsan şenocak ve ebubekir sifil hakkında fikriniz nedir? Cevap verir misiniz? Lütfen

  • 8 ай бұрын

    Böyle yerlerde böyle sorulara cevap vermiyoruz.

  • @davut.tokal12

    @davut.tokal12

    8 ай бұрын

    @ hocam bu insanların akidesi itikadı söylemleri cehmiyye mürcieye murtezile şii gibi onun için söyledim sizin gibi tevhidi hocalarımın fikirleri benim önemli

  • @ozlemozturk9652

    @ozlemozturk9652

    21 күн бұрын

    Hayır asla bu iki hocada ehli sünnettir ​@@davut.tokal12

  • @davut.tokal12

    @davut.tokal12

    21 күн бұрын

    @@ozlemozturk9652 bacım sakın beni yanlış anlama KURAN'I KERİM VE SÜNNETİ DETAYLICA OKU ve imamlarımızı n fıkıhına bak(Ebu hanife,Şafi,Enes bin malik, Ahmed bin hanbel,Askalani,Nebevi,Teymiye,İbni kesir vb.)ozaman karar ver. Tağutları cibtleri red var var ama bunlar red etmiyor. Bacım ALLAH’A TEALA C.C rızası için tağut ve şirk ayetlerini ve sünnetteki hadisleri ve olayları oku. ALLAH’A TEALA C.C hepimize hidayet etsin. TEŞRİİ KOYMA HÜKMÜ ../00-Emanet-Ehliyet.html## TEŞRİİ (KANUN KOYMA) HAKKI'NIN TESBİTİ 1803 Resûl-i Ekrem (sav)'in Medine'ye hicretinden hemen sonra İslâmi devleti kurduğu bilinmektedir. Önce muhacirlerle-ensar arasında kardeşlik anlaşması yapılmış; daha sonra da Medine'de oturan Yahudi, Hıristiyan ve diğer inançlardaki insanlarla (Adli, Siyasî, Askerî ve Mâlî konuları içine alan 52 maddelik) bir "Sosyal Sözleşme" imzalanmıştır. Bazı müellifler; bu sosyal sözleşmeye "Anayasa" adını vermişlerdir. Bu tabirin yerinde olup-olmadığı tartışılabilir. İmzalanan sosyal sözleşmenin 23.ncü maddesine göre; "İhtilâf halinde çözümün Allah'a ve Resûlüne bırakılacağı" kararlaştırılmıştır.(38) Esasen mü'minlerin şahsi reyleriyle; Allahû Teâla (cc) ve Resûlü'nün hükümlerine karşı çıkmaları mümkün değildir.(39) Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de: "Allah ve Resûlü bir işe hüküm ettiği zaman; gerek mü'min olan bir erkek, gerek mü'min olan bir kadın için (o hükme aykırı olarak) işlerinde kendilerine muhayyerlik yoktur. Kim Allah'a ve Resûlüne isyan ederse, muhakkak ki o apaçık bir sapıklıkla yolunu sapıtmıştır"(40) hükmü beyan buyurulmuştur. 1804 Teşrii (Kanun koyma) hakkı; mutlak manada, sadece ve sadece Allahû Teâla (cc)'ya aittir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de; "(Ve şu emri indirdik) İnsanlar arasında Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmet!.. Sakın onların (insanların) hevâ ve heveslerine uyma. Allah'ın sana indirdiği (hükümlerin) bir kısmından seni vazgeçirmelerinden sakın. Eğer onlar (hükümleri kabulden) yüz çevirirlerse bil ki, Allah günahlarından (yalnız şu) biri (veya yüz çevirmeleri) sebebiyle bile; kendilerini mutlaka musibete uğratmak istiyordur. İnsanlardan bir çoğu muhakkak ki Allah'ın emrinden dışarı çıkanlar (fasıklar)dır. Onlar hala cahiliyet devrinin o kötü hükmünü (kanunlarını) mı arıyorlar? Şüphesiz salih bir kanaate sahip bir kavim indinde; hümü (Kanunu) Allah'tan daha güzel olan da kimdir?"(41) hükmü beyan buyurulmuştur. Dolayısıyla hiç kimsenin; Allahû Teâla (cc)'nın hükümlerine mukabil olmak ve onların yerine geçmek üzere hüküm koyması câiz değildir. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Nefsim yed-i kudretinde olan Allahû Teâla (cc)'ya yemin olsun ki, arzusunu İslâma tabi kılmayan kimse iman etmiş olmaz"(42) buyurduğu bilinmektedir. 1805 Genel olarak kanunlar; insanlar arasındaki ilişkileri düzenlemek için devlet tarafından konulan kaidelerdir. İnsanların hürriyetlerinin sınırlarını tesbit etmek ve otorite'nin hakkını tayin etmek, önemli bir hadisedir. Mü'minlerin kime itaat edecekleri ve ihtilaf halinde nasıl davranacakları kat'i nasslarla belirtilmiştir. Nitekim bir Âyet-i Kerîme'de: "Ey iman edenler!.. Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan (mü'min) emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir-şey hakkında ihtilafa düşerseniz, onu Allah'a ve peygamberine döndürün. Allah ve âhiret gününe inanıyorsanız; bu hem sizin için hayırlı, hem netice itibariyle daha güzeldir"(43) buyurulmuştur. 1806 Şimdi itaat edilmesi emredilen "Sizden olan emir sahipleri" üzerinde duralım. İslâm devletini; meşru hududlar içerisinde yöneten kimselerin "Ulû'lemr" hükmünde olduğu malumdur. Ancak İbn-i Abbas (ra)'dan gelen bir rivayete göre: Ulû'lemr'den maksad, İslâm alimleridir. Nitekim bir başka Âyet-i Kerîme'de: "Onlara eminlik veya korku haberi geldiği zaman onu yayıverirler. Halbuki bunu peygambere ve içlerinden Ulû'lemr olanlara götürseler, o (haberi) arayıp-yayanlar bunun (mahiyetini) onlardan öğrenirlerdi"(44) hükmü zikredilmiştir. Resul-i Ekrem (sav)'in İslâm Devletinin Reisi olduğundan şüphe yoktur. Dolayısıyla bu Âyet-i Kerîme'de zikredilen "Ulû'lemr"; fetva ehliyetine haiz olan alimlerdir. İbn-i Kesir'de "Ulu'lemr'den" maksadın; emir sahibi alimler olduğunu zikretmektedir.(45) Fahrüddin-i Razi'ye göre; "Ehl-i Hal ve'l Akd" durumunda olan ûlemanın çoğunluğu "Ulû'lemr" hükmündedir.(46) İbn-i Abidin de: "Bu Âyet-i Kerîme'de geçen ûlû'lemr'den murad ûlemadır"(47) hükmünü zikreder. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Âlimler, Peygamberlerin vârisleridirler"(48) Hadis-i Şerifindeki verâsetin, ümmetin velâyeti olduğu rivayet edilmiştir. Zira peygamberlerin maddi herhangi bir miras bırakmadıkları (geriye kalanların sadaka olduğu) bilinmektedir. Sonuç olarak Ulû'lemr: İslâm Milleti üzerinde; bey'at sonucu; tasarruf etmeye hak kazanmış kimsedir. Bunun "Ehl-i Hal ve'l Akd" durumunda olan; ûlema arasından seçilmesi dikkate alınarak, ûlema'nın da "Ulû'lemr" mahiyetinde olduğu zikredilmiştir. 1807 Âyet-i Kerîme'de: "Eğer birşey hakkında ihtilafa düşerseniz, onu (ihtilaf konusunu) Allah ve Resûlüne döndürün" emri verilmiştir. İmam-ı Kurtubi: "İhtilafın peygambere döndürülmesinden murad; sağlığında bizzat kendisine müracaat etmek, ölümünden sonra da sünnetine başvurmaktır"(49) hükmünü zikretmektedir. İmam-ı Şafii (rha) "Eğer birşey hakkında ihtilafa düşerseniz..." âyeti kerimesi (Allahû alem) siz ve itaat etmekle emrolunduğunuz Ulû'lemr; bir konuda anlaşamazsanız, o konuyu Allahû Teâla (cc) ve Resûlüne bırakın. Şunu biliyoruz ki bu farza riâyet edilince ihtilaf ortadan kalkar. Çünkü Allah Teala (cc) şöyle buyurmuştur: "Allah ve Resûlü birşey hakkında hüküm verdikten sonra, gerek mü'min bir erkek, gerek mü'min bir kadın için (o hükme aykırı olarak) işlerinde kendilerine muhayyerlik yoktur." Ancak ihtilaf ettikleri konuda Allahû Teâla (cc)'nın kitabında ve Resûl-i Ekrem'in (sav) sünnetinde bir hüküm yoksa o zaman ictihad gündeme girer"(50) 1808 Resûl-i Ekrem (sav)'in: Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümlerle hükmettiği malûmdur. Kur'ân-ı Kerîm'de: "Bir de peygamber size ne verdiyse (her ne emir verirse) onu tutun. Nehyettiğinden de sakının"(51) emri verilmiştir. Hükmü kat'iyyet ifade eden mütevâtir sünnetin inkârının küfür olduğu hususunda ittifak vardır.(52) İmam-ı Gazali "Küfrü" tarif ederken: "Resûl-i Ekrem (sav)'in getirdiği haberlere inanmamak onları yalanlamak"(53) hükmünü zikreder. Esasen peygambere itaatin farz olduğu hususunda icma mevcuddur. Resûl-i Ekrem (sav) ihtilâf konusunda herhangi bir nass mevcut değilse, ictihadı ile hükmetmiştir. Sonradan gelen bir vahiy; aynı konuda farklı bir hüküm getirmişse, derhal o hükme tabi olmuştur.(54) Ulemâ tarafından (Kat'i nasslar esas alınarak) yapılan ictihadlar da; "Ulû'lemr'e" itaat noktasından geçerlidir. Çünkü "Ulû'lemr'e itaat edilmesi; bizzat Allahû Teâla (cc) tarafından emredilmiştir. Resûl-i Ekrem (sav): "Müslümanlar, gerek hoşlarına giden, gerek hoşlarına gitmeyen her hususta kendilerinden olan emir sahiplerine itaat ederler. Bununla yükümlüdürler. Ancak günah işlemeleri emredilirse, itaat etmezler"(55) buyurmuştur. Dolayısıyla şer'i hududlarla sınırlı bir itaat söz konusudur. Yine bir Hadis-i Şerif'te şöyle buyurulmuştur.; Allahû Teâla (cc)'ya isyan hususunda, mahlûka itaat yoktur. İtaat ancak ma'ruftadır"(56) Teşrii hakkı; hevâ ve heveslere dayanamaz. --------------------------- (38) Prof. Salih Tuğ-İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri-İst: 1969 Sh: 31 vd. (39) İbn-i Huzeyme-Es Sahih-Beyrut: 1390 M.İslâmi Neşri-C: 1 Sh: 75. (40) El Ahzab Sûresi: 36. (41) El Maide Sûresi: 49-50. (42) İbn-i Kesir-Tefsirû'l Kur'an'il Aziym-Beyrut: 1969 C:3 Sh 490. (43) En Nisâ Sûresi:59. (44) En Nisâ Sûresi: 83. (45) İbn-i Kesir-A.g.e C:1 Sh: 518 (46) Prof. Dr. Süleyman Ateş-Kur'ân-ı Kerîm'in Meali ve Çağdaş Tefsiri-Ank:1982 C: 1 Sh: 586. (47) İbn-i Abdin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar-İst:1982 C:1 Sh:40. (48) Sünen-i Ebû Davud-İst:1401 Çağrı Yay. C:4 Sh:58. K.İlm:1. (49) İmam-ı Kurtubi-El Camii Li Ahkami'l Kur'an-Kahire: 1967 C:5 Sh:391. (50) İmam-ı Şafii-Er-Risale-Kahire: 1979 (2.Bsm) Sh:80-81 Madde: 267-266. (51) El Haşr Sûresi: 7. (52) Mola Hüsrev-Mir'at El Usûl fi Şerhi Mirkat el Vusûl-İst: 1307 C: 2 Sh: 8. (53) İmam-ı Gazali-Faysalû't Tefrika-Kahire: 1310 M. Kabbani Neş. Sh:19. (54) İmam-ı Serahsi-El Mebsut-Beyrut: ty C: 16 Sh: 85. (55) Sahih-i Buhari-İst: 1401 C: 8 Sh: 105 K. Ahkam. (56) İbn-i Kesir-A.g.e. C: 1 Sh: 518.