1-AKAİDİN TARİFİ, ÖNEMİ VE İTİKADİ MEZHEPLER | Asrı Saadet Dersleri

Kitabı RAVZA Yayınlarından temin edebilirsiniz.
Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a (cc), salat ve selâm Efendimiz Hz.Muhammed’e (sav), ehl-i beytine, ashabına ve kıyamete kadar hakka davet edip, hayırda önderlik yapacakların üzerine olsun.
Allah'ı (celle celalühü) tanımak ve gerçek anlamda kulluk görevlerini eda edebilmek ancak ilimle mümkündür. “Kulları içerisinde Allah'tan ancak alimler korkar, Allah çok bağışlayandır.” (Fatır, 28) Kuran-ı Kerim'de ilim övülmüş, bilenlerle bilmeyenlerin bir olamayacağı açıkça belirtilmiştir: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür." (Zümer, 9)
İnsanın üstlendiği görev ve sorumlulukları, yeryüzü, gökyüzü ve dağlar üstlenmekten kaçınmıştır. "Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O (insan) gerçekten çok zalim ve çok cahildir." (Ahzab, 72) Bu ağır sorumluluğu insanoğlunun yerine getirebilmesi de oldukça zor ve çetindir.
Bu çetin görevi hakkıyla kavramak ve gerekenleri yapabilmek için, insanın sürekli bir eğitime tabi tutulması gerekir. Öğrenmede süreklilik esası vardır. Bilgilerin unutulmaması ve tekâmül etmesi için sürekliliğin sağlanması lazımdır.
Yine eğitimde tedricilik büyük önem arz etmektedir. Herhangi bir alanda kendini yetiştirmek isteyenler, ilgilendikleri konuda tedricen bilgilenmeye ihtiyaç duyarlar. Tedricenden kastımız; kolaydan zora, azdan çoğa doğru ilerlemektir. Hazırlamış olduğumuz eserde bu hususlara azami ölçüde dikkat edilmiştir.
Bu eserle, bilenlerin bilgilerini tekrar etmesi, bilmeyenlerin de öğrenmesi hedeflenmiştir.
Bu kitapta alenen konularla ilgili olarak yardımcı kaynaklara başvurmanın çok yararlı olacağını da belirtmek gerekir. Ancak seçilecek kaynakların sağlam ve güvenilir olmalarına dikkat edilmesi çok önemlidir. Hurafelerle doldurulmuş, aşırılığa kaçan, orta yoldan ayrılan eserlerin vereceği tahribatı anlamak için şu hadisi şeriflere bakmamız yeterli olur: Hz. Peygamber (sav) buyurur ki; "Kim, benim söylemediğim bir sözü, bana isnad ederek söylerse, cehennemdeki yerini hazırlasın.” Ve yine buyuruyor ki; “Kim Kur’an-ı kendi (indi) görüşüne göre tefsir ederse küfretmiş olur."
Gerek ülkemizde ve gerekse dünyanın birçok yerinde farklı farklı cemaatler bulunmaktadır. Her bir cemaatin kendilerince bayraklaştırdığı usul ve metotları vardır. Bu cemaatlerin bir kısmı sufiliği, bir kısmı selefiliği, bir kısmı mezhep tanımazlığı, bir kısmı mezhebi din yerine koymayı, bir kısmı ahlak ve fazileti, bir kısmı sadece tebliği, bir kısmı sadece fiili cihadı, bir kısmı kalp temizliğini, bir kısmı iman konusunu, bir kısmı sadece siyaseti, bir kısmı siyaset dışılığı, bir kısmı hümanizmi, bir kısmı köktenciliği, bir kısmı idealizmi, bir kısmı rüyalarla ilgilenmeyi ve bir kısmı da ilimciliği kendilerine temel esas olarak kabul etmişlerdir.
Bunların tamamının temeli İslam’a dayanmasına rağmen bunlar İslam'dan birer cüzdür, İslam’ın bir kısmıdır. Yalnız başlarına İslam'ı tam olarak temsil edemezler. Bunun en önemli sebebi ise, bu akım ve hareketleri kuran ve geliştiren liderlerin arkasından onların takipçilerinin aşırıya kaçmalarıdır. Buradaki en büyük inhiraf ise, İslam'ın temel kaynaklarından beslenememekten doğmaktadır, İslâm ulemasının cumhurunun görüsüne göre Edille-i Şer’iyye dörttür. Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas'dır. Bunların eksikliği, ortaya parçacı bir İslâm anlayışı çıkarmaktadır. Bu parçacı anlayıştan kurtulabilmek için hem eğitimde hem de öğretimde edillei şefiyyedeki ölçülere uygun yöntem izlemek bu eserde esas alınmıştır.
İnsan olarak vücudumuzun belli ölçülerde gıda ve vitaminlere ihtiyacı vardır. Biz seviyoruz diye şekeri az, tuzu fazla alamayız. Ya da meyveyi çok yiyip ekmekten uzak kalamayız. Böyle yaparsak bünyemizin normal işleyişi bozulur ve vücut hastalık kapar. İslâmi bilgilenmeler de öyledir. Her bİr emri, gerektiği şekilde bilmek ve anlamak zorundayız. Böyle yapmadığımız zaman hastalıklı yapı oluşur.
Bu eserle temel İslami bilgileri elde eden Müslümanların, bildiklerini yaşama ve diğer insanlara anlatma sorumlulukları olacaktır. (Al_i İmran, 104) Bu bir farziyettir. Bildiklerini insanlara anlatmayanlar hem günahkâr ve hem de Allah katında sorumludurlar. Zira toplumda bilmeyenlerin, bilenler üzerinde hakları vardır.
İnsanlar öteki dünyada hesaba çekilecekleri zaman, kendilerine doğruları anlatmadığımız için bizi Allah’a (cc) şikâyet edeceklerdir. İşte bu yüzden bütün Müslümanların öğrenmek ve bildiklerini insanlara anlatmak (Tebliğ ve Davet) mecburiyetleri vardır. Çünkü İslami eğitimlerden amaç, sadece bilgilenmek değil, aynı zamanda bilgilerin yaşanmasıdır. Sadece bilgilenmek amaçlı okuyan bilgi sahipleri için ayet-i kerimede “Onlar kitap yüklü merkeplerdir” ifadesi kullanılmıştır.
Tebliğ, davet ve emr-i bilmaruf görevlerini hakkıyla yerine getirenler içinse, Allah (cc) tüm hayırları vaadediyor. (A’raf, 128)
Çalışmak bizden, Tevfik Allah'tandır.
#islam #islamtarihi #islamibilgiler #imandanihsana

Пікірлер